ABD ve koalisyon güçleri, 'IŞİD'e karşı' diye sunulan hava operasyonlarına başladı. 'IŞİD'e karşı diye sunulan' diyorum çünkü iki gündür vurulan hedefler sadece IŞİD'den ibaret değil. Bilakis, Esed rejimi dışındaki hemen her grup bombalandı, ve ne yazık ki buna siviller de dahil.
İlk gün İdlib'de Ahrar'uş Şam, İdlib ve Halep'te -ABD basını 'Horasan grubu' dese de- Nusra cephesi ve Rakka'da IŞİD hedefleri vuruldu. Bu saldırılarda 5'i çocuk 24 sivilin de öldürüldüğü bildirildi. Ki aynı gün Esed rejimi de 4'ü çocuk, 28 sivili öldürmüştü.
ABD ve koalisyon güçleri ikinci gün ve dün gece ise nispeten daha 'isabetli' davranarak Kobanê ve Tel Abyad'daki IŞİD hedeflerini vurdu.
ABD'nin başını çektiği koalisyon güçlerine bölge devletlerinden büyük destek var. Esed rejiminin bile 'Washington ve müttefikleri, Suriye'ye terörizme karşı destek veriyor' diye sunduğu, ABD'nin nerelerin vurulacağını İran'a bildirdiği bir operasyondan bahsediyoruz.
Rehine krizini başarıyla atlatan Türkiye üzerindeki baskı bu yüzden oldukça yüksek. Sadece en uzun sınırımızın olduğu Suriye ve Irak söz konusu olduğu için değil, bu iki ülkede de ezilen grupların yanında yüksek sesle yer almış tek komşu ülke olduğumuz için de Türkiye'nin nerede duracağı kilit öneme sahip.
Askerî müdahaleye, demokratik bir ülke değil, Esed gibi toplu katliamcı bir rejim söz konusuysa kategorik olarak karşı değilim. Karşı olanlar herhalde Hitler'in de zamanla yola geleceğini düşünerek diplomatik yolları kullanmayı tercih ederlerdi. Bu minvalde IŞİD'in bölgedeki ilerleyişine ket vuracak türden bir operasyon nihai sonuca yol açmasa da gereklidir. Ancak bu mel'un örgütün bölgedeki sosyolojik karşılığı sadece 'kafa kesme' pratiği değilken, ve ezilen grupların acıları üzerinden kendisine alan açmışken, üstelik bombalayan ABD olduğu için muhalif gruplardan sempati bile kazanmışken, meselenin sadece bombalamayla çözülmeyeceğini düşünüyorum. Kaldı ki Esed rejimi olduğu yerde kaldığı müddetçe IŞİD'in yerine başka bir örgütün yerleşmesi işten bile değil.
Şayet Ak Parti, ABD'nin operasyonundan sonra IŞİD'den boşalacak alanın Esed rejim güçleriyle değil, muhaliflerle doldurulmasına önayak olmak amacıyla süreçte rol oynamak için, güvenli bölge kurulmasına uluslararası kamuoyunu ikna etmek için, çözüm sürecinin dış manipülasyonlarla çöktürülmesine karşı durmak için operasyona destek olacaksa bu, belki bölgedeki imajımız bağlamında tolere edilebilir; hem bölge hem de millî çıkarlarımızla örtüşebilir bir politikaya yol açabilir. Fakat müdahilliğimizin sınırının ne olacağı iyi ölçülüp tartılmalıdır.
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan'ın ''Kurşun sıkacak mısınız sıkmayacak mısınız' başka bir şeydir, askeri olarak işin içinde olmak başka bir şeydir. Askeri olarak istihbarat sağlayabilirsiniz, görüntülü veya insan bazlı istihbarat sağlayabilirsiniz, lojistik sağlayabilirsiniz' sözlerini bu minvalde okuyorum.
Çok riskli bir sürece girmiş bulunuyoruz. Türkiye istediği ölçüde aktörleşebilecek mi, göreceğiz...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.