Musul’u ele geçirerek tüm dikkatleri üzerine çekmiş olan IŞİD (Irak Şam İslam Devleti-yeni adıyla İD, yani sadece İslam Devleti) Haziran ayı sonunda Irak ve Suriye’den bazı bölgeleri kapsayan bir hilafet devleti kurduğunu, liderleri Ebubekir el Bağdadi’nin halife olduğunu ve tüm dünya Müslümanlarının ona biat etmesi gerektiğinin açıkladı.
İD’in denetimindeki sosyal medya hesaplarından, dünyanın dört bir tarafından, bazı radikal İslami grupları temsil ettikleri iddia edilen, genellikle yüzleri kapalı bazı kişilerin biat haberleri veriliyor ancak bu davete ciddi manada icabet edilmediğini biliyoruz.
El Kaide tedirgin
Zaten genel olarak baktığımızda bu hilafet ilanının ne uluslararası, ne de özel olarak İslami kamuoyunda çok fazla yankı bulmadığını görüyoruz. Anlaşıldığı kadarıyla geçici bir durumun söz konusu olduğu, çok geçmeden, küresel güçlerin bölge aktörlerini de yanına alarak İD’i tasfiye edeceği düşünülüyor. Tabii böyle bir manevranın başarılabilmesi için Irak ve Suriye’de Sünni toplulukların bir başka şekilde taleplerinin yerine getirilmesi gerekiyor ki bunun nasıl becerilebileceği bir muamma.
İD’in adımlarını en yakından ve kaygıyla takip etmede birinci sırayı El Kaide merkezi alıyor. Örneğin hilafet ilanına ilk andan itibaren “küresel cihada karşı darbe girişimi” olarak karşı çıkıldı. Ebubekir el Bağdadi’nin bir zamanlar Amerikalılar tarafından tutuklanmış olması ve salıverildiği 2004 Aralık ayından bu yana herhangi bir görüntüsünün ortaya çıkmamasından hareketle hilafet ilanının ardında gerçekte kimin olduğunun bilinmediği vurgulanarak bir şaibe yaratılmak istendi.
Gerçek adı İbrahim Avvad İbrahim Ali Muhammed el Bedri olan, ilahiyat doktorası yapmış olduğu söylenen Ebubekir el Bağdadi’nin geçtiğimiz Cuma günü Musul’da bir camide hutbe verip namaz kıldırmasının ve bunun son derece profesyonelce yapılmış kayıtlarının youtube üzerinden dolaşıma sokulmasını bu tür söylentileri bertaraf etme niyetiyle açıklayabiliriz.
Yeni Taliban mı?
Uzun zamandır IŞİD/İD’in El Kaide ile ilgi ve ilişkisi tartışılıyor. Cuma hutbesinde siyah cübbesi ve siyah sarığıyla el Bağdadi, ne Usame bin Ladin, ne de onun yerini alan Eymen el Zavahiri’ye benziyor. Onlardan çok, Suriye’de sık sık çatıştıkları Lübnan Hizbullahı lideri Hasan Nasrallah’ı andırdığı yorumları yapılıyor. (Yeminli bir Şiilik düşmanı için hiç de hoş bir benzetme olmadığı muhakkak.)
Tabii bir de, ne zamandır ortalıkta gözükmeyen Afganistan’da Taliban’ın eski emiri Molla Muhammed Ömer var. Taliban konusunda en yetkin isim olan Pakistanlı gazeteci Ahmed Raşid, hilafet ilanından sonra kaleme aldığı bir yorumda İD’i El Kaide’ye benzetmenin doğru olmadığını, Irak ve Suriye’de yeni bir Taliban rejiminin temellerinin atıldığını ileri sürdü; tabii İD’in Taliban ve El Kaide’nin çok ötesinde ve acımasız bir Şii düşmanı olduğunun altını çizmeyi ihmal etmedi. (http://www.nybooks.com/blogs/nyrblog/2014/jul/02/iraqs-new-taliban/ )
El Kaide’nin en büyük açmazı taraftarlarına elle tutulur kazanımlar sunamamasıydı, İD ise onlara bir İslam devleti, hatta daha fazlasını hilafeti sunarak bir adım öne geçmiş görünüyor. Ama İD’in ve El Bağdadi’nin en büyük hülyalarının, Irak ve Suriye’deki bu devleti sağlama aldıktan sonra (belki de bu sürece paralel olarak) küresel cihadın liderliğini ele geçirmek olduğu aşikâr. Dolayısıyla İD’i, ne El Kaide ne Taliban, hem El Kaide hem Taliban olarak görmek daha makul olabilir.
Bir not: Afganistan’da Taliban bünyesinde sadece Afganlılar, El Kaide’deyse yabancı gönüllüler vardı ve koordineli hareket ediyorlardı. Bugün İD bünyesinde hem yerel unsurlar (Irak ve Suriyeliler), hem yabancı gönüllüler bir arada. Yani İD bölgesel ile küresel bir tür koalisyonu.
Son söz: İD’in küresel anlamda İslamcı çevrelerde giderek artan popülaritesinden rahatsız olan El Kaide merkezinin, bunun önünü kesmek için, ne zamandır başvurmadığı türden ses getirici küresel eylemlere yönelmesi şaşırtıcı olmayacaktır.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.