Britanya’da 1990’ların başında Tony Blair’in ‘Yeni Sol’ rüzgârıyla temellerinden sarsılmış İşçi Partisi’ndeki liderlik yarışı geçen hafta sonunda hayli şoke edici sonuçlandı. İşçi Partisi zaten mayıstaki seçimlerle 13 yıl sonunda iktidardan oluvermenin travmasını yaşıyordu. Liderlik için ortaya atılan beş kişiden ikisi kardeş olunca ‘tek eksik Şekspiryen bir trajedi’ kanaati hasıl oldu. Elbette böylesi bir trajedi yaşanmadı, lakin kaçınılmaz olarak hayli dramatik bir durum oluştu. Hele de yarışın ömürleri Britanya solunun aydınları arasında geçmiş ünlü Marxist sosyolog Ralph Miliband’ın iki oğlu arasında geçtiğini düşünürseniz...
Nihayetinde bu hafta sonunda açıklanan sonuçlarla eski dışişleri bakanı olarak ilgiyle izlediğimiz Tony Blair’in ‘genç ve yakışıklı prensi’ 44 yaşındaki David Miliband, kendisinden 4 yaş küçük kardeşi Ed Miliband’dan yüzde 49.35’e karşı 50.65 oranında oyla ince bir ‘liderlik çalımı’ yedi. Üstelik bunun sebeb-i hikmeti güçlü sendikaların Ed’in arkasında birleşmeleri olunca, kızılca kıyamet koptu. İşçi Partisi’nin Blair’ci eski kuşak da iktidardaki Muhafazakârlar da ‘Kızıl Ed’ türküsü çığırmaya başladı...
Sendikalar memnun, Blairci kuşak üzgün
Oysa İşçi Partisi üyeleri, vekilleri ve milyonlarca sendika üyesinin katıldığı oylama sürecinin sonuna doğru, anketler Ed’in kılpayı farkla da olsa kazanabileceğine işaret ediyordu. Nihayetinde ilk üç turda Andy Burnham, Diane Abbott ve Ed Balls’un elenmesiyle Ed’e sadece 1.3 oranında farkla seçimi kazandıran dördüncü turda, tercihlerin dağılımı ilginçti: David vekillerin yüzde 53.43’ünün, partililerin yüzde 54.40’ının, sendikaların ise yüzde 40.2’sinin oylarını aldı. Bu da yüzde 49.35’e tekabül etti. Ed ise vekillerin yüzde 46.56’sının, partililerin yüzde 45.59’unun, sendikaların yüzde 59.80’inin oylarını alarak yüzde 50.65’e ulaştı. Arkasında birleşen ülkenin en büyük sendikaları Unite, GMB ve Unison’dı. Bu manzara Blair’le iyice sağa kaymış, sendikalarla arasına mesafe koymuş, ‘iş âlemi dostu’ görülen İşçi Partisi’nin ‘büyüklerini’ irkiltti. Tahmin edileceği gibi Blairciler David’in destekçisiyken, Ed’in arkasında ‘eski kuşaktan’ neredeyse sadece Gordon Brown ve Harriet Harmon vardı.
Aynı yolun yolcuları...
İki kardeşin hayat öyküleri ise aynı çizgide ilerliyor. David de Ed de ‘İşçi Partisi’nin Eton’u görülen Kuzey Londra’daki Haverstock’te eğitim almış. Ed Oxford’da ağabeyi ile aynı okulu, Felsefe, Politika ve Ekonomi Corpus Christi Koleji’ni seçmiş. David önce 2001’de vekil seçilmiş, ardından 2006’da dışişleri bakanı olmuşken; 2005’te vekil seçilen Ed, 2008’de Enerji ve İklim Değişikliğinden sorumlu bakanlığın başına getirilmişti. Her vakit önde giden David için dile kolay!
“Kardeşim yarışıyor diye ben yarışmamalı mıyım? O yarışmasaydı böyle bir çekincem de olmazdı” diyen Ed’in avantajı taban örgütlenmesini daha iyi bilmesi. Onun için ‘Britanya’nın Obaması’ diyen bile var. Bu yüzden kimileri için partinin sosyal demokrasi ilkelerine dönüşünü temsil ediyor. Nihayetinde ‘Yeni Sol’ 1990’ların fikriyken, bunun da yenilenmesi gereğini düşünenler az değil. Ortada 2000’lerde Blair politikaları yüzünden yitirilmiş 5 milyon seçmen de varken... Tabii Ed’in handikapı Britanya seçmeninin sol politikalardan pek hazzetmemesi, işbaşına getirdiği solcuları sağa kaymaya itmesi... Muhafazakâr Başbakan David Cameron’ın salt sendikaların temsilcisi görerek Ed’den dudak bükmesi biraz da bundan. Tabii geçen seçimde kendisi de sola oynamayı ihmal etmemişti!
Sosyal demokrasiye soyunanlar izlesin...
Velhasıl küresel mali krizde bankacılık sektörünün çöküşün eşiğinden döndüğü Britanya’da devasa kamu açıklarının ucu ahaliye dokunacakken, Ed Miliband’ın ne yapacağını göreceğiz. Ama dün ilk gününde BBC’yle söyleşisi ve Sunday Telegraph’taki makalesi, dünyada sosyal demokrat siyasete soyunanlar için dikkate şayandı. ‘Kızıl Ed’ yakıştırmalarına yaka silkip, ‘politikanın merkezinde duracağını’ belirtip, “Sorun bu merkezin nerede olduğunu belirlemekle ilgili” vurgusu yapıyor. Sıradan insana “Üstesinden gelmemiz gereken büyük adaletsizlikler var. Bunların çoğu ‘orta sınıf’ diye anılan kesimleri etkiliyor. Çok çalışan, çocuklarını görmeye bile vakitleri olmayan insanlar var. Hayatları, evleri için kaygılılar. Adlarına konuşmak istediklerim onlar” diye hitap ediyor.
Halkçı söylemine karşın ‘muhalefet etmek için muhalefet’ düsturuna uzak. Misal Muhafazakâr/Liberal Demokrat koalisyon gelecek hafta devasa bütçe açıklarını kapatmak için kamu harcamalarında büyük kesintilere hazırlanırken, Ed, sorumlu muhalefet gereği buna topyekün karşı çıkmayacağını söylüyor. “Hükümet doğru yaptığında destekleyeceğiz, yanlış yaptığında alternatifleri ortaya koyacağız” diyor. Üç ilkesini de şöyle aktarıyor: “Hükümetteki deneyimimizden doğru dersleri çıkarmak. Sorumlu muhalefet yapmak. Hükümete karşı yapıcı alternatifin nasıl ortaya konulacağını göstermek.”
‘Kızıl’ ya da değil Ed’i izlemeye devam edin.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.