Sayın Babacan’ın, “daha hızlı büyümemiz için yapısal reform yapmamız gerekli” sözünü okuyunca, “reform” tanımını anlamak için demecinin tamamını okudum. Sayın Davutoğlu’nun önceki Perşembe günü açıkladığı “Öncelikli Dönüşüm Programı” (ÖDP) ve eylem planlarına gönderme yapıyordu.
Ülkemizin ekonomik ve yönetim alanında kapsamlı değişim –reformlar- yapmasının zorunlu olduğu açık; hükümet de çıkardığı kanunlara “reform” diyor, pekiyi de, sorunlarımız ne oluyor?
Bunları, Hükümetin “reform” diye sunduklarına bakarak irdelemeliyiz!
Kimse kusura bakmasın, bana göre, Davutoğlu’nun ÖDP ve iş kazalarıyla ilgili paket açıklamaları sırasında söyledikleri ne yapısal reformdur ne de ciddi yasal zemindir!
Birbirimizi kandırmayalım, iki ayda 417 reform eylem planı hazırlanmaz; söylenen tedbirlerle iş kazaları önlenemez!
Az sonra anlatmaya çalışacağım ama önce, Başbakan’ın geçen Perşembe günü ÖDP’yi anlattığı basın toplantısının başlarında söylediklerini hatırlayalım:
Sayın Davutoğlu, “insanlık tarihinde büyük ekonomik dönüşümlerde, uluslararası alandaki değişimlere intibakta geciken ülkelerin” düşüş yaşadığını anlattıktan sonra, "1990'lardaki siyasal istikrarsızlıklar ekonomik yapımızda çok ciddi dağınıklığa sebebiyet verdi'' demişti o konuşmasında.
Ahmet Hoca, başlangıç yılı hariç, doğru söylemişti; ancak “istikrarsızlık” diye tanımlanan feci siyasal hayat düzeni, 1990’lı yıllarla sınırlı değildi, 1969’da başlamış ve 2002 Kasımına kadar 33 yıl sürmüştü. Başbakan doğru söylüyor, fakat işe yaramaz kanun hazırlığına bunların etkisini koymuyor!
AK Parti, ilk on yılda günlük işleri iyi yürüttü ancak “istikrarsızlığın sebebiyet verdiği dağınıklığı” toplayacak temel ve esaslı reform hazırlıklarını sonuçlandıramadı!
Örnek, 2004 yılındaki kamu yönetiminde reform çabalarıdır. “Mahcubiyet içinde”, Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun hazırlandı ve Meclisten –tabii CHP’nin muhalefetiyle- geçirildi.
Ancak Cumhurbaşkanı Sezer, “yapılacak düzenlemelerin Ülke ve Ulus birliğini, tekil devlet yapısını, merkezi yönetim-yerel yönetim dengesini zedelemesi, anayasal ilkelere, kamu yararına ve kamu hizmetinin gereklerine uygun” olmadığı nedeniyle Meclise iade etti!
Ahmet Necdet Sezer, “kamu yönetiminin, hızlı, etkili ve verimli biçimde çalışması ve nitelikli hizmet üretmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması zorunlu duruma geldiğini” söylüyor ve “kamu yönetiminde yeniden yapılandırma gereksiniminin yadsınamaz olduğunu” yazıyordu iade yazısında.
Yeniden yapılandırma gereğini Sayın Sezer kabul ediyordu ama, aynı paragrafta, kanunun amacının, “nitelikli hizmet üretme” olması gerektiğinin altını çiziyordu. Oysa gerekli olan “yapısal reformdu”, nitelikli hizmet reformla üretilebilirdi!
Heyhat! Kanunda ısrar edilmedi, yapısal reformdan vazgeçildi! Ak Parti vazgeçti diye yönetimde yapısal reform ihtiyacı ortadan kalkmadı, yapısal reform gereği hâlâ sürüyor!
Şimdi, iş kazaları paketinin, niçin reform ve yasal zemin olmayacağına gelelim:
Başbakan’ın iş güvenliği paketinde bulunacağını söylediği pek çok tedbiri uygulamak için kanuna gerek yoktur.
İs güvenliği dersi, işçilere sertifika, maden işçilerine cip takmak, ocak planlarının üç boyutlu olması, yazışmaların elektronik ortamda paylaşılması ve diğerleri için kanuna, basın toplantısına gerek yoktur; çoğu bakanlık genelgesiyle uygulanabilir!
Bir örnek vereyim; iş müfettişlerine verilmesi düşünülen görev ve yetkiler zaten yürürlükteki İş Güvenliği Kanunu’nun 24-27’inci maddelerinde vardır:
“Bakanlık, işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği konularında ölçüm, inceleme ve araştırma yapmaya, bu amaçla numune almaya ve eğitim kurumları ile ortak sağlık ve güvenlik birimlerinde kontrol ve denetim yapmaya yetkilidir. … Kontrol ve denetimin usul ve esasları Bakanlıkça düzenlenir.
“İşyerindeki bina ve eklentilerde, çalışma yöntem ve şekillerinde veya iş ekipmanlarında çalışanlar için hayati tehlike oluşturan bir husus tespit edildiğinde; ... işyerinin bir bölümünde veya tamamında iş durdurulur. Ayrıca çok tehlikeli sınıfta yer alan … işyerlerinde, risk değerlendirmesi yapılmamış olması durumunda iş durdurulur.”
Yasal hüküm cinayet gibi iş kazalarını önleyebilseydi, bu hükümler önlerdi. Davutoğlu; “geniş bir istişari zeminde planladıklarını” söylediği, İş Güvenliği Paketi içinde zikrettiği hususların niçin yasal hüküm aradığını düşünmelidir!
Davutoğlu demokratik yönetim ilkelerine aykırı devlet yürütme ve yargı sistemi ve örgütünün eskidiğini, hantal duruma geldiğini, kalitesizliğini, karışıklığını, denetimsizliğini; kanunların çelişik ve uygulanamaz hükümlerle dolu olduğunu düşünmeyip, işe yaramayacağı belli yasalarla niçin uğraşmaktadır?
Kanun maddeleri çoğalırsa, itham edenleri kurtarmak isteyenler daha çok hüküm bulurlar, olan ölen canlara olur!
Hükümetin yapısal reformlar üzerinde çalışmasını ve Meclise getirmesini, Meclis'ten çıkmasını kim engelliyor, fiilen ve hile ile kim önlüyor? 2010’dan beri bu soruyu soruyor ve cevabını arıyoruz!
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.