TAHRAN, İran - “Şahsıma hakaretler ediyor. Sen benim zaten muhatabım değilsin, seviyemde değilsin, kıratımda değilsin, kalitemde değilsin. Irak'tan senin bağırman çağırman bizim için hiç de önemli değil, biz bildiğimizi okuyacağız.” Bu sözleri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’yle Irak arasında yaşanan ağız dalaşında 11 Ekim’de Irak Başbakanı Haydar Ebadi’ye söyledi. Bir zamanlar komşularıyla “sıfır sorunu” olan Türkiye, bugün hepsiyle gerilim yaşıyor.
Irak’ın eski Başbakanı Nuri El Maliki’yle birçok sorun yaşayan Erdoğan, Ebadi’nin iktidara gelişine olumlu yaklaşmıştı. Gözlemcilerin ağırlıklı beklentisi de Maliki’nin gidişiyle Türkiye’yle Irak arasındaki tansiyonun azalacağı yönündeydi. Ne var ki Erdoğan, komşular ve diğer bölgesel aktörlerle aynı gerilim döngüsünü sürdürmeye kararlı görünüyor. Türkiye’nin Suriye, Ermenistan, Mısır, Rusya, İran ve Irak’la ilişkilerinin durumu Türk dış politikasının Erdoğan yönetiminde nasıl bir kargaşa yaşadığını açıkça ortaya koyuyor.
Türkiye’nin Irak’taki askeri varlığından kaynaklanan son gerilimin önceki olaylardan farklı yönleri olsa da önemli bir boyutun aynı kaldığı görülüyor: Bu gerilim de Türkiye’nin Suriye’de oynadığı rolü hatırlatıyor. Devlet Başkanı Beşar Esad’ın görevi bırakması için ilk ciddi çağrıları yapan, Suriye hükümetine karşı askeri müdahale öneren ilk ülkelerden biri Türkiye olmuştu. Bu taleplerin hiçbiri gerçekleşmedi ve Ankara izlediği siyasetin dozunu düşürmek zorunda kaldı.
Bu da Türkiye’nin Irak’a ve özellikle Musul’a yönelik yeni tavrının Suriye’deki başarısızlığıyla ilgili olduğu ihtimalini gündeme getiriyor. Erdoğan 23 Ekim’de Bursa’da yaptığı konuşmada Musul’un tarihsel olarak Türklere ait olduğunu vurguladı. Daha önce de Irak’ın Musul meselesiyle tek başına baş edemeyeceğini söylemişti. Türkiye’nin yeni tavrı, Irak’ta farklı gruplar arasında nadir görülen bir siyasi birliğe yol açtı. Ebadi’den Şii din adamı Mukteda El Sadr’a kadar herkes Türk Cumhurbaşkanı’nın söylemini kınadı.
Bu gelişmeler şu önemli soruyu gündeme getiriyor: İran’ın Türkiye’ye yaklaşımı ne olur? Kıdemli bir İranlı diplomat, kimliğinin gizli kalması kaydıyla Al-Monitor’a şöyle konuştu: “Türkiye Halep’teki hedeflerine ulaşamadı ve şimdi aynı şeyi Irak’ta ve Musul’da yapmaya çalışıyor. Ancak doğal olarak Ankara Irak’ta daha iyi bir sonuç alamayacak.”
Türkiye’nin hükümet yanlısı Diriliş Postası gazetesi 16 Ekim’de İran’ın Musul’da katliam yaptığını, Akdeniz’e kavuşma planı uğruna İslam dünyasını iki asırdır kan gölüne çevirdiğini iddia etti. Yazıda İran’ın bu planları ne zaman yaptığı açıklanmadı, bu konuda herhangi bir kaynak veya kanıt gösterilmedi. Buna rağmen yazı, Türkiye’nin İran’a karşı yeni ve olumsuz yaklaşımının işareti olarak görülebilir.
Irak ve Suriye’deki son gelişmelere bakıldığında buralarda bölgesel konumuna uygun bir rol oynamaya çalışan Ankara’nın genel olarak başarısız olduğu görülüyor. Türkiye’nin Irak ve Suriye krizlerine müdahil olması medyada geniş yer bulsa da bu müdahaleler Türkiye’ye elle tutulur bir kazanım sağlamamıştır, bilhassa askeri alanda. Dolayısıyla büyük resim şöyle görünüyor: Erdoğan’ın yeni tavrı bölgesel dengelerden ve Ebadi ile ABD’nin yaklaşımlarından duyulan memnuniyetsizlikten kaynaklanıyor. Bu durumun son tahlilde Erdoğan’ı bağımsız hareket etme, Batı’yı beklemeden Irak ve Suriye’deki hedeflerinin peşinden gitme kararına ittiği anlaşılıyor.
İran Dışişleri Bakanlığı’na bağlı olan Siyasi ve Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü’nde Orta Doğu Çalışma Grubu’nun başkanlığını yürüten Alirıza Miryusufi Al-Monitor’a şu değerlendirmede bulundu: “Türkiye ne yazık ki Arap Baharı’ndan sonra yanlış bazı hesaplar yaptı ve aceleci tutumlar aldı. Son beş yıldır da yaptığı hataların sonuçlarıyla uğraşıyor. Sınırların meşruiyetini sorgulamak veya yeni bir Sykes-Picot Anlaşması’na ihtiyaç olduğundan bahsetmek yapıcı tutum olarak görülemez. Buradaki olumlu nokta ise şu: Bölgede istikrarın sağlanması İran’ın yanı sıra en çok Türkiye’ye yarayacak. Dolayısıyla İran, üst düzey diplomatik görüşmeler yoluyla bölgedeki farklı siyasi yaklaşımları birbirine yaklaştırmaya çalışmalı.”
Türk Başbakanı Binali Yıldırım 22 Ekim’de katıldığı canlı yayında Irak ve Suriye krizlerine çözüm bulmak için İran’la temasların kesintisiz devam ettiğini belirtti. Öte yandan Türkiye’nin Suriye’den çekildiğine dair herhangi bir işaret yok. Erdoğan da şimdilik çizgi deştirecekmiş gibi görünmüyor. Peki, Türkiye mevcut tavrını sürdürürse İran nasıl bir tepki verir? Bağdat’la Ankara arasında herhangi bir arabuluculuk girişimine soyunur mu?
İran Dini Lideri’nin dış politika danışmanı Ali Ekber Velayeti, 30 Ekim’de Irak Kürdistanı’ndaki Rudaw haber kanalına verdiği demeçte Tahran’ın devreye girmeye hazır olduğunu şu sözlerle ifade etti: “İran, savaşı önlemek için Türkiye ile Irak arasında arabuluculuk yapmaya hazır.”
İran Dışişleri Bakanlığı’ndan üst düzey bir kaynak da isminin açıklanmaması kaydıyla Al-Monitor’a şöyle konuştu: “İran muhakkak ki bunu istiyor, bu yönde bazı girişimler de yaptı. Fakat Türk tarafı bu konuda istekli değil. Çünkü Musul ve Irak’taki meseleleri askeri güçle ve kendi istediği şekilde halledebileceğine inanıyor. (İran) İslam Cumhuriyeti ise böyle bir çözüme inanmıyor. Bunun da ötesinde bölgenin gerçekleri Türkiye’nin gerçekçi olmayan bir yaklaşıma yöneldiğini gösteriyor.”
İran’ın kıdemli eski diplomatlarından Nusretullah Tacik de aynı fikirde ancak Türk tarafının sonunda daha pragmatik bir tutum benimseyeceğini öngörüyor. Ürdün’de büyükelçilik yapmış olan Tacik şöyle diyor: “İran ve Türkiye’nin Musul konusunda farklı hedefleri, farklı yaklaşımları var. Türkiye’nin Musul’a ilişkin tarihsel iddiaları var ve bu da durumu daha da girift hâle getiriyor. İran’ın menfaati ise Irak hükümetinin Musul savaşından galip çıkması, DAEŞ’in ana üslerinden birini yok etmesi yönünde. Türkiye yıkıcı bir çizgi izleyecek ama her ne kadar buradan daha büyük bir pay almaya çalışsa da eninde sonunda yeni düzeni kabul etmek zorunda kalacak." (Al Monitor)
İranlı gazeteci ve Orta Doğu yorumcusu Saeid Jafari İran’da Asuman, Hordad, Mosalas ve Mihriname gibi yayınlarda çalıştı. Şu an haftalık Seda dergisinin dış haberler ve diplomasi editörlüğünü yapıyor, aynı zamanda Haber Online sitesinde çalışıyor. Iran Review isimli yayına da İngilizce makaleler kaleme alıyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.