Her gün yeni ölümlere uyanıyoruz. Son haftalarda terör saldırılarının sistematik denilebilecek şekilde artması nasıl açıklanabilir?
"Bıçak kemiğe dayandı" sözüne "bu bir savaş ilanı" diyen o şahıs, dünkü ölümlerden sorumlu tutulmalı. Ben vicdanen onu sorumlu tutuyorum. Savaş ilanı diyenlerle, pusu kuranlar aynı çünkü. Savaş ilanı açıklamasından hemen sonra böyle bir saldırı oluyorsa, "saldırı talimatını sen mi verdin" diye sormazlar mı adama!
Son bir ayda otuz asker ve polis şehid oldu. Anadolu köylerinden bölgeye giden çocuklar, birilerinin hesapları için kurban ediliyor. Ve onları şehid edenler, hala siyaset ve demokrasi için nutuklar atıyor. Hala Türkiye'ye demokrasi öğretme terbiyesizliğini gösteriyor. Türkiye'ye adalet getireceklerini iddia edebiliyor, mazlum rolü oynayabiliyor.
Hala bu ülkeye; insanlarına, tarihine, kültürüne, zenginliğine, ortak mirasına hakaretler ediyor, onları küçümsüyor, ezber sözler pazarlıyor, hepimize akıl vermeye çalışıyor.
Müthiş bir riyakarlık, yalancılık, iki yüzlülük sergiliyorlar. Kendilerince, gizli gündemleri için, bütün Türkiye'yi oyalıyorlar. Herkesi inandırdıklarını, kandırdıklarını sanıyorlar. Kibir ve şımarıklıkla alabildiğine kan döküyorlar.
Peki ne oluyor? Bir liste yapalım:
İran, haftalardır PKK'nın İran şubesi PJAK'a karşı operasyonlar yapıyor. Kandil'e yönelik kara operasyonu, ağır hava saldırıları ile bölgenin önemli bölümünde kontrolü ele geçirmiş görünüyor. En azından öyle söyleniyor. PJAK, başta İran'ı uyardı, PKK da "Türkiye'yi bırakır size yöneliriz" tehdidi işe yaramadı. PJAK, "İran'la savaşımız bitti" açıklaması yaptı.
İran amacına ulaşmış görünüyor. PJAK açıklamasından sonra Tahran'dan "Murat Karayılan yakalandı haberi" önce servis edildi sonra yalanlandı. Müthiş bir spekülasyon Türkiye'yi rehin aldı. "Tamam, yakalanmamış, yalanlandı" dedik ancak İran'ın Ankara Büyükelçisi'nin Başbakanlık ziyareti tartışmaları tekrar canlandırdı. "Karayılan İran'ın elinde, Türkiye'ye karşı koz olarak kullanıyor" söylentileri yayıldı.
Peki düşünelim:
PKK-İran arasında bir anlaşma olabilir mi? Tahran operasyonlar sonrasında, PJAK'ın devre dışı kalması karşılığında PKK ile yeni bir ilişki belirleyebilir mi? Karayılan yakalanmış, ardından böyle bir anlaşma yapılmış olabilir mi?
İran-PKK-Suriye arasında neler dönüyor olabilir? Özellikle bu oyunun kurucusu İran ise, Türkiye'nin Suriye politikaları mı yönetilmek istiyor?
Üç ülke, teröre karşı çok iyi ortaklık yürüttü bugüne kadar. Ama artık Suriye ile Türkiye başka cephelere doğru sürükleniyor. İran-Irak savaşı sırasında, 1980'lerde çok güçlü bir ittifak oluşturan İran ve Suriye, Türkiye'ye karşı ortak bir cephe oluşturur mu? O zaman PKK tam da yeni oyuna uygun bir rol çalabilir mi?
Olmayacak şeyler değil bunlar. "Sen Suriye'ye böyle yaparsan ben de PKK üzerinden sana bunu yaparım" restleşmesinin örneklerine geçmiş yıllarda tanık olduk. Aynı oyuna tekrar mı döneceğiz?
Türkiye hangi pazarlığa zorlanıyor? Suriye mi, PKK mı? "Suriye'ye böyle yaparsan her gün bu kadar şehid verirsin" mi deniyor?
Ya da "Suriye'yi rahat bırakırsan PKK konusunda birlikte çalışırız hatta Karayılan'ı bile sana veririz" mi deniyor? PKK liderlerini paketleme taahhüdünü daha önce ABD cephesi yapmıştı. Beceremediler. Peki İran bize paket teslim eder mi?
Suriye'yi ürkütürsek elbette hayır. O paketi bize karşı kullanır..
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.