Türkiye ve dünya, Suriye'ye odaklanmışken İran'dan gelen "savaşa hazır olun" çağrıları ne anlama geliyor? Diyelim bu çağrı, artık geleneksel "İran'ın nükleer tesislerine yönelik olası saldırı" çerçevesinde yıllardır kanıksadığımız kronik sorunla bağlantılı.
Peki Pakistan'da ABD'nin etkin olarak kullandığı askeri üslerin boşatılması ne anlama geliyor? Onu da geçelim; Hizbullah liderinin uzun aradan sonra kalabalıklar arasına karışık meydan okuması kime ve neye karşıydı?
Göründüğü gibi ortada Suriye ile sınırlı bir mesele yok. Türkiye'nin ve Türk medyasının Suriye odaklı yaklaşımının ötesinde, giderek ısınan bir coğrafya var. Biz Suriye meselesini bütün bunlardan yalıtarak, sanki sorun sadece Şam yönetimiymiş gibi, ABD'nin ve yirmi yıldır bölgeye müdahil olan güçlerin hiçbir senaryosu yokmuş gibi ele alıyoruz. Bu bir algı yönlendirmesidir. Böyle yapıyorsak, işimizi eksik yapıyoruz, olaylara sınırlı, yetersiz bakıyoruz demektir.
Suriye'de düşük yoğunluklu iç savaş yaşanıyor. Bu doğru. Şam yönetimi, uzlaşma kapılarını kapattı ve tek yol silah seçeneğine hapsoldu. Bu da doğru.. Muhalifler, sadece "özgürlük, hak, adalet" sloganları atmadı, silaha silahla karşılık verdi. Bu da Bir Suriye gerçeği...
Buraya kadar, taraf olarak ya da sadece analiz yaparak meseleyi tartıştık. Türkiye-Suriye ilişkilerinin seyrini ele aldık, Suriye'den gelen kötü haberlere karşı duyarlılıklarımızı en yüksek dereceye çıkardık. Sorun, sadece bunlar olsaydı, belki konu Suriye sınırlarına hapsedilebilir, bir çözüm yolu zorlanabilir hatta bulunabilirdi. Sadece bu kadar olsaydı, inanıyorum bir çözüm yolu da bulunabilecekti.
Ama bizler; bu ülkeye karşı, çok iyi bildiğiniz, defalarca tanık olduğumuz bir emperyal proje olduğunu, bu projenin aslında 2003 yılında başlatıldığını biliyoruz. Lütfen bunu bilmiyormuş gibi yapmayalım ve kendimize bari dürüst olalım.
Burada soru şu: Bugünkü Suriye krizinde bu projelerin hiç mi yeri yok? Yok diyebilir miyiz? Diyemeyiz.. Var çünkü. Var olduğu için de gerçek anlamda çözüm için çaba harcanmıyor. Buradan bakınca, çözüm isteme, çözümü zorlama anlamında ciddi bir çaba olmadığını söyleyebiliriz. Sanki herkes, Suriye'de iç savaşın daha da şiddetlenmesine, böylece müdahale gerekçelerinin oluşmasına yatırım yapıyormuş gibi bir durum var.
Bunun dışında, haftalardır Batı medyasından ve başkentlerinden gelen, Türkiye'ye yönelik övgülerin ve cesaretlendirmelerin de fena halde kuşkular içerdiğini söylemek lazım. İnanıyorum ki, benim gibi, kamuoyu da bu övgülerden endişe duyuyor.
Bu yüzden, muhalifler ve Şam yönetiminin zalimce tutumu kadar o emperyal hesapları da masaya yatırmak gerekiyor. Bu yüzden Suriye'yi konuştuğumuz kadar Lübnan'da neden savaş çıkacakmış gibi bir durumun güç kazandığını, İran'ın neden birkaç hafta içinde saldırıya uğrayacak korkusu yaşadığını ve ordusunu alarma geçirdiğini tartışmak zorundayız.
Lübnan'dan Pakistan'a kadar ciddi bir hareketlilik var. 28 Pakistan askerinin ABD/NATO güçleri tarafından öldürülmesinden sonra bu ülke, bazı üslerden Amerikalıları çıkarmaya başladı. O üslerden kalkan insansız hava aracı yüzlerce Pakistan askerini, öğrencileri, kadınları ve çocukları öldürdü bugüne kadar. Hatta onlarca Türkiye vatandaşı da bu saldırılarda hayatını kaybetti. İslamabad, NATO'nun lojistik hattını kapattı. Pakistan-ABD ilişkilerinde bir yumuşama sağlanamazsa kriz çok derinleşecek. NATO'nun Afganistan operasyonu tehlikeye girecek. Belki de ittifak tarihi bir hezimet yaşayacak.
İran dini lideri Ali Hamaney'in, "savaşa hazır olun" çağrısı sadece Suriye ile sınırlı değil. İngiliz basınında, İran'a iki hafta içinde saldırı olacağı iddiaları bile yer alıyor. Gerçi yıllardır bu iddialar var ama, Suriye krizinin tetiklemesiyle ummadığımız gelişmeler olabilir. Geçtiğimiz haftalarda İsfahan'daki en önemli füze üslerinden birinde meydana gelen dev patlamanın, dışarıdan yapılan bir müdahale ile gerçekleştiği kanaatleri güç kazanıyor. Birkaç gün önce, ABD'nin yeni nesil insansız hava araçlarından biri İran'ın eline geçti. ABD kaynakları, aracın İran için istihbarat topladığını itiraf etti.
Rusya ve İran'ın, ABD/NATO füze kalkanını hedef alması, İran'ın açıktan Türkiye'yi tehdit etmesi, Türkiye'nin alarma geçip füze savunma sistemi arayışlarına girmesi, öyle geçiştirilecek günlük gelişmelerden biri değil.
Dünya Suriye'ye müdahaleyi tartışırken, müdahaleye maruz kalacağı düşünülen İran-Suriye-Hizbullah cephesi, beklenmedik bir kriz patlatabilir, kendileri bir kriz çıkarabilir. Bu ihtimali göz önünde tutmakta yarar var.
Söylemek istediğim şey; Suriye ile sınırlı bütün düşünceler eksiktir, yanıltıcıdır. Gelin algı yöneticilerinin bakışıyla değil, kendi gözlerimizle ve bölgenin gerçekleriyle hareket edelim...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.