Haziran öncesi siyasi tartışma pistleri belirginleşiyor.
Bir yanda yüzde 10 barajı meselesiyle, muhalefetin yeni formlarına işaret ettiği oranda HDP etrafında oluşan bir pist var.
Öte yanda Hakan Fidan meselesi, ekonomik model tartışması, şeffaflık yasasının ertelenmesi gibi gelişmelerle ortaya çıkan AK Parti içi iktidar denklemi var.
En nihayet bunları, özellikle ikinci tartışmaya bağlı olarak başkanlık sistemi tartışmaları takip ediyor.
Bunlar konjonktürel sorunlar ve durumlar olmanın ötesine işaret ediyorlar. Dikkatle bakıldığında bu tartışma pistleri üzerinden karşımızda, ülkenin yapısal sorunları, bu sorunların geldiği kritik aşamalar ve keskin virajlar olduğu görülür.
İlk husus, HDP tartışması hem çözüm sürecini, hem Türkiye’deki varlığı ve yokluğuyla muhalefet sorununun tam göbeğine yerleşmektedir.
Diğer iki husus ise hâkim parti çerçevesinde açılan bir siyaset sayfasına işaret etmektedir. Bu sayfada AK Parti bünyesinde oluşan iki iktidar alanı, bunların ilişkisi, mesafesi ve gerginliği ile “iktidarın şahsileşmesi-kurumlaşması” gibi temel konular bulunmaktadır.
Türkiye özellikle bu açıdan yeni bir noktaya ilerlemektedir. Ülkenin “yönetim tarzı”, siyasi karar süreçlerindeki “kurum-şahıs” dengesi AK Parti ve muhalefet partileri arasındaki bir tartışma olmanın ötesine geçmekte, AK Parti içinde de filizlenmeye yüz tutmaktadır. Arınç gibi siyasilerin açıklamalarının, başkanlık konusunda alınan farklı tavırları, hükümet-cumhurbaşkanlığı arasındaki kimi konularda ortaya çıkan farklı eğilimleri ve koordinasyon sorunlarının işaret ettiği tablo budur.
AK Parti 2002’den bu yana tüm seçimleri kazanmış, tek başına iktidar konumu korumuş ve pekiştirmiş, önümüzdeki seçimleri kazanması muhakkak olan, diğer bir ifadeyle 2019 yılına kadar iktidarda kalmayı garantilemiş bir siyasi parti. Bu, şimdiden geride 12 yılı olan 17 yıllık bir iktidar süresi demek. “Tarif ettiğimiz hâkim siyasi parti modeli”dir. Diğer ifadeyle siyaset ve iktidar döngüsünü tekeline alan bir siyasi parti, bu partinin sistem üzerindeki sosyolojik destekli hükümranlığı...
Gelinen nokta bu siyasi parti içindeki hareketliliklerle yakından ilgilidir.
Bunun iki kaynağı var. İlki AK Parti’nin tüzüğü gereği en az 1/3 oranında yenilenecek olmasıdır. Bu yenilenme, seçimi, rekabeti, karar mercileriyle bir siyaset alanına işaret eder. İkinci kaynak açıktır. Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasıyla, iktidar alanı iki katmanlı olmuştur. Teşkilatlarda, icra organlarında bir dönüşüm yaşanmakta ve bu tür katmanlar üremektedir. Bu katmanlar arasındaki ilişkiler karar süreçlerini kuşatan, Merkez Bankası, Şeffaflık Yasası, Hakan Fidan olayının işaret ettiği gibi AK Parti içinde filizlenen yeni bir siyaset haline işaret etmektedir.
Bu tablo muhalefetin beklediği ve arzu ettiği gibi bir ayrışmaya değil ama bir tartışmaya, çoklaşmaya, bu açıdan fiili bir duruma işaret etmektedir.
Bu fiili durum kadar önemli olan diğer bir husus, iktidarın dönüşümüyle ilgili siyasetin partiler arası değil, bir parti içi dönüşüme endeksli hale gelmiş olmasıdır.
Bu durum nasıl devam eder? Tekrar tek başlı modele dönülür mü? İki alan arası uyum nasıl bulunur? Bu soruların yanıtını zaman verecek. Seçim sonuçları, başkanlık modeline geçiş imkânları ya da HDP’nin barajı geçme ihtimali bu çerçevede belirleyici olacaktır.
İktidar meselesine ilişkin yeni durum bu.
Muhalefet meselesine ilişkin yeni durum ise HDP etrafındaki tartışmalarla hayatiyet kazanıyor. HDP, AK Parti’ye yönelik tepkiyi kendisine çekecek, AK Parti’nin gücünü kırabilecek bir siyasi parti konumuna doğru ilerlemesi, bu siyasi partinin barajı geçmesi halinde yeni tartışmalara ve kırılmalara yol açacaktır.
Nasıl?
Yarına...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.