Yüksek Seçim Kurulu’ nun 7 Haziran seçiminin kesin sonuçlarını açıklamasının ardından salı günü Meclis toplanacak.
Milletvekillerinin yemin töreninden sonra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, hükümeti kurmakla Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu görevlendirecek.
7 Haziran akşamı koalisyonla karşı karşıya kalan Ankara siyasetinde muğlak dönem sona eriyor.
Önümüzdeki çarşamba gününden itibaren çok sıcak bir temas trafiği bu kez kamuoyu önünde başlayacak.
Dün itibarıyla Ankara’daki manzarayı genel hatlarıyla şöyle özetleyebiliriz:
Seçim sonuçları belli olduğu andan itibaren muhalefet bloğuyla bir koalisyon hükümeti kurulmasını ilk seçenek olarak gören, Ak Parti’yle bir koalisyona mesafeli mesajlar veren CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, MHP’yi ortaklığa ikna etmek için kartlar açmaya devam ediyor.
Kılıçdaroğlu, son yaptığı açıklamalarda, MHP’ye dönüşümlü başbakanlık hatta ilk sırada başbakanlık bile önerdi.
Ancak bu öneri, MHP cenahından Kılıçdaroğlu’nun beklediği düzeyde bir karşılık bulabilmiş değil.
MHP’nin, “HDP’nin desteğiyle iktidar olma” konusundaki karşı duruşunda hiçbir esneme yok.
‘Şart öne sürerek olmaz’
Ak Parti cephesinde ise iki kanallı bir çalışma yürütülüyor.
Bir yandan seçim sonuçlarına dönük araştırma ve analizler yavaş yavaş şekilleniyor.
Ak Parti yönetimi, “Nerede yanlış yaptık?”, “Kamuoyunun belli kesimleriyle diyalog ipleri hangi hatalar nedeniyle koptu?” sorularının yanıtlarını masaya yatırıyor.
Diğer yandan da Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yakın çevresinin, “bağlayıcı olmadığını” belirttiği yoğun bir temas trafiği yaşanıyor.
Hemen belirtelim, Davutoğlu ve çevresinde eğer koalisyon çalışmaları bir sonuç vermez ve erken seçime gidilirse olası seçim kampanyalarında siyaset dilini revize etme anlayışı hakim olmuş.
“Muhalefet popülist bir söylem nedeniyle eleştirildi, ancak biz de siyaset dilini bürokratik dile feda ettik” özeleştirisi yapılıyor.
Muhalefet partilerinden hatırı sayılır birçok ismin Başbakan Davutoğlu ile görüşme kanalı kurduğu, CHP ya da MHP koalisyonu konusunda görüşlerini aktardıkları biliniyor.
Davutoğlu’nun temel yaklaşımı, “Daha başında şartlar öne sürerek koalisyon kurulmaz” şeklinde.
Kulislere yansıyan bilgiler, başlangıçta Ak Parti-CHP koalisyonunun daha güçlü bir seçenek olarak dillendirildiği, ancak dün itibarıyla Ak Parti-MHP koalisyonu alternatifinin de diğeriyle dengeye geldiği yolunda.
Başbakan Davutoğlu’nun, her iki koalisyon seçeneğinin artıları eksileri konusunda beyin jimnastiği yaptığı belirtiliyor.
Başbakan Davutoğlu’nun, Cumhurbaşkanı tarafından görevlendirilmesinin ardından yapacağı ziyaretleri, “bir öncelik sırasına” oturtmayacağı, üç siyasi partinin liderleriyle bir öncelik sırasıyla görüşmeyeceği ifade ediliyor.
Başka bir deyişle, Davutoğlu önce CHP’ye gidip sonuç alamaması durumunda MHP ile görüşmelere başlamak gibi bir yöntem izlemeyecek.
Üç liderle de görüştükten sonra hangi koalisyonun kurulabileceğini belirlemeye çalışacak.
Davutoğlu’nun uzun soluklu bir koalisyon hükümetinden yana olduğu, bir erken seçim tarihi belirleyerek koalisyon hükümeti kurmayı öncelikli bir seçenek olarak düşünmediği de belirtiliyor.
İki alternatif var
Öte yandan, Davutoğlu’nun muhalefetin kendi arasında kuracağı bir koalisyonu ve Kılıçdaroğlu’nun MHP’ye yönelttiği, “Başbakan siz olun” gibi alternatifleri gerçekçi bulmadığı da kaydediliyor.
Gerçekçi iki koalisyon alternatifinin Ak Parti-CHP ya da Ak Parti-MHP olduğu görüşüne odaklanan Davutoğlu’nun bu tespiti TÜSİAD’ın muhalefet partileriyle yaptığı görüşmelerde iş dünyası tarafından da dile getirildi.
TÜSİAD’ın CHP, MHP ve HDP yönetimleriyle görüşmelerinde muhalefetin dile getirdiği, “5 alternatif var” ortak görüşünün TÜSİAD heyeti tarafından Ak Parti-CHP ve Ak Parti-MHP seçenekleri dile getirilerek, “5 değil 2 alternatif” var diye yanıtlandığını da not düşelim.
Gül kitabına üzüldü
Son bir not; 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün başdanışmanı Ahmet Sever’in kaleme aldığı, “Abdullah Gül’le 12 yıl” isimli kitap çevresinde yaşanan tartışmaya ilişkin.
Davutoğlu, kitabın yansıyış biçimine ve bu çerçevede yaşanan tartışmalara üzülmüş.
Davutoğlu’nun, Abdullah Gül’le eski hukuku ve ortak siyasi mücadelesi nedeniyle son tartışmalardan dolayı üzüntü duyduğu belirtiliyor.
Davutoğlu’nun, büyük tartışma yaratan kitabı, Abdullah Gül ile olan ilişkisinden ayrı değerlendirmek istediği kaydediliyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.