Ben Galatasaraylıyım.
“Ölesiye Galatasaraylı” olanlardan.
Yazıişlerinin büyük çoğunluğu da öyle.
Şimdi, “şike soruşturmalarının” Galatasaray’a sıçraması üzerine, “Yüz yıllık çınara büyük iftira” diye mi başlık atacağız?
Denizlispor’a “teşvik” verildiği yolundaki iddiaları görmezden mi geleceğiz?
Adnan Polat’ın ofisinin basılmasını kınayacak mıyız?
Hayır, bunların hiçbirini yapmayacağız.
Eğer Galatasaray bu karanlık işlere bulaştıysa, takıma bu lekeyi bulaştıranların bir daha kulübün kapısından bile sokulmamasını isteyeceğiz.
Cimbom’un şikeyle ilişkisinin “kanıtları” değil, bu ilişkinin “emareleri” bile bulunsa takımımızın “kümeden” düşürülmesini talep edeceğiz.
Galatasaray’ın kirlenmesi içimizi kanatsa da “dürüstlüğü” Galatasaray’dan daha fazla koruyacağız.
Galatasaray’ın “galip gelmesi” ya da “şampiyon olması” için değil, “Galatasaraylı” olmanın bu ülkenin gençlerine ve çocuklarına “gurur verecek” bir değer olması için mücadele edeceğiz.
Bu ülkenin neredeyse her zerresine bulaşan kirliliğin sonuna kadar temizlenmesi için dövüşeceğiz.
Aksine davranmanın, bu ülkeye, Galatasaray’a ve futbola “ihanet” olduğuna inanıyoruz çünkü.
Bunları söylüyorum çünkü Fenerbahçe Yönetim Kurulu ve Fenerbahçeli yazarlarla taraftarlarının bir kısmı son şike soruşturmaları sırasında çok kötü bir sınav verdiler.
Fenerbahçe’yi “temizlikten, dürüstlükten, spordan” daha fazla önemsediler.
“Kazan da nasıl kazanırsan kazan” inancını biraz daha pekiştirdiler.
Hâlbuki “nasıl kazanırsan kazan” inancını hayatımızdan tümüyle çıkartıp, “hak ederek kazan” inancını yerleştirmemiz gereken bir dönemdeyiz.
Her yer “nasıl kazanırsan kazan” diyenlerle dolu, “hak” saçma bir sözcük gibi gözüküyor.
Bunu her konuda, her alanda değiştirmemiz gerekiyor.
Beşiktaş taraftarı, bu konuda herkese örnek olmalı.
Diliyorum, Galatasaray taraftarı da bu “vakar ve asaletle” davranır, “takımının temiz” olmasını, “takımının şampiyon” olmasından daha önemli bulur.
Belli ki futbolun bütün hücrelerine yayılmış bu zehir; gerekirse bütün lig iptal edilsin, bütün takımlar düşürülsün, futbolu yeniden ve “temiz” olarak kuralım.
Tuttuğumuz takımla başka türlü nasıl “övüneceğiz”, övünemeyeceğimiz bir takımı neden destekleyeceğiz?
“Bizimkiler herkesten daha iyi şike yapar” diye sırıtarak mı izleyeceğiz maçları?
Tuttuğumuz takımın yaptıklarından utanmayacak mıyız?
Şike apaçık karşımızda dururken arsızlaşacak mıyız, tehdit mi edeceğiz, gerçekleri saklamak için mi çabalayacağız?
Bunları yapmayacağız.
Herkese de yapmamasını tavsiye edeceğiz.
Galatasaray’ın galip gelmesini isterim, Galatasaray’ın şampiyon olmasını isterim...
Ama hakkıyla.
Hak edilmemiş her kazanç, her galibiyet bana tiksindirici gelir.
Biliyorum, bu toplumun zihniyeti çarpıtıldı, yıllarca haksızlıkların üstüne gidilmemesi, hesap sorulmaması, insanların “hak”ka olan inancını zayıflattı, “herkes haksızlık yapıyor, biz de yapalım” düşüncesi ağırlık kazandı.
Şimdi bunu kırmanın tam zamanı...
Her konuda...
Sadece futbolda değil, siyasette, vesayette, devlette, orduda, her yerde temizliği, berraklığı savunmak için mücadelenin vakti bu vakit.
Bu mücadelenin kolay olmadığı da görülüyor.
Mücadele etmekte kararlı olanlar olduğu gibi, denge hesapları peşinde sürüklenenler olduğu da bir gerçek.
Son askerî şûra, “temizliğin” o kadar da kolay olmadığını gösterdi hepimize.
Bana sorarsanız Koşaner’e yazık oldu, siyasi iktidar Koşaner’in “emekliliği” karşısında “dik durdu” ama askerlerin istekleri karşısında aynı sağlamlığı gösteremedi, hatta askerin isteklerini yerine getirebilmek için kanunları çiğnemeyi bile göze aldı.
Orada da başka bir şikeyle karşılaştık.
Temiz, güvenilir, şeffaf bir askerî yapının kurulması şimdilik başka bir zamana ertelendi.
Olsun.
Bu toplumda bir “temizlik” talebi var, daha da ötesi bir “temizlik” ihtiyacı var.
Eninde sonunda burası kendini futboldan askeriyeye kadar her alanda kirden arındıracak.
Bu süreçte de kimin “haktan” kimin “şikeden” yana olduğunu daha açık göreceğiz.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.