Başbakan’ın Taraf’a, Taraf’ın da Başbakan’a dava açtığı günlerde, hükümetin geri kalanı da boş durmamış.
Bu köşedeki yazılarımdan biri hakkında İçişleri Bakanı mı, Bakanlık mı, Bakanlığın bir departmanı mı, henüz öğrenemedim, benim hakkımda suç duyurusunda bulunmuş, savcılık da soruşturma başlatmış.
Kadıköy Savcılığı’na epeydir yolum düşmüyordu. Farkında olmadan uslanıyor muyum diye kaygılanmak üzereydim doğrusu. İdris Naim Bey’e teşekkür ederim.
Şimdiye kadar, Kürt meselesiyle ilgili davalar dışında, bu benim hakkımda açılan beşinci hakaret davası.
İlk dördünü, şimdi adını bile hatırlayamadığım bir AKP milletvekili, emekli Orgeneral ve Ergenekon davası sanığı Şener Eruygur, İşçi Partisi Başkanı ve Ergenekon davası sanığı Doğu Perinçek ve CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman açmıştı.
İlk ikisinden beraat ettim, üçüncüsünü kaybettim, şu anda temyizde, dördüncüsü ise halen devam ediyor.
Doğu Perinçek davasını kazandı. Kendisine ettiğimi iddia ettiği hakaret karşılığında 30.000 lira tazminat istemiş. Hâkim ise, Perinçek’e hakaret etmenin fiyatını 5.000 lira olarak saptamış. Bence yine biraz pahalı, ama bilmem ki, belki de değer. Mahkeme kararı temyizde bozulursa, fiyat iyice mi düşecek, Perinçek’e hakaret etmek bedava mı olacak, hukukçu olmadığım için kestiremiyorum.
Ben tabii bu kişilerden hiçbirine hakaret etmedim. Eder miyim hiç? Niye edeyim?
Ama ne yalan söyleyeyim, adamın biri delirse, yolda giderken kafama silah tutsa, beni ölümle tehdit etse ve ille de birilerine hakaret etmemi istese, seçeceğim isimler yukarıda saydıklarımdan çok farklı olmazdı.
İçişleri Bakanı, “İçişleri Bakanı İstifa!” başlıklı yazım hakkında suç duyurusunda bulunmuş.
Yazımda şöyle demiştim:
“Hocalı mitinginde ‘Hepiniz Ermenisiniz, Hepiniz piçsiniz’ pankartları taşınıyordu.
İdris Naim Şahin, bu ülkenin İçişleri Bakanı.
Bir İçişleri Bakanı, kendi ülkesinin vatandaşları hakkında ‘piçsiniz’ denen bir mitingde bulunamaz, o mitingin kürsüsünden konuşma yapamaz.
Yaparsa, aynı akşam istifa etmeye zorlanır, hükümet partisinden ihraç edilir.
Halkı kin ve düşmanlığa teşvik ettiği için hakkında dava açılır.
Irkçı olduğu için hakkında ikinci bir dava açılır.”
Takdir edersiniz ki, dava açılacağını iyi tahmin etmişim.
Sadece kimin hakkında dava açılacağı konusunda yanılmışım!
Başbakan ve İçişleri Bakanı bu davaları niye açar?
Açarlarsa bizim bu haberleri vermekten, bu yazıları yazmaktan, bu eleştirileri yapmaktan vazgeçeceğimizi mi düşünürler acaba? Korkacağımızı, tırsacağımızı mı zannederler?
Yahu, burası Türkiye, korkacak olsak baştan gazete çıkarmaz, yazı yazmazdık. O kadar da salak değiliz. Boş yere uğraşmayın.
Gerçi dava açmanın bir etkisi olmuyor da değil. Ben bugün bambaşka bir yazı yazacaktım. “Adalet Talebimiz Var” başlıklı internet sitesinden, bu sitede “Biz Hrant Dink davasının tabii tarafıyız. Yeniden, hukuka uygun, kapsamlı ve sahici bir yargılama için çalışacağız” çağrısının altına imza toplayan Müslümanlardan ve sol ile İslamî kesim arasındaki ilişkilerden söz edecektim. Cumartesiye kaldı.
Ama bu arada İdris Naim Şahin’e söyleyecek bir iki sözüm var. Mahkemeye gelmeye zahmet etmeyeceğini varsayarak, bari burada söyleyeyim.
Yazımın neresinde hakaret unsuru buldun, bilmem. Ama her ne olursa olsun, herhalde bir İçişleri Bakanı’nın “Hepiniz Ermenisiniz, Hepiniz piçsiniz” pankartlarıyla dolu bir mitingde konuşmacı olması kadar önemli bir suç işlememişimdir.
O İçişleri Bakanı’nın o pankartları görüp konuşmasına devam etmesi ve Türk milletinin meziyetleri hakkında gevezelik etmesi kadar, ertesi gün özür dilememesi kadar önemli bir suç işlememişimdir.
Şöyle bir anlaşmaya varalım.
Ben ne hakaret etmişsem, tüm gazetelere tam sayfa ilan verip özür dileyecek, lafımı geri alacağım.
Karşılığında sen de televizyona çıkıp “O miting ırkçı bir mitingdi. Orada bulunmamam gerekirdi. Hata ettim. Sadece Ermenilerden değil, tüm Türkiye’den özür dilerim” diyeceksin.
Olur mu?
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.