Bizim kahraman ulusalcılar, düne kadar hükümeti “ABD ve İsrail uşağı” olarak tanımladılar. Hatta “BOP eş başkanı” diyerek akıllarınca dalga geçtiler. Türkiye, İran’a yönelik yaptırıma “hayır” dediği ABD ve eli kanlı İsrail’e diklenince, birden saf değiştirdiler.
Bizim kahramanlar aniden ABD ve İsrail’le saf tutuştu. Bir kez daha anladık, antiemperyalizm politikası, suya tiritmiş. Ulusalcılık, teferruatmış.
Diyorlar ki, Türkiye’nin ekseni kaydı. Batıda, özellikle Amerika’da Türkiye aleyhine yayınlanan makalelerden senaryo üretiyorlar. One Minute çıkışından sonra “Eyvah İsrail bize çok kızacak” ürkekliğiyle hükümete yüklenenler yine sahnede.
Elbette, Türkiye ile ABD ve İsrail ilişkilerinin arzu edilen seviyede olduğu söylenemez. Açıkça ifade etmek gerekirse, bir çatışma hali mevcuttur, ancak karalar bağlamanın da yersiz olduğunu belirtmem gerekir.
Türkiye, bu süreci iyi yönetebilirse çok kazançlı çıkabilir. Çünkü, kartların yeniden karıldığı bir süreçten geçiyoruz. Jeostratejik rol üstlenmeye çalışan Türkiye, yenidünya düzeninde denklemin önemli bir unsuru haline gelebilir.
Bunun için mücadele etmek, gerekirse çatışmayı göze almak gerekir. Türkiye’nin böyle bir gücü vardır, daha da ötesi bu gücü kullanabilecek güçlü bir siyasi iradesi mevcuttur.
Mevcut durumun Türkiye’yi olumsuz etkileyeceği varsayımını işleyenler, aynı şartların ABD, İsrail, AB ve diğer bölge ülkeleri için neyi ifade ettiği sorusuna cevap bulmalıdır.
ABD Savunma Robert Gates’in Türkiye’yi tahlil ederken, AB’nin isteksizliğinin Türkiye’yi Doğu’ya ittiği, Türkiye-İsrail ilişkilerinin bozulmasının bölgesel istikrarsızlığa yol açacağı tezi, bu perspektiften de okunmalıdır.
Telaşlı olan, sadece Türkiye değil, onlar da...
Rol paylaşımı
2011 yılı sonuna kadar Irak’tan çekilmeyi planlayan ABD, bölgedeki istikrarı ve petrol kaynaklarının denetimini, Türkiye’ye rağmen nasıl sağlayacak?
ABD, İran’a yönelik yaptırımları koordine ederken ve Afganistan’daki istikrarı sağlamaya çalışırken Türkiyesiz nasıl bir formül geliştirecek?
Uzun menzilli uçuş eğitimini Konya’da yapan ve ihtiyaç duyduğunda Türk hava sahasını kullanan İsrail, çatışma hızlanırsa daha da yalnızlaşmayacak mı?
Petrol ve doğalgaz trafiğinde koridor haline gelen Türkiye kaosa sürüklenirse, dünya barışı nasıl tesis edilecek?
Bir üyesi iflas eden ve 5 üyesi iflasın eşiğinde olan AB, Türkiye’ye rağmen dağılma riskini nasıl hafifletecek?
Aslında sorumuz daha çok, önemli olan maksadın hasıl olmasıdır. Şu bir gerçek, Türkiye’nin olduğu kadar diğer ülkelerin de Türkiye’ye olan mecburiyeti, uzlaşmayı zorunlu kılıyor. Geçmişten farklı olarak, uzlaşı bariyeri hayli yüksek bir noktada duruyor. Yıllardır Türkiye’yi aza razı edenlerin pastadan ayırdıkları payı arttırmadan böyle bir uzlaşmanın sağlanması zor gözüküyor.
Orta yol mutlaka bulunacaktır. Ama Türkiye’nin payı, hiçbir zaman geçmişteki gibi düşük olmayacaktır. Rol verilen değil rol paylaşan bir ülke olacaktır.
O zaman Türkiye açısından; AB süreci hızlanabilir, ABD ve İsrail ilişkileri onarılabilir, Gazze ablukası aşılabilir, terörle mücadelede işbirliği artabilir, PKK’nın tasfiyesi hızlanabilir, yeni enerji projeleri devreye sokulabilir, Irak’ın yeniden yapılandırılmasında söz sahibi olunabilir...
Aksi halde, İngiliz The Guardian Gazetesi’nin yazdığı gibi, Obama büyük pişmanlık duyabilir, diğer ülke liderleri gibi...
Türkiye’nin riski
Elbette, çatışma ortamında Türkiye için de risk mevcuttur. Yenidünya denkleminde çok önemli bir pozisyon alarak konuşlanmak isteyen Türkiye, kozlarını iyi kullanamazsa, koordinatlarını kaybedebilir.
Biraz geriden başlarsak, hükümet, seks videosuyla başlayan senaryoyu iyi okuyamadı, Baykal’la çatışarak oyun kurucuların tasfiye değirmenine su taşıdı. İsrail krizinde ise kimi zaman sokağın sesi devletin aklını bastırdı, kantarın topuzu kaçtı. Meclis grup konuşmasıyla tarihi bir çıkış yapan başbakan, neredeyse günde 24 saat konuşarak verdiği mesajların ağırlığını azaltmaya başladı.
Bu çatışma artık, muhalefetin gazına gelmeden diplomasi zemininde ve diplomatik dil sınırları içinde tutulmalıdır. Türkiye gibi kendi iç sorunları daha derin ve çetrefilliyken dış sahada bu kadar radikal söylem geliştirmesinin riski, her zaman fazladır.
PKK, son yılların en kanlı eylem takvimini açıkladı, demokratik açılım tehlikeye girdi. 12 Eylül zihniyetine en ağır darbenin indirileceği anayasa değişikliği paketinin rafa kaldırılması için Anayasa Mahkemesi abluka altına alındı. Ergenekon, dış destek arayışına girdi. CHP üzerinden siyaset mühendisliği hız kazandı. AK Parti hakkında kapatma davası tehdit unsuru olarak masada. Erdoğan’a yönelik tasfiye planı devrede.
Burada daha önemli olan, sizin planınızdır. Yukarıda belirttiğim gibi, Türkiye bu süreci iyi yönetebilirse, kazançlı çıkabilir, şerden büyük hayır doğabilir.
Tabi, iyi yönetirse...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.