Herkes Kandil’e gitsin!

Ta 1991 yılında Kürtler Halkın Emek Partisi (HEP) diye bir parti kurmuş. Bu partinin sekiz üyesi milletvekili seçilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde demokratik siyasete dâhil olmuş.

Bu parti aynı yıl devlet tarafından kapatılmış.

Kürtler demokratik siyasetten vazgeçmemiş, Demokrasi Partisi’ni (DEP) kurmuşlar ve milletvekilleri o partiye geçmiş.

Bu milletvekilleri Meclis’te Kürtçe yemin ettikleri için 1994’te derdest edilip cezaevine atılmış ve bu parti de kapatılmış.

Kürtler demokratik siyasetten yine vazgeçmemiş, Halkın Demokrasi Partisi’ni (HADEP) kurmuşlar. HADEP 1999 yerel seçimlerinde 37 belediye başkanlığı kazanmış.

Yine olmamış. Anayasa Mahkemesi bu partiyi de 2003’te kapatmış, Genel Başkan dâhil 46 partiliye beş yıllık siyasetten uzak durma yasağı vermiş.

Kürtler demokratik siyasetten yine vazgeçmemiş, Demokratik Toplum Partisi’ni (DTP) kurmuşlar. DTP, 2007 seçimlerinde 21 milletvekili çıkarmış ve 2009 yerel seçimlerinde 99 belediye başkanlığı kazanmış.

Yerel seçimlerden bir ay sonra başlatılan bir polis operasyonuyla 52 parti üyesi tutuklanmış. Haziranda belediye meclis üyeleri dâhil 18 partili daha tutuklanmış. Eylülde sendikacılar dâhil 35 partili tutuklanmış. Aralıkta 10 belediye başkanı, altı eski belediye başkanı ve bir belediye başkan vekili dâhil 100’e yakın partili daha tutuklanmış.

Aralık ayında bu parti de kapatılmış ve kapatılan yedinci Kürt partisi olma payesini kazanmış.

Kürtler yine vazgeçmemiş, BDP’yi kurmuşlar.

İtiraf edeyim, yukarıdaki 10 paragrafı tam iki yıl önce yazdım ve bu köşede yayımlandı.

Yeni konu yok mu? Niye aynı şeyleri yazıyorum? Ne aptallık, değil mi?

Gerçekten de akıl durdurucu bir aptallık!

Ben çok akıllı olmayabilirim, ama hükümetin yaptıkları çok daha etkileyici bence.

İki yıl önce bıraktığım yerden devam edersem, BDP kurulduktan sonra ne oldu?

Bu parti genel ve yerel seçimlerde onlarca milletvekili ve yüzlerce belediye başkanı ve meclis üyesi çıkardı, milyonlarca oy aldı.

Sonra?

Sonra HEP gibi, DEP gibi, HADEP gibi, DTP gibi, BDP’nin de üyeleri tutuklanmaya başladı.

Kaç kişinin tutuklandığını ben artık hesaplayamıyor ve bilemiyorum. Ya 4.000 ya 5.000 ya 6.000, öyle bir şey.

Niye tutuklandılar? Türk Ceza Kanunu’nun 72.416.813 maddesi (“Kandil kelimesini duyunca tüyleri diken diken olmamak”), aynı kanunun 813.731.642 maddesi (“Aşağı yukarı Kürt görünümlü olmak”) ve Terörle Mücadele Kanunu’nun 674 maddesi (“Güvenlik güçlerine sevgi dolu yumuşak bakışlarla bakmamak”) uyarınca tutuklandılar.

BDP’nin yerel düzeyde önde gelen hemen hemen tüm üyelerinin tutuklanması yeterli olmadığı için, Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcısı Recep Tayyip Erdoğan şimdi partiyi kapatmak için adımlar atmaya başladı.

Büyük ihtimalle, BDP’yi kapattırdıktan bir süre sonra, Özel Yetkili Başbakan Recep Tayyip Erdoğan şöyle bir konuşma yapacak:

“Yurdumuza barış getirmek, tüm vatandaşlarımızın kardeşliğini pekiştirmek ve Kürt vatandaşlarımıza geçmişte yapılan bazı haksızlıkları telafi etmek amacıyla çok önemli adımlar atacağız. Pardon, atacaktık. Ama atamıyoruz. Çünkü kimi muhatap alacağımızı bilemiyoruz. Terör örgütüyle görüşemeyiz elbet. Parti kursalar, Meclis’e gelseler, o zaman sorun olmazdı. Muhatap belli olurdu. Ama kurmuyorlar işte. Yani kuruyorlar da... Kurdukları partileri birileri sürekli kapattırıyor, biz de ne yapacağımızı bilemiyoruz.”

Belli ki, Kürtlerin kurduğu tüm partileri kapatmak ve Abdullah Öcalan’ı bir yılı aşkın süreyle tecrit edip susturmak çok başarılı bir strateji. Bu strateji sayesinde barışın eşiğine geldik. Bir de BDP kapatıldığında, hep birlikte huzura kavuşacağız.

Ama bu arada, Özel Yetkili Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcısı Recep Tayyip Erdoğan’a suç duyurusunda bulunmak istiyorum.

“Siz bölücü terör örgütünün uzantısı partinin eşbaşkanına bakmayın. Onda yüz olsa Meclis’te işi ne? Senin yerin Kandil. Kandil’e çık” demiş.

Bildiğim kadarıyla, insanları gerillaya katılmaya davet etmek suçtur.