Ahmet Davutoğlu başkanlığında oluşturulanseçim hükümeti, AKP hükümetlerinin bir devamı. CHP ve MHP’nin siyaseten kabineye katılmayı yararsız görmelerinde bunun payı elbette ki var. HDP ‘farklı’ davrandı ve herhangi bir bakanlık, hatta isim tartışmasına girmeksizin kabinede yer almayı kabul etti. Levent Tüzel parti hukukunu hiçe sayan tutumu nedeniyle kabineye girmeyince HDP kabineye iki bakan vermiş oldu: İzmir Milletvekili Müslüm Doğan ile Kocaeli Milletvekili Ali Haydar Konca.
Fakat 1 Kasım seçimlerinde isimlerini AKP listelerinde görünce kimsenin şaşırmayacağımilliyetçi camiadan Tuğrul Türkeş ve Yalçın Topçu ile iki HDP’linin varlığı, yegane misyonu ülkeyi güvenle seçime götürmek olan bu hükümeti tarafsız bir ‘seçim hükümeti’ yapmaya yetmiyor. Kabinedeki ‘bürokrat’ kökenli sözümona ‘bağımsız’ olması gereken bakanların AKP’li oluşundan da herhalde kimsenin kuşkusu yok.
Herkes şöyle bir aklını fikrini yoklasın; 7 Haziran’da ‘düşen’ hükümet dönemi de dâhil AKP’nin iktidarda olmadığı düşüncesinde olan var mı? Dahası, AKP, 7 Haziran öncesinden daha pervasız ve keyfi yöneten bir parti durumunda. Bunun en büyük sebebi kuşkusuz Saray’ın ‘yönetme’ istek ve kabiliyetinin bu dönemde daha da artmış olması. Hükümet, iradesiz, salt ‘uygulayıcı’ bir hükümet niteliğinde. Bunun Saray açısından hiçbir mahzuru yok; bunu anlayabiliyoruz. İyi de olması gereken bu mu?
Memleketin ‘o taraf’ı yangın yeri. Her gün yurdun dört bir yanından cenaze kaldırır olduk. Adı resmen konulmamış bir OHAL rejimi yürürlükte. HDP Eşbaşkanı sayın Selahattin Demirtaş oy çıtalarını yüzde 20’ye yükselttiklerini söylüyor ama aynı zamanda birçok il ve ilçede seçim güvenliğinin bulunmadığına dikkat çekiyor. Memleketin ‘bu taraf’ında daokul ve dershane operasyonları, ‘sohbet’ baskınları, ‘paralel’ kod adlı tasfiye harekatı ve nihayet muhalif medyaya gözdağı planları yürürlükte.
Yegane misyonu ülkeyi güvenle seçime götürmek olan, olması gereken işbaşındaki ‘sınırlı sorumlu’ geçici hükümet zamanında oluyor bütün bunlar. Seçim hükümetinden çok ‘ara rejim’ hükümetine benziyor.
MHP için söylenecek fazla söz bulamıyorum. Ancak kamuoyuna yapıcı, sorumlu bir parti izlenimi vermeye özen göstermesiyle dikkat çeken CHP neden seçim hükümetine üye vermedi; bunu anlamak zor. Dahası, ilk günden beri güven duymadığını beyan ettiği seçim hükümetinin savaş tezkeresine destek vererek ‘bu ne perhiz bu ne lahana turşusu’ dedirtti. Neticede Türkeş ve Topçu destekli, HDP yamalı bir ‘özel’ hükümetle seçime gidiyoruz.
HDP belli ki üzerindeki baskıların yoğunlaştığı bir dönemde hükümete üye vererek AKP’nin sorgulanır hale getirmek istediği meşruiyetinin altını çizmek istedi. Anlaşılır bir şey. Ancak üyelerine kabinede ‘vebalı’ muamelesi yapılmasını içlerine sindirmeleri de bir o kadar aynı meşruiyet gerekçesiyle olacak şey değil. Kalkınma Bakanı Müslüm Doğan ile AB Bakanı ve Başmüzakereci Ali Haydar Konca, bakanlıkları bünyesinde hiçbir atama yapamıyor, izinsiz yurtdışına dahi çıkamıyorlar. Mesele HDP’nin meşruiyeti olmaktan çıktı, bu hükümet dönemindeki hukuksuzluklara objektif olarak payanda oluyorlar.
HDP anlamını kaybetmiş bu atraksiyondan vazgeçmeli. Sayın Koca ve Doğan bakanlık görevlerinden istifa ederek sınırlandıramadıkları bu operasyon hükümetinin sorumluluğuna bir gün daha fazla ortak olmamalıdır...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.