Daha zaman var ve ayrıca daha ne olacağı belli değil fakat, Türk medyasında HDP’nin seçime partiyle mi yoksa bağımsız adaylarla mı gireceği tartışması yapılıyor.
Konu bu kadar basit ve tek boyutlu olsa üzerinde durmaya değmezdi ama, konunun iç ve dış birçok boyutu var. Her şeyden önce Çözüm Süreci’nin akıbetiyle doğrudan ilgisi var.
Anlaşılan medya süreçte bir sorun görünmüyor. Oysa süreç bıçak sırtında ve en sıkıntılı günlerini yaşıyor.
Sürecin devamı konusunda bile henüz mutabakat sağlanabilmiş değil.
KCK, Kürt sorununun çözümü konusunda adım atılmadan sürecin ilerleyemeyeceği noktasında ısrar ediyor.
KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık geçen hafta gazetemize, 'AKP ya Kürt sorununu seçimden önce çözmek için ciddi adım atacaktır ya da Kürt sorunu AKP iktidardan düşürülerek çözülecektir' diye yazdı.
Medya görmezden geliyor fakat ister katılalım, ister katılmayalım KCK’nin böyle bir stratejisi var ve durum ciddiyetini koruyor. Öte yandan medya hükümetin seçimlerden önce ciddi bir adım at(a)mayacağını peşinen kabul etmiş de görünüyor. Eskiden adım atmama gerekçesini hükümet yaratırdı şimdi medya yaratıyor. Kaldı ki bugün hükümet seçimlerden önce adım atamaz diyen kalemler eskiden tam tersini söylüyorlardı.
Halkın Çözüm Süreci'ne destek verdiğini, hükümetin sorunu çözmesi halinde daha da güçleneceğini ve iktidarını sürdüreceğini ileri sürüyorlardı. Şimdi de hükümetin iktidarda kalma adına adım at(a)mayacağını söylüyor ve böylesi bir ön kabulden hareketle kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar.
Sorunun çözümü için değil, ötelenmesi için harcanan bu çabanın çok tehlikeli olduğunu ve sürece çok zarar vereceğini belirtmem gerekiyor. Zarar verecektir çünkü, bu tutum çözümün içeriği konusunda bile net bir tutum almamış ve süreci zamana yaymış hükümeti cesaretlendirmektedir.
Aynı şekilde Kürt tarafını da provoke etmekte; gerginliği yükseltmektedir.
Önceki gün yapılan HDP-Hükümet görüşmesi bu gerginliğin boyutlarını göstermesi bakımından önemli ip uçları verdi.
Bilindiği gibi HDP, hükümetin yanıtını öğrenmek için Kandil’e gitmeyi ertelemişti. Önceki gün de hükümetle bir görüşme gerçekleştirdi. Orada ne konuşulduğunu bilemiyoruz fakat, HDP'nin hükümetle 'bir tur daha' görüşeceğini açıklaması belirsizliğin sürdüğüne işaret ediyor.
(HDP heyeti dün sürpriz bir şekilde Kandil’e gitti.)
Anlaşıldığı kadarıyla 6-8 Ekim krizi bir biçimiyle devam ediyor. Kobané’yle başlayan krizin nasıl aşılacağını kestirmek de pek mümkün görünmüyor.
Peki medyanın bunu sorgulaması ve ayrıca Öcalan’ın önerdiği taslağın yarattığı fırsatın kaçmaması için kamuoyu yaratması gerekmez mi? Ne ki medya bunu yapacağına hükümeti Kürtlere karşı korumaya ve kollamaya devam ediyor. Böylece aslında yeni krizlere de davetiye çıkarmış oluyor.
Hal böyleyken HDP'nin seçimlere nasıl katılacağı üzerine bir tartışma başlatmaksa abesle iştigal anlamına geliyor.
Özcesi; önümüzde seçimlerle değil, süreçle alakalı hayati bir sorun duruyor ve ona odaklanmak gerekiyor.
Zira süreç kalıcılaşmadan seçimler de dahil bugün tartışılan birçok konunun yakın erimde bir anlamının olmayacağı biliniyor.
Diğer yandan sürecin ilerlemesi halinde özgürlük ve demokrasi alanının genişleyeceğini; yapılacak yasal ve anayasal değişikliklerle Türkiye’nin gerçek manada demokratikleşeceğini de hesaba katmak gerekiyor.
Bu sayede savaş sona ereceği gibi, legal-demokratik Kürt siyasetinin etkisi daha da güçlenecektir.
Adil ve kalıcı bir çözümle birlikte Kürt hareketi her alanda sıçrama gerçekleştirecektir. Dolayısıyla parlamentoda da daha güçlü bir şekilde yer alması kaçınılmaz hale gelecektir.
Türkiye’nin özgürleşmesi, çağdaşlaşması ve refah düzeyinin yükseltilmesi mücadelesinin temel parçası haline bu sorun barışçıl bir biçimde çözüldüğünde sadece Kürtlere değil, Türkiye’nin bütün ezilenlerine ilham verecek ve onları da güçlendirecektir.
Aynı şekilde bölgesel savaşın giderek alevlendiği bir dönemde barışçıl çözüm bölgesel gerilimlerin düşmesine; bir arada yaşama kültürünün ve halklar arasında dayanışmanın gelişmesine hizmet edecektir.
Görüldüğü gibi sorunun birçok boyutu var ve asıl sorun da HDP’nin seçime nasıl gireceğinde değil, Kürt sorununun barışçıl bir biçimde çözülüp çözülmeyeceğinde düğümleniyor…
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.