Geçenlerde açıklanan KONDA anketine göre AKP yüzde 45,4 CHP 23,3 MHP 15,1 HDP de 10,6 oy almakta. Verilen bilgiye göre kararsızların ve oy vermeyeceğini beyan edenlerin toplam oranı artarak yüzde 22’ye ulaşmış durumda ve partilerin söz konusu oy oranları da bu 22 puanın dağılımıyla elde edilmişti. Diğer bir deyişle asıl bulgu kabaca şöyleydi: AKP 35,4 CHP 18,2 MHP 11,8 HDP 8,3 Diğerleri 4,4 ve Kararsızlar 22.
Önce AKP ile ilgili bir not… Yukarıdaki 35,4 oranı yurtiçindeki 50 milyon seçmen üzerinden gidildiğinde 17,7 milyon kişi yapıyor. Oysa geçmiş seçimlerden ve yine KONDA değerlendirmelerinden biliyoruz ki bu partinin seçimden seçime değişmeyen bir 22 milyonluk seçmen kitlesi mevcut. Eğer 17,7 rakamı doğru bir ölçüme dayanmaktaysa bunun anlamı kararsızların içinde 4,3 milyon AKP seçmeninin bulunduğudur. Diğer bir deyişle AKP seçmeninin neredeyse beşte birinin şu an itibarıyla kararsız olduğunu veya oy vermeme eğilimi taşıdığını varsaymak gerekiyor.
Ancak KONDA çalışmasının asıl popüler sonucu muhakkak ki HDP’nin barajı geçeceğini gösteren rakamlara sahip olmasıydı. Buna göre kararsızlar bir yana konduğunda, yani katılım oranı yüzde 78 olarak alındığında HDP oyu 8,3’tü ve bu da 3,2 milyon seçmene tekabül etmekteydi. Bu partinin geçmiş yerel ve genel seçimlerde neredeyse sabitlenmiş 2,6 milyon oyunun olduğu görülüyor. Bu trend kendi özel koşulları nedeniyle cumhurbaşkanlığı seçiminde bozuldu ve Demirtaş 3,8 milyon oy aldı. Bunda birkaç etken söz konusu oldu: Birincisi AKP’nin bölgedeki tabanından bir kayma yaşandı, çünkü hem Erdoğan’ın nihayette seçileceği kesindi, hem de bir cumhurbaşkanlığı seçimine ilk kez katılacak olan bir Kürt adayın çok düşük oy alması istenmedi. İkincisi Ekmeleddin İhsanoğlu tercihi bazı CHP seçmeninin ortak adaya oy vermesini zorlaştırırken, Demirtaş’ın seçim sürecindeki olumlu performansı sempatiyi ona yöneltti. Nihayet üçüncüsü ortada gerçekçi bir durum vardı: Mesele Erdoğan taraftarlığı ve karşıtlığı olarak yaşandığı ölçüde, ilk turda Erdoğan karşıtlarının kime oy verdiklerinin hiçbir önemi yoktu. Çünkü ne yaparlarsa yapsınlar oy boşa gitmiyordu ve bu da daha rahat bir psikoloji içinde Demirtaş’ın desteklenmesini mümkün kıldı.
Ne var ki önümüzdeki seçimin niteliği tamamen farklı. Parti tercihleri ön planda olacağı gibi, katılım oranı da muhtemelen yeniden alışılmış olan yüzde 87-88’e çıkacak. Bunun anlamı HDP’nin barajı geçebilmesi için en az 4,4 milyon oy alması gerektiğidir. KONDA anketi partinin şu an itibariyle 3,2 milyon oy aldığını söylüyor. Gerçekçi bir rakam, çünkü 6-8 Ekim sonrasında ülkenin batısında bazı oylar yeniden yitirilirken, bölgede de yeni bir konsolidasyon yaşandı. Anlaşılan HDP cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde kazanılan ek oyun yarısını elinde tutmayı başarmış. Ancak hala 1,2 milyonluk bir açık var… Acaba HDP bu ek desteği de alabilecek durumda mı?
KONDA anketinin birçok kişiyi heyecanlandıran sonucu HDP’nin yüzde 10,6 ile barajı geçebildiğini söylüyordu. Ne var ki bu oran kararsızların dağılımıyla elde edilmiş durumda. Yani kararsızlar hariç oy dağılımı ile kararsızların nihai muhtemel oy dağılımının aynı olduğunu varsayıyor. Öyle ki kararsızlar oy verme noktasına gelip bir karara vardıklarında aynen genel dağılıma uygun oy kullanıyorlar. Oysa ki asıl soru söz konusu kararsızların hangi partiler arasında kararsız kalmış olduklarıdır. Bu soru sorulmamışsa yapılacak tek şey aynen KONDA’nın yaptığı gibi kararsızları dağıtmak olur ama bunun gerçeği yansıttığını iddia etmek çok zordur. Genelde kararsızlık hali daha ideolojik partileri değil, kitle partisi olma niteliği taşıyan siyasi hareketleri destekleyen seçmene ait bir durumdur. Bir uç nokta olarak kararsızların tümünün oy vermekten cayması halinde HDP gerçekten de 10,6 almış olur ama bunun pek de gerçekçi olmadığı açık. Şu anki 3,2 milyonun yüzde 10’u sağlaması için toplam katılımın 32 milyon olması lazım ki bu da katılım oranını yüzde 64 olmasını gerektiriyor… Kısacası katılım oranı arttıkça HDP oyu aynı noktada artmayacak. Öte yandan iyimser hesapla şu anki oyunu yüzde 20 artırarak 3,85 milyona gelse bile bu azami yüzde 77 katılımı gereksiniyor.
Velhasıl katılım oranı yüzde 80’nin üzerinde olduğu sürece HDP’nin barajı geçmesi zor. Bu partinin baraj geçmesi ‘niteliksel’ bir sıçramayla gelebilir ancak. Bu da çözüm sürecine gerçek anlamda ne denli sahip çıkıldığına bağlı. 28 Şubat açıklaması bu kapıyı aralamış durumda ama Kandil’in kendi rolüne ilişkin siyasi tereddütleri o kapıdan geçmeyi sağlayacak zihin açıklığını engellerse, HDP de yüzde 8-9 aralığına mahkûm kalabilir.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.