Genel seçimler yaklaştıkça HDP’nin yükselişini önlemeye dönük çabaların arttığını da gözlüyoruz. AKP üzerinden daha çok PKK’yi şiddet ortamına çekmeye dönük yaklaşımlar gelişiyor. Bu yaklaşım Ağrı provokasyonu ile kısmen teşhir edildi. Ne yazık ki AKP’nin yönelimi Ağrı ile sınırlı kalmadı. PKK’nin Güney Kürdistan’da konuşlandığı alanların ağır silahlarla bombalanması, ülke içinde PKK’nin bazı mevzilerine yine toplarla taciz atışlarının yapılması, insansız hava araçlarının bölgede uçuşlarını artırması, savaş uçaklarının yeniden bölge üzerinde dolaşması hayra alamet yaklaşımlar değil. KCK yöneticilerinin “provokasyona gelmeyeceğiz, çekilmek istendiğimiz şiddet ortamına girmeyeceğiz” açıklamaları, esasen AKP’nin kendilerini şiddet ortamına çekerek yapmak istediklerini bilmelerinden kaynaklanmakta. Çünkü AKP gelişecek bir şiddet ortamında milliyetçi hamaset ile bir yandan HDP’yi zayıflatmayı, bir yandan da “İstikrarın güvencesi benim” söylemiyle oluşacak korku dalgasını lehine kullanıp Meclis çoğunluğunu yeniden ele almayı tasarlamakta. AKP, Kobani direnişi sırasında sergilediği tutumla kaybettiği Kürt seçmeni milliyetçi hamaset ile bu kez Türkiye’nin diğer bölgelerinden kazanacağı seçmenlerle telafi etme amacını da güdüyor.
Peki, AKP’nin, özellikle de Erdoğan’ın bu politikası biliniyor da AKP’ye muhalefet etmek yerine tüm politikalarını iktidar sanki HDP’ymiş gibi ona karşı yürüten CHP ve türevlerine ne demeli?
Şunu açık etmekte yarar var.
CHP gerçekten değişimi isteseydi; adım adım diktatörlüğe giden ülkedeki olumsuz gidişatı durdurmaya niyetli olsaydı daha seçim öncesinde anlaşılır, nitelikli, sorumlu adımlar atmaya özen gösterirdi. HDP’nin parti olarak seçime katılma kararı açıklandıktan sonra CHP yönetimi pekâlâ dolaylı olarak yapılan işbirliği önerilerini elinin tersiyle itmeyebilirdi. Tüm Türkiye’de olmasa bile bazı kentlerde, özellikle İstanbul’un bazı bölgelerinde HDP ile CHP ortak listeler oluşturup bölgeleri aralarında paylaşmış olsaydılar bugün ne HDP’nin baraj sorununu, ne de AKP’nin hükümet olup olamayacağını tartışmazdık. Yüzünü demokratik çözüme dönen, kaos yerine istikrarı hedefleyen bir CHP karşımızda olsaydı, bu işbirliği önerilerini ciddiye alır, en fazla seçimden sonra birkaç milletvekilinin yer değiştirmesi ile her parti kendi temsiliyeti ile Meclis’te grubunu oluştururdu. Hatta bu işbirliğinin yaratacağı güven ortamında, koalisyonu birlikte oluşturabilecek çoğunluğu da elde edebilirlerdi.
Belki itiraz edilecek, bunlar konuşulmadı denilecek ama AKP’nin olumsuz gidişatına engel olmak isteyen sağduyulu bazı çevrelerin, Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi genel seçimlerde de CHP’ye gittiklerini ve kapıların yüzlerine kapandığını biliyoruz.
Peki, CHP bunu niye yapmadı? “Seçmenime, PKK’nin siyasal uzantısı olan bir örgüt ile işbirliğini izah edemem, oy kaybı yaşarım!” diyormuş...
Şimdi aynı CHP, merkezi propaganda unsurları üzerinden olmasa da alttan alta HDP’nin seçimlere bağımsız girmeyerek AKP’ye çoğunluk kazandıracağını, barajı aşsa bile bu kez AKP ile koalisyon yapacağını yayıyor. CHP ve türevlerinin bugünlerde alttan altta yaydıkları bu iddiayı seçime kısa süre kala etkin bir biçimde kullanacağı olasılığını da hesaba katmakta yarar var.
Bu iddiaları ciddiye alan bazı kesimler daha şimdiden harekete geçti. Bu kesimler adeta emir verircesine kaleme aldıkları bildirilerle HDP’ye seslenip, “Tez zamanda AKP ile koalisyon yapmayacağını açıkla; yoksa...” diyerek, AKP’nin ekmeğine yağ sürmeye başladı.
HDP’nin tutumunu anlamayan siyasetin hilkati garibesi bu kesimlere HDP’nin seçim programını bir kez daha okumalarını öneririz. Erdoğan’a, “Seni başkan yaptırtmayacağız” diyen bir parti, açık ve net bir biçimde, hiç yalpalamadan, Diyarbakırlıların dediği gibi hem de ‘dümdük’ tüm farklılıkların sesi olduğunu programıyla bir kez daha ispat etmedi mi?
Hiç canınızı sıkmayın; varsa bu programa eleştirisi olanlar, bunlar da, özgürlük için en ağır bedeli ödeyen Kürtler olmalı. Kürt sorununun çözümüne öznel bir yaklaşım sergilemek yerine lokal sorunların toplamından genel çözümler üreten bir programla kitlelerin karşısına çıkan HDP, kabul etmek gerekir ki statüsel tabloyu muğlak bırakarak Kürtlerin bir kısmını rahatsız etmiştir. Buna rağmen HDP gönüldaşı Kürtler; elbet yalnız Kürtler değil, bunun yanı sıra solcusundan sosyalistine, dincisinden ateistine, Alevi’sinden Ezidi’sine, LGBTİ’sinden işçisine, gencinden yaşlısına tüm HDP bileşenleri, dostları kırmadan, dökmeden, emir vermeden, tehdit etmeden bir yandan eleştirisini yapıyor, diğer yandan HDP’nin barajı aşması için gecesini gündüzüne katıyor. Ama bazıları, hala HDP’nin AKP ile koalisyon yapacağından kaygılanıyor.
“Kaygılananlar” eğer hala yürütülen siyasetteki dürüstlüğü, açıklığı, fedakârlığı görmeyip HDP’nin baraj altında kalmasına neden olacak, dolayısıyla AKP’nin iktidarını yeniden pekiştireceği koşulları sağlayacak iddialara sığınıyorlar ise söylenecek tek söz var: yazık...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.