Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 20 milletvekili ya da son genel seçimde yüzde 10 ülke barajını aşan partiler aday gösterebilecek. Meclis içindeki 4. siyasi parti konumundaki Halkların Demokratik Partisi (HDP), 2011 seçimlerinde antidemokratik ülke barajını aşamayacakları için, bağımsız olarak seçilen milletvekilleri ile grup kurabildi. Bu yüzden Cumhurbaşkanılğı seçim yasasının ‘20 milletvekilinin imzası’ maddesine dayanarak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir aday çıkaracaklar.
Ezber bozacak aday arıyorlar
İşte bu adayı belirleme çalışmasını HDP, dün aralarında gazetemizin de bulunduğu basın kuruluşlarına yaptıkları ziyaretlerle başlattı. Selma Irmak, Mülkiye Birtane, Hasip Kaplan ve Levent Tüzel’den oluşan HDP heyeti ile Ankara büromuzda yaptığımız görüşmede, kamuoyundaki “Çözüm süreci nedeniyle nasıl olsa AKP ile birlikte hareket ederler” algısından uzak olduklarını gördük. Son dakika sürprizi olmazsa, seçimlere iddialı, kendi deyimleriyle ‘ezber bozan’ bir aday ile girmek istiyorlar. Bu ismi de toplumun çok değişik kesimleri ile uzlaşı içinde belirlemek istediklerini vurguluyorlar.
Devletçi değil, özgürlükçü bakmalı
İlk sözü alan Kaplan kafalarındaki aday profilini şöyle çizdi:
“Devlet makamını temsil edecek nitelik arayışından vazgeçilip, insan haklarına önem veren, eşitlikçi, özgürlükçü, çoğulcu ve kültürel yapılara saygılı bir isim bulunması gerekir. Ekonomide adil paylaşımdan, dış politikada ise barıştan yana biri olmalı” diye konuştu. Bu konuda bir demokrasi manifestosu ile ortaya çıkmak istediklerini belirtti.
Taban ‘kadın aday’ istiyor
Heyetteki kadın üyelerden Irmak ise ‘aday’ konusuna genel bakışını, “Hepimizin benimseyeceği, Türkiye’nin doğusunu ve batısını birleştirecek bir isim olmalı. Ezberleri bozan bir cumurbaşkanımız olmalı” diye aktardı. Ardından da parti tabanlarından gelen sürpriz talebi paylaştı:
“Tabanımızda müthiş bir kadın aday arzusu var. Kadın aday daha uzlaştırıcıdır. Toplumlar kadınlarla yürürse daha başarılı olurlar.”
Kutuplaştırıcı değil birleştirici
Heyetin üçüncü üyesi olan Birtane ise Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde Türkiye’nin ‘alternatifsizlik’ psikolojisinden kurtulması gerektiğini belirterek, “Abdullah Gül mü olsun, Tayyip Erdoğan mı olsun? Türkiye bu soruya mahkûm olmamalı. Bunun yerine halk nasıl bir cumhurbaşkanı istiyor, bunun tartışılması lazım. Bulacağımız adayı tüm topluma mal etmemiz gerek” dedi.
Son sözü alan Tüzel ise toplumda son bir yıldır iyice artan ‘kutuplaşma’ya dikkat çekerek, “Toplumu kutuplaştırıcı değil birleştirici bir politika izleyecek ve değişik toplum kesimlerinin üzerinde mutabakat sağlayacağı bir ortak aday için çalışacağız” dedi.
İkinci turda ‘boykot’ ihtimali
Gazetelerden sonra sivil toplum örgütleri ve meslek örgütlerini ziyaret eden HDP heyetinin adayı 21 Haziran’da yapılacak HDP Kongresi sonrasında netleşecek. Ancak başta da söylediğimiz gibi, “AKP ile birlikte hareket ederler” algısından rahatsızlar. Güçlü bir isim çıkarmak istiyorlar. Gösterecekleri aday ikinci tura çıkamaz ise, hangi aday daha ‘demokrat’ ise ona destek verme eğilimindeler. Eğer son tura kalan iki adayı da beğenmezlerse ‘sandığı boykot’ seçeneğini de gündeme getirebilirler.
***
Siyasi partilerin sadece Cumhurbaşkanlığı seçiminde değil tüm seçimlerde aday belirleme çalışmalarını toplumun geniş kesimlerine yayma arayışları takdir edilmesi gereken bir tavır. HDP’nin bu çalışmayı, hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasından en fazla mağdur olan biz gazeteciler ile başlatması ise memnuniyet verici bir tercih. Kendileriyle de paylaştığımız gibi, seçim sürecini tarafsız ve ayrıntılı biçimde kamuoyuna aktarma görevi üstlenen bizler açısından da ‘İnsan haklarına saygılı, özgürlükçü, çoğulcu, uzlaştırıcı ve anayasanın temel ilkerine bağlı’ bir ismin Çankaya Köşkü’ne çıkmasında büyük yarar var.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.