Telabyad’daki gelişmelerden bu yana Genelkurmay’la ilgili bazı duyumların gazete köşelerinde ve ekranlarda bolca sirküle edildiğine tanık oluyoruz.
Malum, hükümetin TSK’yı Suriye’ye müdahale konusunda “sıkıştırdığı”, Genelkurmay’ın ise “böyle bir maceraya” karşı direndiği, hükümetten yazılı emir istediği, Davutoğlu’nun “elinizdeki tezkere yeter” dediği ama buna rağmen yazılı bir emrin hazırlanıp verildiği yönünde kulisler...
Her şeyden önce kullanılan dile dikkatinizi çekerim:
Hükümetler herhangi bir askeri operasyon için TSK’yı sıkıştırmazlar; ihtiyaç duyarlarsa görüş alır ve talimat verirler.
Ama garip olan, ne bu kulislerin ne de kullanılan dilin kimseyi rahatsız etmemesi... Tam tersine, bütün muhalif yorumcuların olayı “AK Parti’yle TSK arasında çıkan bir çatlak” olarak görüp büyük bir iştahla üstüne atlaması ve mümkünse çatlağı büyütmeye çalışması...
Tam bu rahatsız edici durum üzerine “Biz vesayeti kaldırmamış mıydık?” başlıklı bir yazı yazmayı düşünüyordum ki, salı akşamı CNN Türk’teki Ne Oluyor programında, Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi Ahmet Takan’ın konuşmasına rastladım.
Kulaklarıma inanamadım, geri alıp bir daha dinledim ve kelime kelime not aldım.
Takan, hükümetin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne epey bir zamandır müdahale için baskı yaptığını ama TSK’nın da direndiğini söyledikten sonra biraz geriye gidiyor ve şu örneği veriyor:
“IŞİD Musul’a doğru yürürken Barzani’nin Türkiye’ye ‘yardıma koşun’ çağrısı yapması üzerine Genelkurmay Başkanı Özel’e yazılı talimat verilmesine rağmen Özel’in ‘Ben Barazani’nin arkasını kollayacak maceraya Türk Silahlı Kuvvetleri’ni sokmam’ dediği bir gerçek, bunlar biliniyor.”
Arkasından da şu vahim cümleleri ekliyor:
“Şu anda Ankara’da devlet mekanizmasının duruma el koyması ve çok net bir tavır sergilemesi söz konusu.”
Bu cümleler diğer katılımcıları heyecanlandırıyor. Merakla soruyorlar:
“ Orduyu maceraya sürüklememe noktasında bir tavır mı bu?”
“Evet evet...”
“Yani Genelkurmay’ın tavrı mı?”
“Genelkurmay’ın, askeri bürokrasinin, Dışişleri Bakanlığı’nın tavrı”
“Peki MİT’in de müdahale konusunda çekinceli davrandığını düşünüyor musunuz şu anda?
“Hayır. Şu andaki Milli İstihbarat Teşkilatı’nın Hakan Fidan yönetimiyle maalesef çok farklı boyutlarda çalıştığını biliyoruz. Hakan Fidan’a olan güvensizlik devlet koridorlarında zaten herkesin malumu.”
Ahmet Takan’ın istihbaratının ne kadar sağlam olduğunu, bu bilgilerin ne kadar doğru olduğunu bilemem. Ama zaten asıl önemli olan istihbaratın yüzde yüz doğru olması değil, bu tür bilgilerin gayet normal şeylermiş gibi bir televizyon ekranında rahatça ifade edilebilmesi ve program katılımcıları arasında herhangi bir şaşkınlığa, tepkiye neden olmaması...
Yapılan tespitlerin ağırlığına bakın:
Musul’un işgali sırasında Genelkurmay hükümetin yazılı emrini dinlememiş.
Şu anda devlet mekanizması duruma el koymuş.
Devlet koridorlarında Hakan Fidan’a güvenilmiyormuş.
Nedir bu “devlet koridorları” denen şey?
Yoksa bürokrasi tekrar seçilmiş yönetimleri kuşattı da bizim haberimiz mi yok?
Yoksa muhalefetin dilinden düşürmediği “restorasyon” askeri vesayetin hortlatılmasıyla mı başlatılıyor?
Biz tecrübelerimizle çok iyi biliyoruz ki, böyle zamanlar askeri ve sivil bürokrasi açısından kaybettikleri iktidarın hiç değilse bir kısmını geri almak için bulunmaz zamanlardır. Güney sınırımızda büyüyen iki tehlike, bu iki tehlikeyi de kullanarak hükümete ayar vermeye çalışan dış güçler, içerde çöktü-çökecek bir çözüm süreci ve topal ördek haline gelmiş bir hükümet...
AK Parti, vesayetin hortlaması için son derece uygun koşullar yaratan bu tabloyu iyi okumalı ve Türkiye’nin yeniden istikrarlı bir yönetime kavuşması için elini çabuk tutmalıdır.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.