Dün Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri töreni vardı. Bu yıl ödüller Ahmet Kaya, Prof. Bekir Karlığa, Prof. Daron Acemoğlu, Prof. Fuat Sezgin, Prof. İskender Pala ve Tarihi Kentler Birliği’ne verildi. Törene Ankara’da bulunan bakanların hemen hepsi katıldı. İçişleri Bakanı Muammer Güler, tören sonrasındaki resepsiyonda uzun uzun gazetecilerin yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili sorularını cevapladı. Ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de aynı konuda ilk kez basına açıklama yaptı.
Bunların detaylarını gazetemizin haber sayfalarında okuyabilirsiniz. Ben bugünkü yazımda Ahmet Kaya’dan söz etmek, daha doğrusu sözü ona bırakmak istiyorum. Zira dünkü ödül törenini tarihi kılan, 1999 yılında ülkeyi terk etmek zorunda kalıp 1.5 yıl sonra Paris’te sürgünde hayata veda eden Kaya’nın ödüllendirilmiş olmasıydı. Bunu bir bakıma devletin büyük sanatçıdan özür dilemesi olarak yorumlayabiliriz. Nitekim Cumhurbaşkanı Gül yaptığı konuşmada, Kaya’nın “herkesi yakalayan bir insan” olduğunu söyledi ve bu ödülün “yeni hataların yapılmamasına” vesile olmasını temenni etti.
“Ben bu ülkeyi sahiden çok sevdim”
Törende gösterilen videoda büyük sanatçının kendi sesinden “Ölürsem tek bir istediğim var: Ardımdan kimse benim için bu ülkeyi sevmedi demesin. Edirne’den Ardahan’a, ben bu ülkeyi sahiden çok sevdim” demiş olduğunu işittik. Ardından eşi Gülten Kaya yaptığı konuşmada, sanatçının 1999’da sürgünde düzenlediği ve tabii ki o tarihte Türk medyasında yer bulmayan basın toplantısında söylediklerinden uzun bir alıntı yaptı. Aynen aktarıyorum.
Ahmet Kaya 14 yıl önce şunları söylemişti:
“Dünyanın bütün kültürlerine, dinlerine, dillerine eşit mesafede duran, kendini hiçbir yere ait görmeyecek kadar dünya vatandaşı hisseden, ama bir kimlik aidiyeti ifade etmek gerektiğinde Kürt asıllı bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım.
Sanat disiplin kaldırmayacak kadar özgürdür ve kendi içinde bütün parti ve örgütler üstü bir disipline ve hayatın hep ileriye doğru gitmesi yönünde bir işlevselliğe sahiptir. Özellikle muhalif sanat!
Özgür bir ruh
Ben, benden kendisine sadakat göstermemi isteyen tüm sistemleri reddedecek kadar özgür bir ruha sahibim.
Ben bu ülkenin yakın ve uzak tarihinin tüm yıkıcı sonuçlarını silmesini ve bunu hayatın her alanına yaymasını istiyorum. Benim mücadelem, dünyanın neresinde olursa olsun yok sayılan bütün halkların ve kültürlerin varlığı kabul edilinceye kadar bitmeyecektir.
Benim beklentim, insanlığın içine düştüğü kaosun, 2000’lerle başlayan yeni insanlık tarihinde düzenlenmesi ve hayatın insana en yaraşır hale getirilmesi yönündedir.
Benim lanetim, insanlık suçu işeyenler, hayatı bölenler, değerleri hoyratça harcayanlar, insanlığı örseleyen ve onlara acı yaşatanlaradır.
Hukuk tarihi, beni yargılayan ve bana ceza verenleri kendi gurur tablosuna eklemeyecektir. Bunu biliyor ve hayatın adaletine daha çok inanıyorum. Yeni bir çağın eşiğinde ben, acı ile sınanmış, başta Kürt halkı olmak üzere dünya halklarının artık yüzlerini dağlara dönüp ağlamasını istemiyorum.
Beni anlayabiliyor musunuz?”
Ne mutlu ki Kaya’yı yargılayıp cezalandıranların bugün utanç içinde olduklarını ve hayatın adaletinin onu haklı çıkartmış olduğunu görüyoruz.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.