• BIST 8980.29
  • Altın 3033.718
  • Dolar 34.2777
  • Euro 37.0994
  • İstanbul 16 °C
  • Diyarbakır 12 °C
  • Ankara 6 °C
  • İzmir 18 °C
  • Berlin 14 °C

Hanefi Avcı ne demek ne yapmak istiyor?

Ali Bayramoğlu

2006 Mayıs'ı olmalı...

Hrant'a Bursa'dan bir tehdit mektubu gelmişti. Faşist sembollere dolu, kötü yazıyla kaleme alınmış iki paragraflık mektup, (Yeşil'in kod adlarında birisi olan) Ahmet Demir imzasını taşıyordu. İsim vererek Hrant'ın gazetedeki yakın çalışma arkadaşlarını ve bazı aile mensuplarını öldüreceklerini, cesetleri jandarma karakollarının etrafına atacaklarını söylüyordu.

Tedirgindi Hrant...

"Ne yapalım... Ne düşünürsün, birileriyle görüşelim mi..." diyordu telefonda...

Tanıdığım, güvendiğim, bu konularda uzman gördüğüm tek polise telefon ettim.

Hanefi Avcı'yı aradım...

Durumu anlattım, ne önerdiğini sordum...

"Koruma istesin ama endişe etmeyin bir şey olmaz, ısıracak köpek havlamaz" demişti Avcı...

6 ay kadar sonra o köpekler ya da benzerleri ısırdılar...

Birçoğumuz gibi, benim gibi, Hanefi Avcı da yanılmıştı...

İnsanlar yanılabiliyorlar, en hakim oldukları alanlarda bile...

Susurluk skandalından yıllar sonra yine etkili bir çıkış yaptı Avcı.

Ülkede, Danıştay ve Ergenekon davası dahil yaşanan tüm gelişmelerin, devleti ele geçirmeyi hedefleyen bir cemaatin tezgâhı olduğunu iddia ettiği, "Haliç'te Yaşayanlar Simonlar" adlı kitapla gündeme bomba gibi düştü.

Susurluk hadisesinde olduğu gibi bizi uyarıyor mu Avcı yoksa yukarıdaki örnekte olduğu gibi yanılıyor mu?

Ben Avcı'yı dürüst tanırım. Çalıştığım gazetelerde onunla ilgili pek çok yazı kaleme almışlığım vardır. Organize Suçlar Daire Başkanlığı'ndan alındığı zaman, haksızlığa uğradığını söyleyen, hükümetin yanlış yaptığına işaret eden, hatta Başbakan'a bir gazete kahvaltısında "neden alındı ve sizin haberiniz var mıydı" şeklinde sorular soran da benim...

Kitabını büyük bir dikkatle okudum.

Pek çoğu bilinen durum ve dosyalardan yola çıkmış Avcı.

Gülen cemaatinin 2000 yılından itibaren emniyet başta olmak üzere, devlet kadrolarında artan etkinliği de bunların arasında yer alıyor.

Ancak elindeki bilgiler ile vardığı sonuçlar arasındaki ilişkide ciddi sıkıntılar var.

Abarttığını, yanıldığını ve yanlış yaptığını düşünüyorum.

Bunu bana söyleten sadece kitabın genel havası, kanıtsız yorumları, kanaatlar değil.

Aynı zamanda yakından izlediğim ve bildiğim bazı dosyalar hakkında Avcı'nın yazdıklarının keyfi, yanlı, gerçek dışı olması...

Örneğin, Dink cinayeti üzerine şunları yazıyor:

"Bana göre bu olayda ne İstanbul Emniyet Müdürlüğü, ne de İstihbarat Daire Başkanlığı personelinin kasıtlı bir kusuru yoktu. Belki eksiklikleri, ihmalleri vardı, ama asla kasıtlı olarak yapılmış bir şey bulunmuyordu... (s.430)"

Dink dosyasında ihmal ve kasıt üzerine onlarca dava sürer, fırtınalar kopar, devlet içi katiller aranırken Avcı'nın kanıtsız kanısı, "Asla ve hayır" şeklinde karşımıza çıkıyor.

Örneğin aynı konuda şöyle devam ediyor Avcı:

"Eğer bir eksiklik varsa bunda da kusurları eşitti veya Ankara'nın bu kusurda daha fazla payı vardı, İstanbul ise daha az kusurluydu..." (s.431)

Avcı keyfi yorumlarla, kendi ve çevresinin dar deneyimlerinden hareketle, eksik bilgilerle iki polis grubu arasındaki bir ihmal kavgasına dışarıdan dahil oluyor ve birilerini aklamaya, diğerlerini suçlamaya yöneliyor...

Vahimi yanlış bilgiler kullanması...

Dink cinayeti sırasında İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü olan Ahmet İhsan Güner'in görevden alınmasını bir cemaat operasyonuna bağlıyor Avcı.

Ve Ahmet İhsan Güner kaynaklı olduğu anlaşılan yanlı ve yanlış bilgiler veriyor.

Örneğin İstanbul İstihbarat Şubesi'nin Trabzon'un talebi üzerine Dink'i öldürmeye hazırlanan Yasin Hayal ve ağabeyi Osman Hayal hakkında araştırma yaptığını ve bunu Trabzon'a bildirdiğini, tahkikatı tamamlayarak, dosyayı devrettiğini söylüyor.

Oysa bu doğru değil...

Dink dava dosyasından biliyoruz ki, İstanbul, Trabzon'la herhangi resmi bir irtibat kurmuş değil, bu konuda resmi tek bir evrak yok...

Ayrıca biliyoruz ki, Avcı'nın mağdur gördüğü Güner, yani Dink'in öldürülme planı hakkında bilgisi olan İstihbarat Şube Müdürü, Hrant'a koruma verilmesi için adım atmayıp, ölüme giden ilk resmi kapıyı açan kişi...

Devam edelim...

Avcı "cemaat İstihbarat Şube Müdürü'nü yemek için uydurma teftiş raporu düzenletti" diyor. Bu "uydurma" rapora göre İstanbul İstihbarat'ı cinayetten önce Hayal'le ilgili araştırma yapmamış, cinayetten sonra araştırma yapmış gibi belge düzenlemiş...

Ama yine Dink dosyasından biliyoruz ki, bu rapor uydurma değil, tersine gerçekleri yansıtıyor...

Zira İstanbul İstihbarat Şubesi'nin yaptığını iddia ettiği araştırmayla ilgili ortada, resmi olmayan garip A-4 kağıdından başka bir şey yok.

Beteri şu: Bu kağıdın altında imzası olan memurların, yani "biz gittik Hayal'in adresini araştırdık" diyen polislerin , aynı gün ve bütün gün başka yerde görevli olduklarını gösteren belgeler var...

Ve bunlar cemaatin ya da cemaate yakın polislerin iddiası değil, Dink dosyasında yer alan, Dink avukatlarının iddia ve bulguları...

Velhasıl, yanılma da var, yanıltma da...

Polis grubu kavgalarıyla ülkeyi anlatmaya soyunmak yanlış iş...

Şunu görmek gerek:

Ülkede yaşanan siyasi gelişmeler, sert ve kural dışı bazı yöntemler de içerse, büyük ve yapısal bir değişim kavgasının sonuçları. Elbet bu süreç sert iktidar mücadeleleri üzerine oturuyor.

Ve sahadaki güçler arasında siyasi iktidar da var, merkez medya da, ordu da var, Avcı'nın altını çizdiği cemaat de...

Ancak yaşananları bu güçler arasındaki iktidar ve alan kavgalarından ibaret sanmak yanılgıdır.

Önemli olan oturduğunuz koltuktan ya da baktığınız pencereden görülen değildir. Türkiye'deki siyasi gelişmeleri sadece bir cemaat ile ordu arasında yaşanan güç mücadelesiyle açıklamak, her siyasi adımın cemaatin devletin merkezine doğru yürümesi olduğunu söylemek, bir tür toplum tasavvuru eksikliğidir ve tehlikeli sonuçlara davetiye çıkarır.

Avcı'nın yaptığı da bir bakıma budur...

Analiz, okuma ve stratejik düşünme başka bir iş, Avcı'nın durduğu yer başka bir yer...

Umarız sadece bu kadardır...

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89