Hakkari 70 bine yaklaşan nüfusuyla kocaman bir köyü andırıyor.
1936 yılında il olmuş ancak, aradan geçen bunca zamana karşın temel altyapı sorunlarından biri bile çözülmemiş. Kentin bir kanalizasyon şebekesi dahi yok. Bu yüzden atık suların bir kısmı açık alanlara, bir kısmı da Zap suyuna akıyor!
Kent ayrıca içme suyu sorunu da yaşıyor. Birçok mahallede günlerce bir damla bile su akmıyor. Susuzluk yüzünden sağlık başta olmak üzere bir dizi sorun yaşayan halk feryat ediyor.
Hakkari’de çöpler de zamanında toplanamıyor. Çünkü yol sorunu çözülemiyor. Çöp arabası daracık ve bozuk mahalle yollarından geçemiyor. Bazı mahallelerde üst üste atılmış çöp torbaları günlerce alınmayı bekliyor.
Kaldı ki belediye topladığı çöpleri –arıtma tesisi olmadığı için- yakmak zorunda kalıyor. (Aynı yöntem Van’da da uygulanıyor!)
Yakılan çöpler Hakkari’yi dumana boğuyor. Hava ve çevre kirliliği yaratan bu yöntem yüzünden Hakkarili’ler özellikle kış aylarında nefes almakta zorlandıklarını söylüyor.
Hakkari’ye son zamanlarda onların deyimiyle 'süper’ bir hastane yapılmış ama, doktor sorunu devam ediyor. Doktorsuzluk yüzünden hastalar -eskiden olduğu gibi- yine Van’a götürülüyor.
Kentte bundan 5 yıl önce açılan üniversitenin kocaman bir rektörlük binası var ama, kampüsü yok. Ayrıca üniversite bilimsel çalışmalarıyla değil, yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarıyla anılıyor.
Öte yandan Türkiye İstatistik Kurumu’na göre Hakkari’de işsizlik oranı yüzde 17 civarında fakat, bu rakam gerçeği yansıtmıyor.
Zira, devlet memurları olanların, korucuların ve ticaretle uğraşanların dışında herkesin işsiz olduğu Hakkari’de işsizlik oranı gerçekte yüzde 70’lerde seyrediyor.
Savaş döneminde köyler yakılıp yıkıldığı, halk göçe zorlandığı için önemli gelir kaynağı olan hayvancılık ve tarım da artık yapılmıyor. Köylerine dönmek isteyenlereyse izin verilmiyor.
AKP Hükümeti Hakkari’nin İran’la ve Irak’la yaptığı sınır ticaretini de durmuş. Bu da işsizlik ve yoksulluk oranının katlanmasına neden olmuş.
Esendere, Çukurca ve Derecik sınır kapılarını ticarete kapatan hükümet bölgede kaçakçılığı teşvik eden bir siyaset izliyor. Bölgenin korucuları mazot ve sigara kaçakçılığından pay alıyor. Korucu ağı dışında kaçağa gidenlerse bir biçimde cezalandırılıyor.
Hakkari’de uyuşturucu ticareti, hırsızlık, tefecilik ve çeteciliğin tetiklediği suçların sayısı da gün geçtikçe artıyor. Tefecilik yüzünden kentte intihar vakaları da yaşanıyor.
Sümbül Dağı’nın eteğindeki bu kadim kentin sosyal tesis ve yeşil alan sorunu da var. Hakkari, ’Türkiye’nin stadı olmayan tek ili’ ünvanını da elinde tutuyor.
Elbette bütün bu sorunların çözümü için gözler belediyeye ve onun arkasındaki siyasi iradeye çevrilmiş bulunuyor. Yeni belediye yönetimi canla-başla çalışıyor ancak, kentin sorunları belediyenin boyutlarını aşıyor.
Hakkari halkı siyasi iradenin yeterli ilgiyi göstermediğini ileri sürüyor ve bundan yakınıyor. Merkezi siyasete yönelik eleştiriler artıyor. HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’a yönelik tepkilerinse yaygınlığı dikkat çekiyor.
Bir Hakkarili, "Sayın Demirtaş buradan milletvekili seçilirken Hakkari artık eski Hakkari olmayacak demişti ama, aradan geçen dört senede Hakkari daha da geriye gitti" diyor ve yaklaşan genel seçimlerde HDP’nin ciddi sorunlar yaşayacağını iddia ediyor.
Hakkari’nin sorunlarını Belediye Eşbaşkanı Dilek Hatipoğlu’yla konuştum. Hatipoğlu, sorunların varlığını kabul ediyor ancak, 'enkaz devraldık’ da demiyor; geçmişe yönelik yorum yapmak istemiyor. Hatipoğlu, kentin temel sorunlarını çözmek için geceli gündüzlü çalıştıklarını; yol, su, kanalizasyon ihalelerini yaptıklarını söylüyor.
Eldeki imkanlarla bu sorunları kısa sürede çözmenin mümkün olmadığını, zamana ve desteğe ihtiyaçları olduğunu belirtiyor.
Eşbaşkan ayrıca, Hakkari’de 'tehlikeli oyunların’ oynandığını; halkla belediyenin karşı karşıya getirilmek istendiğini ileri sürüyor. Ona göre içme suyu kaynakları bu amaçla tahrip ediliyor. "Biz onarıyoruz ancak, onlar saldırmaya, boruları kırmaya ve kenti susuz bırakmaya devam ediyorlar" diyor.
Belediyeyi iş yapamaz duruma getirmek ve çökertmek amacıyla organize bir faaliyetin yürütüldüğünü söyleyen Hatipoğlu, Beşiktaş Belediyesi'yle ortak olarak düzenledikleri barış etkinliğinin hemen ertesinde yaşananlara da dikkat çekiyor. "Çocukları dağa giden bir grup aile sanki sorumlusu belediyeymiş gibi belediyeyi bastı" diyor ve bunun da bir provokasyon olduğunu belirtiyor.
Hatipoğlu söylemiyor fakat, içme suyu sorunu başta olmak üzere kentte yaşanan bazı sorunların aşiretler arası rekabetten kaynaklandığı ifade ediliyor. Aşiretsel çekişmelerin kentin sorunlarını derinleştirdiği ve ayrıca yeni sorunlar üreteceği de söyleniyor.
Son olarak; Hakkari’de 'özerkliğin inşası’ amacıyla uzunca bir süredir çalışmalar yapılıyor ancak, bunun bir sonuç vermediği bu sorunlardan anlaşılıyor.
Selahattin Erdem’in önceki gün gazetemize yazdığı gibi, "on yılda pek bir mesafe alınamadığı" belli oluyor.
Bu durum siyaset dünyamızın yeniden düşünmesini ve hayatın gerçekliğiyle uyumlu alternatif bir siyaset üretmesini zorunlu kılıyor.
Zira, risk her geçen gün biraz daha büyüyor. Hakkari gerçeği büyüyen riski bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor…
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.