Sürdürülebilir çatışmalı ilişkilerin çok basit bir kuralı var. Her iki taraf da çatışmadan ‘gocunmadığına’ göre daha avantajlı konumda olan tarafın var olan çatışma koşullarını sürdürmeye, aksine avantajlı olmayan tarafın ise durumu değiştirerek dengeyi kendi lehine dönüştürmeye çalışması beklenir. Ama hem avantajlı konumda olup hem de ‘koşullar değişsin’ diyene pek rastlanmaz. Böyle bir talep ancak iki durumda inandırıcılık kazanabilir: Ya bunu söyleyenler gerçekte çatışmaya ilkesel olarak karşıdırlar, ya da çatışmanın o anda var olana kıyasla kendileri için daha da avantajlı hale gelmesini sağlamak üzere fırsatçılık, bir tür ideolojik sahtekârlık yapmaktadırlar.
Kürt meselesinin geldiği nokta itibarıyla böyle bir durumla karşı karşıyayız… PKK destekçilerinin yazdıklarına bakılırsa örgüt bu son çatışma sürecinden kazançlı çıkmış ve önümüzdeki süreçte de her şey onun lehine gidecek gibi gözüküyormuş. Rusya’nın, ABD’nin, İran’ın desteğini alan, Esad ve IŞİD ile anlaşmalar yaparak hareket alanını genişleten, Ortadoğu’nun tek laik, modern ve dolayısıyla güvenilir aktöründen söz ediliyor. Üstelik hendek ve barikat stratejisinin nihayette yine PKK’ya yaradığı da apaçık bir gerçek olarak öne sürülüyor… İddiaya göre ilk başta örgüte hafif bir tepki duyulmakla birlikte, zaman geçtikçe devletin bölgede baskı kurması ve güvenlik güçlerinin hakaretamiz eylemleri tam ters yönde bir eğilim yaratmış. Artık bölge insanının büyük çoğunluğu kendisini örgüte yakın görüyormuş…
Diyelim ki bu gözlemlerin hepsi doğru. Bunun anlamı PKK’nın çok başarılı bir strateji yürütüyor olmasıdır. Bu durumda PKK yanlısı veya sempatizanı ya da AKP karşıtı biri olarak savunacağınız konum ne olurdu? Tabii ki bu koşullar devam etsin isterdiniz ve PKK’ya ‘aynen devam’ derken, AKP’nin de bulunduğu durumda daha da yenilgiye gömülmesini beklerdiniz.
Diğer taraftan eğer AKP yanlısı ve/veya PKK karşıtı bir konumda bulunuyorsanız, herhalde devlete söz konusu koşulları değiştirmesi için tavsiyede bulunur, çatışmayı bu haliyle sürdürmenin sakıncalarını anlatırdınız.
Ne var ki ortada tam aksi bir durum var… Hükümet yanlıları çatışmanın bu haliyle sürdürülmesinin doğru olduğunu ima eden görüşler beyan ederken, PKK sempatizanları müzakerelerin yeniden başlaması gerektiğini söylüyorlar. Bu talebin ‘insani’ veya ‘ilkesel’ olduğuna inanılması için maalesef hiçbir neden yok. Söz konusu gruba dâhil olanların kendilerine taktıkları ‘özgürlükçü’ veya ‘barışçı’ türünden sıfatlar ancak ironik bir düzlemde anlamlı. Reel politik açısından bakıldığında da bu talep biraz garip… Eğer bu koşullarda her geçen gün daha kazançlı hale geliyorsanız bir an önce niçin müzakereye dönmek isteyesiniz? Bir süre daha kazancı artırmak, AKP’yi sıkıştırmak ve sonra müzakere istemek daha anlamlı olmaz mı?
Yoksa burada bir ‘ileri görüşlülük’ mü var? Şu an koşullar lehte olsa bile kısa sürede terse döneceği mi hesaplanıyor? İyi de, bu durumda hükümet çatışmayı niye durdursun? Marifet masaya en kazançlı durumda oturmaksa rakip de haliyle meseleye o açıdan bakacaktır… Ama galiba istenen şu: Hem PKK bu ‘başarılı’ yolda yürüyecek, hem de herkes buna razı olacak. Örgüt hiçbir şey ‘vermeyecek’ ama devlet oradan çekilince istediğini ‘alacak’…
Siyaset basit bir uğraş: Eğer karşınızdakinin farklı davranmasını istiyorsanız önce siz bir adım atmak zorundasınız. Görünüşe göre PKK ve sempatizanları hâlâ ergenlik döneminin cazibesi altındalar. Hayallerini başkalarının acısı üzerinden kurarken bile kendilerine hiç maliyet çıkmasın istiyorlar.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.