Son otuz yıl içinde Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgelerde toplumsal yozlaşmanın ana unsurlarından biri koruculuk sistemiydi.
Osmanlı döneminde 19. yüzyılın son çeyreğiyle birlikte sistematik olarak kullanılmış olan bir bölge siyaseti, PKK’nın silahlı güç olarak belirginleşmesinden sonra koruculuk adı altında yeniden yapılandırıldı. İlk örnek bölgedeki Ermeni çeteleşmesiyle mücadele etmek, ama esas olarak Ermeni toplumunu yıldırarak ev ve arazilerini terk etmek zorunda bırakmak üzere hayata geçirilmişti. Hamidiye Alayları denen askeri birlikler çeşitli aşiretlere mensup Kürtlerden oluşmakta ve askeri rütbeleri haiz Kürt komutanlarca yönetilmekteydiler. Bu geçmişin şu anda yeniden hatırlanması ilk bakışta pek de anlamlı bulunmayabilir. Aradan geçen kabaca yüz yıl, çok farklı bir dünyayı, farklı bir devleti ve haliyle farklı bir toplumu ima ediyor. Ne var ki ortada ilginç bir bağlantı var: Geçmişte Hamidiye Alayları’nda yer alan aşiretler ile bugün koruculuk sistemine talip olan aşiretler büyük ölçüde çakışıyor. Diğer bir deyişle devlet ile Kürt aşiretleri arasından bütün bir yüzyılın getirdiği değişimi aşan şekilde bir tür ilişkisellik mevcut. Öyle ki geçmişte devlete uzak duran aşiretler bugün de uzaklar ve nihayette PKK’nın destekçisi veya sempatizanı konumundalar. Buna karşılık geçmişte devlete yakın olanlar ise büyük ölçüde aynı tutumu sürdürüyorlar.
Bu durum Kürt meselesinin sadece PKK olayı olmadığını göstermesi yanında, devletin Kürtleri ‘yönetme’ mantığına da ışık tutarak yapısal bir arka plana gönderme yapıyor. Bunun doğal uzantısı bölgenin ‘rant potansiyelinin’ kullanılma biçimidir. Nitekim korucular ile jandarma arasındaki doğal işbirliği halinin, koruculara gayri resmi yollardan gayri meşru kazanç sağladığına ilişkin örnekler kamuoyunca da biliniyor. Köy basarak talan yapmaktan arazi gasbına, orman katliamından bireysel husumetlerin şiddet yoluyla ‘halline’ uzanan çok geniş bir yelpazede, koruculuk sisteminin bizatihi yozlaştırıcı bir etkisinin olduğunu teslim etmek zorundayız. PKK’yı durdurmak uğruna atılan bu adım, sonuçta bölgedeki insan ilişkileri ve ahlaki zemin üzerinde olumsuz anlamda belirleyici oldu. Öte yandan koruculuğu seçen aşiretler bunu devlet baskısıyla yapmadılar. Bazıları devletle PKK arasında kaldıkları ölçüde bu tercihe kaydı, ama ekseriyet kendi arzusuyla ve iradesiyle koruculuğu seçti. Kısacası bölgedeki aşiretler arası dengeler ve güç ilişkileri temel siyasi pozisyonlara halen doğrudan işaret edebiliyor.
Ancak Türkiye’de birçok konunun nasıl dış görüntüsünden farklı olabildiğine de en iyi örneklerden biri de yine koruculuk sistemi... Bugün gelinen noktada koruculuk, gündelik hayatın rant kapılarından biri olmuş durumda. Korucu maaşı alanların bir bölümü hayatında hiç ‘koruculuk’ yapmamış. Nitekim kadrolular arasında birçok kadın da var. Devletin parası herkesin, hatta Kürt siyasetine mensup olanların bile, çevresindekilere menfaat sağlaması için dağıtılıyor. Öyle ki koruculuk kadrosunu kullanmayan bazı valiler üzerinde baskı kurulabiliyor ve bu kadroların kullanılması isteniyor. ‘Çözüm’ bu rant kapısının bitmesi demek... Ancak korucular büyük bir çoğunlukla barış sürecinden yanalar, çünkü devletin onları sahipsiz bırakmayacaklarını düşünüyorlar. Kendi kişisel sorunlarının çözümü ise halen 70 bin civarında olan korucu kadrolarının yüzde altmışını oluşturan 40 yaş üstü kişilerin ya tazminatlarının verilerek emekli edilmesi ya da bir süre daha devlet memurluğunda çalıştırılması. Geri kalan gençlerin ise iş bulmaları şart ve bu noktada devletin eline bakıyorlar.
Meselenin bir diğer yönü, barışın gelmesiyle birlikte eskiden koruculuk yapanlarla, ‘ovaya inen’ PKK’lılar arasında gerilim yaşanma, kan davalarının ortaya çıkma ihtimali. Ama bölgede edinilen izlenim öyle değil... Her iki taraftan da gelen değerlendirme ve beklentiler, koruculuk sisteminin bir toplum içi çatışma yaratmadan çözüleceğini söylüyor. Bunun ana nedenlerinden biri son yıllarda PKK/korucular ilişkisinin epeyce yumuşamış olması. Her şeyden önce iki taraf arasında diyalog kanalları açık ve kullanılıyor. Dahası birçok aşiret kendi içinde bölünmüşlükler yaşıyor ve PKK’lılar ile korucular arasında akrabalık ilişkisi yaygın. İronik bir biçimde düğünler ve taziyeler ise bir araya gelmenin vesilesi olabiliyor.
Korucular meselesi, barış sürecinin doğrudan Kürt toplumu içinde de barış üretme potansiyeli olduğunu gösteren ilginç bir örnek.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.