HAK-PAR adına bir heyet olarak birkaç gündür Güney Kürdistan’daydık. Şengal katliamı ve sonrasında yaşanan gelişmeleri yerinde ve daha iyi anlamak için bölgede birçok mülki, siyasi ve dini liderle, mülteci kamplarındaki mağdurla ve konuyla ilgili insanlarla görüştük. Heyet olarak bu geziyle ilgili kapsamlı bir değerlendirmeyi kamuoyu ile paylaşmadan önce, kimi izlenimlerimi paylaşmak istiyorum.
Kürt halkı son bir ay içinde tarihinin en büyük badirelerinden birinden geçti. Güney Kürdistan’daki son 23 yıllık kazanımlar ciddi bir riskle yüz yüze geldi. Kürdistan Bölgesi IŞİD’in güçlü ve o kadar da vahşi saldırısı karşısında yetersiz kaldı. Bu gerçek bölgedeki hemen herkes tarafından kabul ediliyor.
Kürdistan Bölge Yönetimi’nin birinci eksikliği bir IŞİD saldırısını öngörmemesi oldu. İkincisi ise peşmerge gücü, IŞİD’in savaş yöntemlerine ve silah gücüne karşı koyacak donanımda değildi.
IŞİD hiçbir ahlaki, siyasi ve askeri kural tanımayan, dünyanın dört bir yanından devşirdiği sapıklardan oluşmuş bir intihar gücü. Ayrıca Musul’da ele geçirdiği modern ABD silahlarıyla askeri açıdan büyük bir üstünlüğe ulaştı. Kafasını kestiği insanların görüntülerini yayarak dehşet saçtı, başvurduğu vahşi yöntemlerle henüz ulaşmadığı bölgelerdeki insanları sindirdi.
Peşmergenin elinde ise Saddam döneminden kalma silahlar vardı. Maliki yönetimi geçen dönemde peşmergeye yeni silah vermediği gibi onun maaşını kesmiş, Kürdistan Bölgesi’nin bütçe payına al koymuş ve dışarıdan yeni silah alımını engellemişti.
Bu ve başka etkenlerle IŞİD ilk saldırısıyla peşmergeye kayıp verdirdi, Şengal’de bilinen katliama ve insani trajediye yol açtı ve bir kısım bölgeleri ele geçirdi.
Neyse ki Kürdistan Bölge yönetimi IŞİD’in yol açtığı şoku erken atlattı. Peşmerge gücü tekrar toparlandı. ABD’nin IŞİD’e karşı başlattığı hava saldırıları ile savaş cephesinde denge IŞİD’in aleyhine dönmeye başladı.
Gelinen aşamada Kürdistan’da tam bir seferberlik ilan edilmiş durumda, halk varını yoğunu IŞİD saldırganlığına karşı sürdürülen yurtseverlik savaşının hizmetine sunmuş. Her gün yüzlerce genç gönüllü olarak cepheye gidiyor ve ihtiyaç olmadığı için bunlar geri gönderiliyor.
Partili kadroların çoğu savaş cephesinde ve peşmerge ile birlikte savaşıyor. Peşmergenin morali son derece yüksek ve IŞİD’in ele geçirdiği bölgeleri teker teker geri alıyor. Edindiğimiz bilgilere göre IŞİD’in döşediği yoğun mayınlardan dolayı peşmerge epeyi kayıp vermiş ve bu nedenle ağır ve temkinli ilerliyor. Örneğin Zumar ilçesi birkaç günden beri peşmerge tarafından kuşatıldığı halde söz konusu nedenlerden dolayı bu kasabaya girilemiyor.
Öte yandan peşmergenin şu anda bulunduğu Zumar ile Şengal ilçesi arasında yaklaşık 150 kilometrelik bir mesafe var ve bu alan esas olarak Sünni Baasçı Arap aşiretleri ile meskun. Sömürgeci rejimler her yerde olduğu gibi burada da bir Arap kemeri oluşturarak Şengal’i fiziki olarak Kürdistan’dan kopartmışlar Başka bir ifade ile peşmergenin Şengal’e ulaşması için söz konusu bölgeyi sadece IŞİD’ten temizlemesi yetmiyor. Aynı zamanda oradaki Sünni Arap aşiretleri de etkisiz kılarak güvenli bir koridor oluşturması gerekiyor ki bu işin en zor olanı. Bu tablo içinde Şengal’e ulaşmak ve özgürleştirmek zaman alacak gibi. Diğer bir ihtimal ise ABD’nin ve uluslararası koalisyonun IŞİD üzerindeki askeri ve siyasi baskısını artırarak onun bölgeden çekilmesini hızlandırması.
Geriye işin insani boyutu kalıyor ve bu işin askerin kısmından daha zor görünüyor.
IŞİD’in Şengal saldırısından sonra 3000 Êzidi’nin katledildiği, IŞİD tarafından esir alınanların ise 5000 dolayında olduğu tahmin ediliyor. Geriye kalan Êzidilerin tümü bölgeyi terk ederek Dühok ve Kürdistan’ın diğer bölgelerine sığınmış durumda.
Edindiğimiz bilgilere göre Kürdistan’da şu anda bulunan mülteci sayısı bir milyon iki yüz binin üzerinde. Bunlardan 700 bini Dühok ve çevresinde bulunuyor. Örneğin Dühok’a bağlı Xankê ilçesine sığınan Êzidilerin sayısı ilçede yaşayanların üç katı; ilçe nüfusu 25 bin, mültecilerin sayısı 75 bin. Zaxo’nun nüfusu 260 bin, buraya sığınan mülteci sayısı 176 bin. Şengal’den kaçanların önemli bir kısmı çadırlarda, diğerleri ise nerede boş bir okul, inşaat, cami, Êzidi kurumu varsa oraya yerleştirilmiş. Kürdistan Bölge Hükümeti bu kadar mülteciye yardım etmek için üstün bir gayret sarf ediyor, yöredeki halk ekmeğini, battaniyesini, döşeğini mültecilerle paylaşıyor. Görebildiğimiz kadarıyla açlık anlamında bir sorun yok, ama onun ötesinde mülteciler ciddi sorunlarla boğuşuyor. Bu konuda dışarıdan gelen yardımlar son derece sınırlı. AFAD bir kamp yapımı için söz verdiği halde şimdiye kadar somut bir adım atmış değil. Bölge hükümetinin Dühok yöresinde yapımını sürdürdüğü bir kamp söz konusu ve bu bittiğinde 4-5 bin kişi ancak buraya yerleştirilebilir.
Kürdistan Bölgesi’nin toplam nüfusunun 5-6 milyon civarında olduğu düşünülürse, bu kadar büyük bir mülteci yığınının Bölge üzerinde oluşturduğu yükün boyutunu tahmin etmek zor olmasa gerek.
Bölgede kış koşulları başladığında şimdi açıkta idare eden bu kadar insan nerede barındırılacak? Eğitim dönemi başlıyor ve bütün okul binaları mültecilerle tıka basa dolu. Hem yerli olanı için, hem de göçmenlerin eğitim durumu ne olacak? Kısa bir zaman içinde Şengal kurtarılacak mı, Şengal kurtulsa bile söz konusu insanların tümü yerlerine dönmek isteyecek mi?
Özetle Kürtler bir kez daha tarihi bir sınavdan geçiyor. Bu sınavı aşmak esas olarak Kürtlerin ulusal bir ruh ve yurtseverlik bilinciyle dayanışmasından geçiyor. Ama aynı zamanda bu bir insanlık sınavı. Bütün dünya, IŞİD somutunda büyük bir bela ile karşı karşıya. Bu belanın defedilmesi için uluslararası dayanışma şart.
Ama her şeye rağmen karamsarlığa yer yok. Bu dönemeçten sonra Kürtler bakımından düzlük görünüyor.
İzlenimlerimi aktarmaya devam edeceğim.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.