Dün Milliyet’i konuk eden İçişleri Bakanı Muammer Güler’in, çözüm süreci konusundaki sorumu yanıtlarken kullandığı ihtiyatlı dil ve “iyi niyet” vurgusu dikkat çekiciydi.
Güler’in, genel manzara ve devlet mekanizmasının sürecin diğer tarafından beklentisi konusunda yansıttığı yaklaşım, bu işin selameti açısından temel direği ifade ediyor:
Samimiyet.
Sınır dışına çekilmeyi durduran PKK’lılardan bazı grupların tekrar Türkiye’ye girdikleri yönünde bir tespitleri olmadığını belirten Güler, şunları söyledi:
“İçeri girdikleri yönünde bir tespitimiz yok ama çıkmadıkları yönünde bir tespit var. Daha doğrusu çıkanların sayısının şu anda yüzde 20’leri geçmediği gibi bir tespit var. Hâlâ o noktada duruyor. Ama beklenen bu değildi. Şimdi onlar şunu söylüyorlar: ‘Bu süreçte biz silah patlatmadık’. Güzel de bir elin demokraside bir elin de silahın tetiğinde. ‘Ama ben tetiği çekmiyorum ki’ diyorlar. Ama silah elinde. Amaç senin silahtan arınmandı. ‘Silah elimde dursun, tetikte dursun, ne olur ne olmaz. Lazım olursa kullanırım’ diye bir anlayış olmaz. Böyle bir lüks yok. Terörün verdiği bu gücü ve konforu sürdürmeye çalışarak hem demokratikleşme istemek hem de o baronluğu sürdürmek diye bir şey olmaz. Birinden vazgeçeceksiniz.”
‘İyi niyeti biliyoruz’
Güler, “Şu anda örgütün belki de kendi içinde yaşadığı sıkıntı o” dedi. Dağ kadrosunun 30 yıldan beri kendine göre bir strateji oluşturduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Siyaseti belki kendisi yürütmek istiyor. Ama burada BDP grupları var. İşi siyaseten başka yürütmek isteyenler var. Meşru zeminde yürütülecek siyaset var. Bu kolay değil. Ama bizim amacımız şu: Biz normalleşmeye dönülsün istiyoruz. Tamam silah patlamadı, güzel ama şu aşamada bu bölgede; yol kesme, HES’lere, karakollara, altyapı inşaatlarına yapılan tacizler, şehitlik adıyla yapılan çalışmalar, haraç toplamalar, YDGH adı altında yapılan faaliyetler, HPG adı altında belli yerlerde molotof atmalar sürüyor. ‘Biz bunlara mani olamıyoruz. Gençlik yapılanması’ falan diyorlar ama bunlar sürüyor. Bunların hepsinin organize olduğunu, bir yerden düğmeye basılarak yapılan eylemler olduğunu biliyorum. Ama eğer bu konuda bir iyi niyet varsa zaman içinde bu belli olacak.”
Bundan 43 sene önce İçişleri Bakanlığı ile tanıştığını, terörün başladığı Türkiye’de demokrasinin kesintiye uğradığı dönemleri sıcağı sıcağına yaşadığını belirten Güler, “Kim iyi niyetli, kim ne yapmak istiyor biliyoruz” dedi.
‘Paket statik değil’
İçişleri Bakanı, “Pazartesi günü açıklanacak demokratikleşme paketinin bu sürece ivme kazandıracağına inanıyorum” ifadesini kullandı.
Paketin, sadece bir etnik grup ya da belli bir kesim düşünülerek hazırlanmadığını vurguladı.
“Türkiye’nin geneline hitap eden, Türkiye’deki bütün insanların demokratik haklarını, kendilerini daha iyi ifade edebilmelerini sağlayacak ve Türkiye’de artık normalleşmeyi tam olarak gerçekleştirecek bir gelişme olarak değerlendiriyorum. Ama bu statik bir şey değildir. Zaman içinde geliştirilir” diye konuştu.
“Artık güvenlik anlayışında da ulus devlet anlayışında da önemli değişimler oldu. Çoğulculuk daha çok yerleşti, demokrasi yerleşti. İşkenceye sıfır tolerans dediğimiz olay geldi. Şeffaflaşma, hesap verebilirlik geldi. Ve tabii çok güçlü bir hükümet var. Ben, 18 sene valilik yaptım. Bunun 11 senesi koalisyonlarla geçti. Allah bir daha bu ülkeye koalisyon nasip etmesin” dedi.
‘Fırsatçılık var’
Güler’in, çözüm süreci ve PKK’nın izlediği yol konusundaki belirleyici faktörleri anlatırken Suriye konusundaki değerlendirmeleri şöyleydi:
“Suriye’de olayın bu noktaya geleceğini önceden bilebilir miydiniz? Bakın biz mayınları kaldırmak üzereydik. İstanbul Valisi olarak Beşar Esad’ı 3 defa ağırladık. Türkiye-Suriye ilişkilerinin buraya geleceğini birisi söylese... Yıllarca kendilerine nüfus cüzdanı bile vermeyerek zulmeden bir insan, şimdi o gruplarla beraber farklı arayışlar içinde. Bu coğrafyadaki yapılanmalar değişiyor. Bence konjonktür fırsatçılığı yapılıyor. Alternatif devlet arayışları var. ‘Biz çözüm sürecine başlarken böyleydi, ama şimdi dünya daha değişti’ deniliyor. Her şey değişir ama Türkiye’nin bu bölgedeki gücü, öncü rolü ve Türkiye düşmanlığının hiç kimseye fayda getirmediği gerçeği değişmez. Bu bölgede Amerika’nın, İsrail’in, Ortadoğu’da başka güçlerin beklentileri var, bir takım politikaları var ama Türkiye’nin bu bölgede bir güç olarak belirleyici rolü her zaman olacaktır.”
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.