• BIST 9213.44
  • Altın 2940.718
  • Dolar 34.4659
  • Euro 36.3751
  • İstanbul 19 °C
  • Diyarbakır 13 °C
  • Ankara 14 °C
  • İzmir 19 °C
  • Berlin 3 °C

Gülen'in eğitim karargâhı Dicle Üniversitesi mi?

Mahmut Bozarslan

“PKK için Kandil neyse Gülen için de Dicle Üniversitesi odur”. Bu sözler Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi Profesör Ahmet Keleş’e ait. Al-Monitor’a konuşan Keleş’in bu sözleri Fethullah Gülen cemaatinin Dicle Üniversitesi’ne olan ilgisini nedenini de özetliyor.

15 Temmuz darbe girişiminin ardından operasyon yapılan ilk kurumlardan biri Dicle Üniversitesi oldu. Darbe girişiminden beş gün sonra dönemin Rektörü Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç gözaltına alındı. Saraç sorgusunun ardından tutuklanırken, onun ardından 15 kişi daha gözaltına alındı. Bu gruptan, aralarında üniversite yönetiminden önemli isimlerin de bulunduğu altı kişi daha tutuklandı. Peki üniversite neden birdenbire operasyonların hedefi oldu?

Dicle Üniversitesi 2008 yılında Profesör Saraç’ın rektör seçilmesinin ardından Fethullah Gülen cemaatiyle birlikte anılmaya başlandı. İddialar üniversitenin bulunduğu Diyarbakır’da her kesim tarafından konuşuluyordu. Ancak bu konuda hiçbir işlem yapılmadığı gibi hükümet kanadından da ses çıkmıyordu.

Hükümet ile Gülen cemaati arasındaki kavganın 2013 yılının aralık ayında gün yüzüne çıkmasıyla, üniversite ile ilgili iddialar da yüksek sesle dillendirilmeye başlandı. Ak Parti Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten Rektör Saraç’ın Gülen cemaatine hizmet ettiği iddialarını 65 maddelik bir raporla kamuoyuna açıkladı. İçten özetle, üniversitenin tamamen cemaatin kontrolüne girdiğini söyledi. Açıklamadan kısa süre önce başörtüsü takmaya başlayan Saraç’ın da bu yolla hükümete şirin gözükmek istediği konuşuldu.

Cemaate gelir sağlamak, kendi yandaşlarına kadro açmak, diğer üniversiteleri ele geçirmek için eleman yetiştirmek… Bunlar iddialardan sadece bir kaçı? Peki Gülen cemaati Türkiye’de başka üniversiteler dururken, neden Dicle’yi tercih etti? Bunun arkasında da Kürt sorunu yatıyor.

Gülen’in Dicle Üniversitesi’ne olan ilgisi ile hükümetin Kürt sorununa çözüm arayışlarına başlaması aynı döneme denk geliyor. Yaygın görüş, Gülen cemaatinin Kürt sorununa çözüm arayışlarında hükümete yakın durmasının karşılığında üniversiteyi ele geçirdiği.

Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet İnan da bu görüşü savunanlardan. Kürt sorununu çözme karşılığında cemaate sınırsız olanaklar sağlandığı söyleyen İnan Al-Monitor’a şöyle konuştu: “Diyarbakır’ın bir kimliği var, Türkiye’de bir sorunun simge şehridir. Şimdi eski devlet zaman zaman şuna aldandı: FETÖ ‘Biz o bölgeye gidersek, orayı gönülden fethederiz. Onlar bizim dindar kardeşlerimiz. Bize havale ederseniz çözeriz’ diyerek eski devleti kandırmaya çalıştı. Onlar da aldandı. Ben Kürt sorununun ilacıyım diyerek buraya yerleşiyor. Buraya yerleştikten sonra PKK ile bile masaya oturuyor. Dicle Üniversitesi Kürt illerindeki bütün üniversitelerin merkezi. Burada yetiştirdiği elemanları oraya buraya, yakınlara ihraç etme projesiydi. Amaç burayı kale olarak kullanıp yeni gelişen üniversitelere eleman yetiştirmek”.

Ancak İnan’ın sözünü ettiği olaylar, Ak Parti Hükümeti döneminde gerçekleşti. İnan cemaat yapılanmasıyla ilgili Yüksek Öğrenim Kurumu, Milli İstihbarat Teşkilatı, Milli Güvenlik Kurulu gibi birçok kuruma şikâyetlerde bulundu. Ancak hiçbir işlem yapılmadı. “Şikâyet ettikçe üzerime gelmeye başladılar” diyen İnan Gülen’i eleştirdiği için 2009 yılından başlayarak üç kez üniversiteden atıldı ancak mahkeme kararıyla geri döndü. Son mahkeme kararı Saraç tarafından uygulanmadı. Saraç tutuklandıktan sonra yerine atanan rektör İnan’ı göreve başlattı. İnan darbe girişiminden sonra bilgisine başvurulmak üzere YÖK’e de çağrıldı.

Öğretim Üyesi Profesör Ahmet Keleş ise Fethullah Gülen’in rektör seçilmesinin ardından Jale Saraç’a hediye gönderdiğine tanık olduğunu aktarıyor. Keleş şu bilgileri veriyor: “Gülen’in Türkiye’deki önemli isimlerinden Prof. Şerif Ali Tekalan rektör hanımı ziyarete geldi. Pensilvanya’nın selamını getirdi ve önemli hediyeler getirdi. Bizi dışarı çıkardıktan sonra kendisiyle baş başa görüştüler”.

1973’ten itibaren 25 yıl Gülen cemaati içinde faaliyet gösterdiğini söyleyen Keleş 1998 yılında yapıdan ayrıldığını ifade ediyor. Saraç döneminde bir süre genel sekreterlik görevini yürüten Keleş daha sonra istifa etmiş. Cemaatin üniversiteyi ele geçirme çabalarından rahatsız olduğu için görevi bıraktığını anlatan Keleş, cemaatin Dicle Üniversitesi’nde yetiştirdiği kadroları diğer üniversitelere ihraç ederek oraları da ele geçirmeye çalıştığını belirtiyor.

Keleş şöyle devam ediyor: “2008’de oy kullananların sayısı 432 idi. 2012 yılında bu rakam 842’ye çıktı. Bu şu demek oluyor: 2008’e kadar, yani Dicle Üniversitesi kurulduğu günden bugüne kadar, 403 öğretim üyesine sahip olmuş. Dört yıl içinde yüzde 100 katlamışsınız. Bunun da hemen hemen üçte ikisi Tıp Fakültesi’ne alındı. Tıp Fakültesi’ne karargah kurdular, orayı bir fabrikaya çevirdiler. (...) Buradan diğer üniversiteleri ele geçirmek için eleman ihracı yaptılar”.

Keleş de Gülen’in Dicle Üniversitesi’ndeki kadrolaşmasının Kürt sorunundan bağımsız değerlendirilemeyeceği görüşünde. Yani hükümet Kürt sorunu için Gülen cemaatinden destek aldı. Desteğin karşılığı ise kadrolaşma oldu. Keleş tabloyu şöyle özetliyor: “Dicle’yi seçmelerinin birkaç nedeni var: Kadrolaşmalarını sağlayabilecek çok yeterli düzeyde ekipman oluşturdular. Üniversitede kadrolaşma kendisine göre belirli kuralları olan bir sistem, bu kuralları sağlamazsanız, teknik ekipmanınız tam olmadığında kadrolaşmayı yapamazsınız. (...) Bu kadrolaşmayı yaparken bölge insanının Dicle Üniversitesi’nde yer tutmalarını engellediler, böylece burada bölge halkı ile devleti karşı karşıya getirdiler. Keleş üniversitenin böylelikle bölgedeki güçlerle pazarlık gücünü artırdığını belirtiyor: “Hükümet 2011’de başlayan çözüm süreci bağlamında üniversitedeki talepleri, kadro ve altyapı çalışmalarına destek talepleri bağlamında bir istedilerse beş verdi. Devlet Türkiye’de bir üniversiteye 20 yılda vereceği kadro sayısını, bölgeye yardım destek anlamında, bunlara 50 katını verdi. Bu da örgütün neden burada daha fazla örgütlenmesi gerektiğine ilişkin bir ipucu veriyor. Diyarbakır nasıl stratejik bir öneme sahipse Dicle de öyle bir öneme sahiptir”.

Temmuz ayında başlayan operasyonda üniversitenin eski rektörü ve yardımcılarının da aralarında bulunduğu bazı isimler tutuklandı. 200’e yakın akademik ve idari personel de açığa alındı. Peki cemaatin etkisi azaldı mı? İnan da Keleş de cemaatin etkisinin sürdüğü görüşünde.

Cemaate yakın isimlerle de konuşmak istedik ancak süren soruşturmalar nedeniyle kimse konuşmak istemedi. Bazı isimler cemaatin gücünün abartıldığını düşünürken pek çokları üniversitenin tamamen Gülen cemaatinin kontrolünde olduğu görüşünde. Gülen cemaati Kürt sorunu bahanesiyle Dicle Üniversitesi’ne yerleşti. Ancak çözüm şöyle dursun sorun daha da çözümsüz hale geldi. Hükümet şimdi hem Kürt sorunuyla hem de Gülen cemaatiyle uğraşacak. (Al Monitor)

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89