Geçtiğimiz yazıda, Gülen ve takipçilerinin nefret söylemi boyutuna varan Şia düşmanlığına rağmen, kendi yapılanmasında Şia'daki bazı öğeleri birebir uyguladığına değinmiştik.
Serhat Sondahhak'ın alıntıladığımız yazısındaki ilk dört maddeye (İmamın Masumiyeti – Gülen'in Masumiyeti, Takıyye – Tedbir, Humus – Himmet, Seçilmiş İmam – Seçilmiş Cemaat) yer vermiştik.
Bugün aynı yazıdan, kaldığımız yerden devam ediyoruz:
Şeriat'in İptali – Maslahat : Şia imamlarından Cafer bin el-Bakır'a, şarap içen bir kimsenin durumu sorulduğunda, imamın cevaben 'Bunda bir şey yok; Allah, Ali'yi seveni affeder' dediği buyurulmuştur.
Gülen cemaatinin ise maslahat icabı hanımların başının açılmasına, alkol kullanılmasına, namazın kılınmamasına veya ima ile kılınmasına cevaz verdiğini yani Şeriat'ı, cemaatin bekası ve maslahatı için askıya aldığını söylemek ne yazık ki mümkün.
Fars Milliyetçiliği – Türk Milliyetçiliği: Şia, Hz. Ömer'in (ra) Sasani topraklarını, İslâm topraklarına katmasından bugüne Fars milliyetçiliğini içinde yaşatmaktadır. Hatta Ehli Sünnet'e muhalefetlerinin temelinde dahi Fars milliyetçiliğinin olduğunu söylemek yanlış olmaz. İslam'ın ikinci, Şia'nın ise birinci dili olarak Farsça'yı gören Şia, şu anda da İran'da yaşayan Azeri Türklere ve Kürtlere karşı da asimilasyon politikası gütmektedir.
Fethullah Gülen ise ilk olarak Zaman gazetesinde yayınlanan Latif Erdoğan ile söyleşisinde Said Nursi'yi ziyaret etmemesini şöyle açıklamıştı:
''Allah böyle bir dehayı niçin İslam'ın Kılıcı olmuş Türklerin içinden değil de, Kürtlerden çıkarttı' diye düşündüm. Türklük gururum Said-i Nursi'nin ziyaretine gidip elini öpmeme engel oldu''. Fakat daha sonra 'Küçük Dünyam' olarak kitaplaştırılan bu söyleşiden ilgili kısım -muhtemeldir ki gelen tepkiler sebebi ile- çıkartılmıştır. Şüphesiz bu düşünce Hz. Peygamber (sav) Veda Hutbesi'nde söylediği 'Arabın Arab olmayana, Arab olmayanın da Arab üzerine üstünlüğü olmadığı gibi, kırmızı tenlinin siyah üzerine siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadır' sözünün zıttıdır. Gülen cemaatinin ise damarlarında maalesef bu milliyetçi duygular hâlâ devam etmektedir.
Ezana Ekleme – Ezandan Çıkartma: Şiiler kendilerinin bir şiarı olarak 'Eşhedü Enne Alliyyen Veliyullah' lafzını ezana eklemişlerdir. Şiiler her ne kadar bunun ezanın bir parçası olmadığını söyleseler de bu uygulama yer yer devam etmektedir.
Birkaç sene önce Belçika'da Gülen cemaatine bağlı Türk Dostluğu ve Diyalog Derneği'nin bir kilisede düzenlediği 'diyalog toplantısı'nda ezan okuyan Süleyman Erkişi, ezanın 'Eşhedü enne Muhammeden Resullulah' kısmını okumadı. Daha sonra ise bunu uykusuzluğa bağladı. Dinin bir şiarı olan ezanın bu şekilde eksik okunması Diyalog çalışmalarının bir ürünü müdür acaba?
Ortak bir din kurmaya çalışan bir akım çıksa ve ezandan bir parça çıkarmak gerekse, Süleyman Erkişi'nin okumadığı kısmı çıkaracaktır. Ezan, bu şekliyle belki bir camide okunsa bu kadar göze batmazdı. Ancak ezanın bu şekilde bir diyalog toplantısında okunması, üstelik bir kilisede okunması insanların kafasında ister istemez soru işaretleri oluşturuyor. Şia nasıl ki ezana bir ekleme yapıyorsa ve bunu şiarı olarak duyuruyorsa, aynı şekliyle acaba Hz. Muhammed'in (sav) adının anılmadığı bir ezan da Diyalogcuların mı şiarı olacaktır?
Tedhiş – Anti Kardeşlik : Şia kökenli bazı oluşumlar, terör, suikast veya savaş olarak açıklayabileceğimiz tedhişi Haşhaşilerden bu yana kullanmaktadır. Mezhebin bekası ve maslahatı için Şia'ya muhalif birçok kişinin çeşitli şekillerde pasifize edildiği vâkidir. Bunların kimisi hapse atılırken, İhsan İlahi Zahir veya Mir Ahmed el-Kisvari gibi hatipler ve yazarlar da şehit edilmiştir.
Paralel yapının ise bugüne kadar bu tarz bir tedhişi uyguladığını duymadık fakat Ahmet Şık, Hanefi Avcı gibi kendisine muhalif yazarların, Cübbeli Ahmet veya Mustafa İslâmoğlu gibi eleştirel kişilerin bir şekilde hapse girdiğini maalesef gördük. Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarında içeri atılan bazı kişilerin tek suçunun paralel yapıdan olmaması ya da bu yapıya göz yummaması olduğunu işittik. Ayrıca Ehli Sünnet dairesi içinde yer alan diğer cemaatlere karşı da şefkat beslemediklerini 25 Aralık operasyonunda anladık.
Haddi Aşma – İfrat : Şiiler ifrat derecesinde imamları hakkında alışılmamış bazı görüşler ileri sürmüşlerdir; kerametleri, masum olmaları, gaybden haber vermeleri gibi değişik halleri kitaplarında bolca rivayet etmişlerdir. Ayrıca Şiilerin geçmişte bazı minyatürlerde Hz. Peygamber'i de (sav) resmettiğini biliyoruz.
Gülen cemaatinde ise 'seçilmiş cemaat' olduğuna inanmanın getirdiği bazı farklılıklar görülmektedir. Gülen cemaatinin Peygamber tasavvurunda şarkılı, kızlı erkekli bir toplantıya Hz. Peygamber (sav) gelebilmekte, bir televizyon dizisinde Hristiyan inancındaki gibi gökten inip kamyon kasasına binebilmekte, dua edin yerine tweet atın diyebilmektedir. Tezviratın bu kadarına kanabilmek için elbette 'adanmış ruhlar' olmaya ihtiyaç vardır.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.