Kimi hadiseler neşter darbesi gücünde olur.
Musa Anter cinayeti bunlardan birisidir.
Bu cinayet yıllardır 'bilinmeyenler' arasında yerini alır.
Ne var ki, cinayetin kim tarafından, nasıl ve neden işlendiği bellidir.
Olay sırasında Anter'in yanında bulunan ve ağır yaralı kurtulan Orhan Miroğlu çeşitli kitap ve yazılarında mağdur tarafından olayın ayrıntılarını pek çok kez anlatmıştır.
PKK itirafçı Abdülkadir Aygan'ın yıllar sonra itiraf kitabında katil cephesinin tüm ayrıntılarını, emrin kimden geldiğini, cinayeti kimin organize ettiğini, tetiği kimin çektiğini anlatacaktır.
Aygan olayda görevlidir. İşi JİTEM'de itirafçı kadrosunda tetikçiliktir. Cinayet bir JİTEM organizasyonudur.
Yıllar sonra Miroğlu İsveç'e gidip Aygan'la yüzleşmişti. Ve yine yıllar sonra gazeteciler Ferhat Ünlü ve Abdurrahman Şimşek'in özel çabaları, Miroğlu'nun teşhis açısından katkılarıyla tetikçi Hamit Yıldırım Şırnak'ta yakalanmıştı.
Sonunda 1992 yılında işlenen bu cinayetle ilgili bir dava açılabilmişti.
Bu davanın bir JİTEM davası olduğu açıktır.
İşin kalbi hala burasıdır ve 'hakikat' o açıdan örtülüdür.
Başbakanlık Teşftiş Kurulu'nun Susurluk raporunu tekrar hatırlamakta fayda var. Şöyle diyordu o rapor:
'İnfaz grubu ibaresi kanaatimizce birçok olayın düğüm noktasıdır. 'İnfaz grubu'na kim emir verebilir? Böyle bir grubu kimler kurabilir? Devlette bu yetki olacaksa sistem nasıl işleyecektir? Ve hangi amaçla bu sistem çalıştırılacaktır?
Şu husus bilinmektedir. OHAL bölgesinde bu karar mercii başçavuşlara, komiser yardımcılarına çok daha önemlisi bu yetki dünkü terörist yarınki potansiyel suçlu itirafçılara kadar inmiştir. 1996 yılında Kolordu Komutanı'nın her türlü düzensizliğe son vermek için harekete geçmesi bu adam öldürmedeki keyfiliği de bir noktaya kadar önlemiştir' (...)
Yetkiyi doğal, işleyişi yanlış bulan bu resmi itiraf şöyle devam ediyordu:
'Jandarma Genel Komutanlığı reddetse de JİTEM'in varlığı unutulabilir bir gerçek değildir. JİTEM kaldırılmış, tasfiye edilmiş, personeli başka birimlerde görevlendirilmiş, evrakları arşive gönderilmiş olabilir. Ama JİTEM'de görev yapan pek çok görevli hayattadır...'
Devletin ifadesiyle, devlet kurumları içinde kurulan infaz grupları...
Faili meçhul cinayetlerin özeti budur...
Bugün, koruma altında olduğu oranda bu mantık hala muhafaza edilmektedir.
Musa Anter davasıyla ilgili bir gelişme bu noktayı tekrar hatırlamayı gerekli kıldı.
Davayı gören mahkeme Genelkurmay Başkanlığı'ndan o dönemin JİTEM personel listesini talep ediyor. Genelkurmay listeyi mahkemeye bir şartla, deşifre edilmemesi kaydıyla gönderiyor. Mahkeme de bu şartı, listedeki kişilerin terörle mücadelede görev aldıkları gerekçesiyle kabul ediyor.
Anlamı ne bunun?
Şu: Bu liste aslında itirafçı Abdülkadir Aygan tarafından önemli ölçüde yayınlanmıştı ve kimi infazlarla anılan bazı isimleri içeriyordu. Bu isimler bugün emekli asker statüsüyle yaşıyor ve devlet tarafından koruma altına alınmış bulunuyor.
Bu ve benzer listelerdeki hepsinin bu olaylara karıştığını iddia etmek (pek emin olmasak da) doğru olmaz, ama bu açıdan soruşturulmaları temiz toplum ve devlet için bir zorunluluk, bir 'olmazsa olmaz' koşuldur.
Peki kim yapacak bunu?
Ordu ve siyasi iktidar...
Biri talep edecek diğeri gönüllü bir şekilde yerine getirecek...
Gerçekten demokratikleşmeden, sivilleşmeden, karanlık geçmişle bağlarını koparmış bir devlet cihazından söz etmek istiyorsak, önce, bu iş yerine getirilmelidir...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.