İnsan son günlerde “Kürt sorunu” etrafında olup bitenleri nasıl değerlendireceğini bilemiyor. Kılıçdaroğlu-Erdoğan görüşmesi sonrasında, Leyla Zana’nın sorunun çözümü için Erdoğan’ı işaret etmesi, Erdoğan ve arkadaşlarının da bunu olumlu bulması ve Bülent Arınç’ın, Öcalan’a “ev hapsi” bile düşünülebilir gibi önemli bir cümle söylemesi, arkasından Avni Özgürel’in Murat Karayılan’la yaptığı söyleşide “Silvan olayı” ile ilgili “önleyemedim” demesi bütün bunlar, birçok kişi gibi bende de yeniden bir barış umudunu yeşermesine neden olmuştu.
Sonra olanlar oldu...
Şimdi ise “neden” sorusu etrafında kafa yoruyoruz. Dün Ahmet Altan’ın yazdığı gibi “Silvan, Apo’yu minder dışına atmıştı. Dağlıca da Karayılan’ı minder dışına (mı) atıyor”? Bu olayın arkasında kimler var? Uluslararası güçler mi, Suriye mi, İsrail mi? Kim ve kimler?
Komplo işlerinden hiç anlamayan benim gibi birinin bu türden sorulara anlamlı yanıtlar vermesi mümkün değil. O nedenle de bu sorulara bu toprakların siyasi gelenekleri içinden bir cevap aramak bana daha uygun geliyor.
Bu toprakların bir geleneği de “Jön Türk” geleneği değil miydi? Eğer öyleyse neden bir de “Jön Kürt” geleneği olmasın ki? “Jön Türk geleneği”ni, kitlelerin siyasete müdahil olmamasının bir sonucu “gençlerin” kitleler adına siyasete müdahil olmaları geleneği olarak tanımlarsak, bugün Kürt coğrafyasında yaşayan ve de PKK’nın içinde bulunan Kürt gençleri arasında da böyle bir davranış eğilimi neden ortaya çıkmış olmasın ki?
Bilindiği gibi Jön Türkler, Osmanlı düzenini değiştirmek istiyorlardı ama yaptıkları ilk kongrede ikiye bölündüler. Osmanlı’nın değişimini “yalnız kendimiz” mi yapalım yoksa “yabancı devletlerin katkısı”nı da mı alalım tartışmasıydı bu. Yabancı devletlerin katkısının aranması daha liberallerin fikriydi (Prens Sabahattin gibi) ve bir tür “yumuşak geçiş” öngörüyordu. Yabancı devletlerin katkısına karşı çıkanlar ise (Ahmet Rıza gibi) İttihat Terakki’nin “devrimcileriydiler” ve 1908 Meşrutiyet “devrimi”ni de bunlar yaptılar vs.
Bu olayların bu topraklarda yarattığı gelenek daha sonra 70’li ve 80’li yıllarda da kendini tekrarladı. Bir avuç genç insan 20. yüzyılın 1917 Sovyet Devrimi gibi devrimlerinden etkilenerek “eşitlik” ve “bağımsızlık” gibi idealler peşinde kendilerini toplumun yerine koyarak varolan düzene karşı çıkıp “devrim” arayışına girdiler. Üstelik de bu arayışlarını TKP ve TİP gibi çözümü “devrim” yerine “iktidar”a gelebilmekte görenlere karşı çıkarak yaptılar.
Bu kısa tarihi hatırlatmamın nedeni ise açık. PKK’nın içinde PKK’nın şimdiki yönetimini beğenmeyen, onları yeterince “devrimci” bulmayan Kürt gençlerinin daha “liberal” ve “barıştan yana” olanlara karşı bir tavır içinde oldukları biçiminde okunamaz mı? Bir başka biçimde söyleyecek olursak bu toprakların kadim geleneklerine bulanmış bir “Jön Türk” geleneği neden bugün bir “Jön Kürt” geleneği olarak karşımıza çıkıyor olmasın ki?
Doğrusu bugünlerde olan bitenlere baktığımda böyle bir arkaplan bana komplo teorilerinden daha açıklayıcı geliyor. Daha genç olan, daha sert olan ve Türk siyaset elitinin kendilerine sunduklarını ya da sunacaklarını tatmin edici bulmayan, daha bağımsızlıkçı bir genç Kürt kesiminin varlığı ve etkinliği varolan Kürt sorununda yeni bir duruma ve yeni bir aşamaya işaret ediyor olmasın?
Eğer bu analizin işaret ettikleri doğruysa sorunun daha da karmaşıklaştığını ve daha da karmaşıklaşacağını söylemek mümkün. Jön Türk tarihi başarılarından çok başarısızlıklarıyla yaşandı. Genç Kürtlerin bu tarihi iyi okumalarında büyük yarar var.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.