Tennessee Williams’ın piyeslerine benzer işler yaşıyoruz.
Perde açıldığında herkesin mutlu olduğu, sakin ve huzurlu bir hayatla başlıyoruz, sonra yavaş yavaş aile içindeki bölünmeler, karanlık sırlar, korkular, düşmanlıklar, parçalanmalar ortaya çıkıyor.
Şu anda karşımızda paramparça bir tablo var.
Türkiye’yi şaşkına çeviren bu parçalanma AKP’yi desteklemiş olan kesimin içinde yaşanıyor.
Parçalanan, AKP’nin arkasındaki koalisyon.
Yaşadıklarımızın görünür nedeni, söylenenlere göre KCK sanığı olarak yakalananların epeycesinin MİT ajanı çıkması.
Polis’in ve Yargı’nın, MİT’in KCK’yı denetlemek yerine o örgütü yönlendirip kışkırtmasından kuşkulandığı söyleniyor.
MİT ile KCK arasında kuvvetli bir bağ olduğunu düşündükleri anlatılıyor.
Devletin kirli bir geçmişi var, Kürtlere haklarını vermek yerine onları ezmek politikası devleti çürüttü.
Kürt meselesini çözmeden devleti temizlemek de pek mümkün görünmüyor.
AKP, bu çürümüş devleti değiştirmek, demokrasi ve hukuk temelinde çağdaş bir devlet oluşturmak, bütün vatandaşların haklarına sahip çıkmak vaadiyle iktidara geldi.
Bu yolda önemli adımlar da attı.
Ama yarı yolda durdu.
Yapılabilecek en tehlikeli işi yaptı.
Eski nizam dağıldı, yerine yenisi kurulamadı.
Her şey darmadağın oldu.
Niye?
Sanırım Erdoğan’ın ve çevresinin yanlış bir analizinden kaynaklandı her şey.
Yolun bir yerinde Erdoğangiller, devlete sahip olduklarını, “egemenlere kayıtsız şartsız” bir iktidar sağlayan 12 Eylül rejimini değiştirmek yerine onun avantajlarından yararlanmanın daha akıllıca olduğuna karar verdiler.
“Bu düzeni tümden değiştirmeden bu düzene egemen olmak” hayali ham bir hayaldir.
Türkiye’nin bir devleti yok.
Hukuku yok, demokrasisi yok.
Bu sistemi değiştirmeden, bu sistemin avantajlarına sahip çıkmaya kalktığınızda, ülke korsan gemisine döner, herkes ganimeti paylaşmak için birbirinin gırtlağına yapışır.
“İktidar”, gücü olanın ele geçireceği bir ganimet olur.
Şu andaki durum da benim görebildiğim kadarıyla tam bu.
Çünkü iktidarın, hukuk ve demokrasi tarafından belirlenmiş sınırları yok.
Kim ele geçirirse ülkenin sorgusuz sualsiz egemeni olacak.
Kimse bunu bir başkasına bırakmak istemiyor.
AKP, demokrasi ve hukuka sahip çıktığında hem rakiplerini hizaya sokacak bir alet kullanıyordu, hem de taraftarlarını disiplin içinde tutacak bir çerçeve belirliyordu.
Bu çerçeveden sıkılıp kendi elleriyle çerçeveyi kırınca, kapanın elinde kalacak sahipsiz bir iktidar tahtı çıktı ortaya.
Şimdi herkes o tahtı istiyor.
Hep söylemeye çalışıyorum, AKP’nin on yıllık iktidar tarihine bakın, ne zaman evrensel hukuktan ve demokrasiden yana çıktıysa, ne zaman bu hukukun ve demokrasinin kurallarını ortaya koyan AB’nin kriterlerine uyduysa ülke huzurlu bir hayat buldu, ne zaman bunlardan uzaklaştıysa biz kavga dövüşün içinde kaldık.
AKP tabanı, Erdoğan’ı hukuka, demokrasiye, AB kriterlerine uymaya zorlamazsa, bu kavgalar büyür, daha çok Uludere’ler, MİT kavgaları, korkunç suçlamalar görürüz.
Bunlara bir de kapımıza dayanan Suriye savaşını eklerseniz, ordunun da bir ucundan bu kavgaya bulaşacağını ve işlerin daha karışacağını kestirebilirsiniz.
Uludere’yi aydınlatmayan, MİT’in yasadışı dinlemelerine bir açıklama getirmeyen, gazetecileri izleyen MİT ajanlarının yakalanmasına ses çıkarmayan bir hükümet, suça giden yolu herkese sonuna kadar açar, sadece bizi kurban etmez, şu anda ipuçlarını gördüğümüz gibi kendi başını da kurban sunağına dayar.
AKP iktidarı, “ustalaşmak” ile “pişkinleşmek” arasındaki farkı iyi tartmalı bence, bu olaylar karşısındaki aldırmazlık, ustalığı değil pişkinliği gösteriyor, bu kadar pişerseniz, sizi çıtır çıtır yerler.
Türkiye’yi de, burada yaşayan insanları da, AKP’yi de kurtaracak reçete, hiç kimsenin “sorgusuz sualsiz” efendilik taslayamayacağı, herkesin görevinin ve sorumluluğunun belirlendiği, bütün vatandaşlarının eşit haklara sahip olduğu çağdaş bir düzen kurmaktır.
Bu ülkenin benim görebildiğim tek kurtuluşu budur.
Aksini denemek,12 Eylül rejimini sürdürmeye kalkışmak çok belalı bir çatışmaya sürükler burayı.
Şu anda devlet dağıldı, ortada gerçek bir iktidar da kalmadı.
AKP süratle kendini toparlayıp demokrasiye rotayı çevirmezse, korkarım hayatımızın bundan sonraki dönemini bir korsan gemisinin içindeki ganimet savaşıyla geçiririz.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.