29 Ekim 1995 günü sabahın erken saatlerinde Mardin ili Dargeçit İlçesindeki bir eve aralarında askerlerin, özel timlerin ve korucular olduğu 60-70 kişilik kalabalık bir grup tarafından baskın düzenlendi.
Baskının düzenlendiği ev Doğan ailesine aitti. Ramazan ve Asiye Doğan çifti çocuklarıyla birlikte burada yaşıyorlardı. Baskını yapanlar evde bulunan 13 yaşındaki Seyhan Doğan'ı gözaltına alarak Dargeçit İlçe Jandarma Taburu'na götürdüler. Küçük Seyhan'ı taburun bodrum katındaki işkence merkezinde gün boyu işkenceden geçirdiler.
Ertesi gün tekrar geldiler. Bu kez 11 yaşındaki Hazni Doğan’la birlikte Abdurrahman Çoşkun, Mehmet Emin Aslan, Abdurrahman Olcay, Nedim Akyön, Hikmet Kaya ve Süleyman Seyhan’ı da alıp götürdüler. Dargeçit’te iki gün içinde 3’ü çocuk 8 kişi gözaltına alındı. Çocuklardan Hazni Doğan birkaç gün sonra serbest bırakıldı. Diğerlerinden ise bir daha haber alınamadı.
Dargeçit Jandarma Tabur Komutanı Mehmet Tire gözaltına alınanların serbest bırakıldığını söylüyordu. Komutan ayrıca bu insanların evleri yerine PKK’ye katılmak amacıyla 'dağa gittiklerini' iddia ediyordu. Ailelerse komutana inanmıyorlardı. Yakınlarının taburda öldürüldüğünü, cesetlerinin araziye gömüldüğünü düşünüyorlardı. Fakat bunu da bir türlü ispat edemiyorlardı.
Mart ayında ama önemli bir gelişme yaşandı. 30 Ekim 1995 günü gözaltına alınan 57 yaşındaki Süleyman Seyhan'ın cesedi 6 Mart 1996 günü bir kuyudan elleri arkasından bağlanmış ve kafası koparılmış halde çıkarıldı.
Dargeçit Jandarma Taburu'nda görevli Uzman Çavuş Bilal Batırır yaşadığı vicdan azabına daha fazla dayanamamış, gerçeği Süleyman Seyhan’ın ailesine anlatmıştı.
6 Mart günü Süleyman'ın işkence edilmiş ve parçalanmış cesedi kuyudan çıkarıldı ancak, 7 Mart gününden sonra da Uzman Çavuş Bilal Batırır’dan bir daha haber alınamadı.
Eşinin akibetini araştıran Hatice Batırır’a taburda kocasının 'PKK tarafından kaçırıldığı' söylendi. Bu yüzden savcılık soruşturmasından bir netice elde edilemedi. Uzman Çavuş Bilal Batırır kayıplara karıştıktan sonra diğerlerinin gömülü oldukları yerler de öğrenilemedi.
Küçük Seyhan’ın acılı annesi Asiye Doğan oğlunun cansız bedeninin atılığı yeri öğrenmek, için çalmadık kapı bırakmadı. O da bir sonuç almak yerine her defasında baskıyla karşılaştı.
Doğan ailesi gördüğü baskılar sonucunda İstanbul’a göç etmek zorunda kaldı. Asiye Doğan orada Cumartesi Anneleri’ne katıldı. Evlat acısının yüreğini günden güne tükettiği Asiye Ana 31 Ekim 2000'de hayatını kaybetti.
Aradan 9 yıl daha geçti. Bu kez emekli bir korucu gerçeği dillendirdi. Emekli korucu Dargeçit Jandarma Taburu'nda işkenceyle öldürülen Seyhan ve arkadaşlarını Tiruva Köyü'ndeki bir kuyuya attıklarını söyledi.
Bunun üzerine 17 Şubat 2012 tarihinde orada savcılık gözetiminde kazı çalışmaları başlatıldı. 4 gün devam eden kazı çalışmalarında oradaki fosetip kuyusundan 11 kafatası ve çok sayıda insan kemiği çıkarıldı.
Yapılan DNA testleri sonucu bu kemiklerin Seyhan Doğan, Mehmet Emin Aslan, Abdurrahman Çoşkun’a ait olduğu tespit edildi. Kemikler ailelerine teslim edildi.
Seyhan’la birlikte gözaltına alınan Abdurrahman Olcay’a ait kemiklerse Kızıltepe İlçesinin Tizlerin (Aysun) Köyü'ndeki kuyudan çıkarıldı. Olcay’ın da kemikleri geçen hafta ailesine teslim edildi. Ailesi onun kemiklerini önceki gün Batman'da toprağa verdi. Aynı günlerde Yurderi Köyünde yürütülen kazı çalışmalarında ise 19 yıldır kayı olan Zübeyir Birlik ve Zeki Alabalık’a ait kemikler çıkarıldı.
Birlik ve Alabalık’ı dönemin Kızıltepe Jandarma Bölük Komutanı Atilla Uğur’un emriyle gözaltına alınmışlardı. Onların ölüm fermanınıysa Atilla Uğur yazmıştı.
Küçük Seyhan ve arkadaşlarını gözaltına alarak işkenceyle öldüren ve onların parçalanmış cesedlerini fosetptik kuyularına atan Tabur Komutanı Mehmet Tire ile Komando Yüzbaşı Hurşit İmren’di. Tire yakın zamana kadar AKP Bodrum (Gümüşlük), Hurşit İmren ise CHP Sivas (Çepni) belediye başkanıydı.
Mardin Kızıltepe'de yurtsever köylüleri işkenceyle katleden ve kuyulara gömen Atilla Uğur’sa İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcı olarak görev yapıyor.
Her şey açık görünüyor. Kürtler söz konusu olunca durum değişmiyor. Değişmediği içindir ki foseptik çukurları 'Eski Türkiye’nin Kürtlere olan kinini ve nefretini kusmaya, 'Yeni Türkiye'de her partiden ulusalcılarını korumaya devam ediyor…
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.