Kenan Evren, darbeden 27 yıl sonra “Kürtçeyi neden yasakladınız” sorusuna şu yanıtı veriyor:
“Anlatayım. 12 Eylül’de bir hatamız da oydu. Şöyle yasakladık: ‘Konuşmalarda, mitinglerde, şurada, burada Kürtçe konuşulmayacak. Okulda filan Kürtçe tedrisat yapılamaz’ dedik. Neden dedik? Ben devlet başkanıyken bir köyde ilkokula gittim. Üçüncü sınıfa mı, dördüncü sınıfa mı girdim hatırlamıyorum. Açtım kitabı, ‘Oku şunu’ dedim çocuğa. Kem küm, çocuk dördüncü sınıfa gelmiş Türkçeyi okuyamıyor. Kızdım. Öğretmene döndüm, ‘Dördüncü sınıfa gelmiş, Türkçeyi okuyamıyor, bu nasıl iş?’ dedim. Sonradan anlaşıldı ki öğretmen de Kürt. Kürtçe yapıyor tedrisatı. Döndüm ve Kürtçe yasağını koyduk. ‘Kürtçe tedrisat yapılamaz’ dedik. Ama biraz ağır yasak koyduk. Sonra bu yasak kaldırıldı ama hataydı. Hata olduğunu sonradan anladım... Kaynaşmamız lazım onlarla. Bu iş kavgayla, yasakla olmaz. Ama eğitim Kürtçe olmaz. O ayrı. Tedrisatın Türkçe olması lazım.”(Fikret Bila’nın 2007’de çıkan Komutanlar Cephesi kitabındaki söyleşiden)
Fethiye’nin MHP’li Belediye Başkanı Behçet Saatcı’nın Kürtçesini okurken, Evren Paşa’nın bu sözleri geldi aklıma.
“Ülke bütünlüğünün bozulmaması ve içimizdeki insan sevgisinin kuvvetlenmesi dileklerimizle, bayramımız kutlu olsun” cümlesini, bir Zihni Sinir projesine konu eden kıssadan hisseci belediye başkanı, “Ülke bituniya me bozulmaması ve hezkırına insana dı hundure me kuvvetlenmesi dılxaziya meye. Qurban Bayramımız piroz be” cümlesini ilçenin bilboardlarına astırdı biliyorsunuz.
Altına da, “Anladınız değil mi? Bu yüzden, Tek Millet, Tek Vatan, Tek Dil, Tek Bayrak, Tek Devlet!” yazdırdı.
Bu kadar kurtlar vadisi bir buluşun altına açıklama yazmak şarttı zaten.
MHP yönetimi ne yaptı?
Belediye başkanını, Türkçe dışında bir dil kullandığı için Siyasi Partiler Yasası’na, MHP tüzüğüne ve parti ilkelerine aykırılıktan, kesin ihraç istemiyle disipline sevk etti.
Böylesine bir keskin zekaya ve o kafadan çıkan dahiyane keşfe hiç mi hiç prim vermedi.
***
Evren Paşa, darbeden 27 yıl sonra, Kürt vatandaşlara hizmet verecek devlet memurlarının Kürtçe de bilmeleri gerektiğini söylüyor:
“Belçika’yı ele alalım. Flamanlar ve Valonlar kavga etmiyorlar. Genelkurmay Başkanı’yken Kanada’ya gitmiştim. Quebec bölgesinin Genelkurmay Başkanı gezdirdi. Lisan Fransızca. Tuhafıma gitti. ‘Kanada’da nasıl iş bu?’ dedim. Dediler ki, ‘Burası Fransa’dan kalma bölge... Buradaki halkın kendi lisanı kabul edilecek’ denilmiş. ‘Bu bölgede devlet hizmetine gelecek bir vatandaş hem İngilizceyi hem Fransızcayı bilmek zorunda’ dediler. Bizde de Güneydoğu’da hizmet verecek memurun Kürtçe de bilmesi lazım. Katı tutumla olmaz bu iş.”
Başını, Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum, Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler’in çektiği 9 katı tutumlu CHP’li, önceki gün bir basın toplantısı yaptı. Andımızın kaldırılması ve anadilde eğitim konusundaki gelişmelerin anayasa suçu işlemek olduğunu ilan ettiler. X, w ve q’nun, harf devrimini fena halde tehdit ettiğini anlattılar. Bu görüşlerin ulusalcı kanadın değil, partinin bütününün görüşü olduğunu da bir güzel vurguladılar.
***
Örnekleri çoğaltabilirim ama yerim dar.
Diyarbakır zindanlarından, boşaltılan köylerden, yasaklanan anadilden PKK’yı yaratan darbe yönetiminin başı 27 yıl sonra yaptığını sorgulayacak aşamaya gelebiliyor.
Muhalefetin milliyetçi ve ulusalcı damarları ise, milyonlarca vatandaşın anadilinin, o darbe yönetiminin 30 yıldır iliklerimize kazıdığı bölünme ve tersine devrim korkusunun kurbanı olmasına destek veriyor.
E onlar bunu böyle yapınca da Kürtçe eğitimde serin giden, sadece özel okullarda şartlı izin veren Ak Parti hükümetinin bu kararı, demokratikleşme paketindeki başörtüsü meselesinin gölgesinde kalmaması gereken bir cesaret örneği olarak anılabiliyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.