Yazımın bu 3’üncü bölümünde bir karşılaştırma yapacağım; rivayeti rivayetle, rivayeti ayetle ve rivayeti tarihle yüzleştireceğim. Bir başka ifadeyle, Hz. Peygamber’in ve O’nun şahsında İslam’ın hedef alındığı malum rivayeti, yine Hz. Aişe’den getireceğimiz başka rivayetlere arzedeceğim. Böylece, hem Charlie Hebdo’ya, hem de onun izinde giden yerli Hebdo’lara cevap olur ümidindeyim.
1- Araştırmamıza konu olan 6-9 yaş meselesiyle ilgili Hz. Aişe menşeli rivayeti, yine aynı kaynaktan, aynı kişiye ait bir başka rivayetlerle karşılaştırarak malum rivayetin zayıflığını ya da olduğu gibi kabullenilmesinin mümkün olmadığını görelim:
a) Rivayetin geçtiği Sahih-i Buharî’nin “Kefalet” 4, “Ensar’ın menkıbeleri” 45 ve “Salat/namaz” 4’üncü babında(bölüm) geçen; aynı halde Ahmed B. Hanbel’in Müsned’inin, c. 6, s. 198’de geçen şu söze kulak verelim: “Annem ve babam İslâm’a girdiklerinde, benim, onların davranışlarına kesinlikle aklım eriyordu.”(Hz. Aişe) Bu söz, Hz. Aişe’nin Peygamberlik gelmezden, en az 5 ya da 6 yaşlarında olduğuna delalet eder. Çünkü anne-babasının İslâmî yaşayışına muttali olan bir çocuk, bu yaşlardan büyük olabilir; ama küçük olamaz. Dolayısıyla Peygamberimize peygamberlik(nübüvvet) geldiğinde(610), Hz. Aişe’in 5 ya da 6 yaşında olduğunu kabul ettiğimizde, doğumunun 610 – 5/6 = 605 veya 604 olması gerekir. Hicretle(622) birlikte evlilik tahakkuk ettiğine göre, Hz. Aişe’nin yaşı 622 – 604/605 = 18/17 olur. (Not: Bazı rivayetler, bu evliliğin Hicret’ten 2 yıl sonra gerçekleştiğini aktarır, bu durumda yaşı 19/20 olur).
b) Bunu teyid eden bir başka rivayet ise; Ebrehe’nin Fil Bozgunundan sonra, büyük filin (Mahmudî) sürücüsü ile bakıcısı Uneys’in Mekke’de kaldıkları şeklindeki rivayettir. Hz. Aişe, kör-kötürüm durumundaki bu iki şahsı tanıdığını söyler; perişan halleriyle birlikte durumlarını tasvir eder. Bu iki şahıs, Peygamberimize nübüvvet gelmezden önce öldüklerine göre, Hz. Aişe’nin o sıralarda 5 veya 6 yaşlarında olduğu sonucuna götürmektedir. (Bkz. Keşşaf, c. 4, s. 285 ve Cevvad Ali, el-Mufassal, c. 3, s. 519) Bu durumda Hz. Aişe’nin evlilik yaşı yukarıdaki örnekte olduğu gibi, 17/18 olacaktır.
c) Hz. Aişe’ye nisbetle söylenilen diğer bir rivayet ise şöyledir: Peygamberliğin 4’üncü yılında nazil olan Kamer Süresi’nin, “Hayır, onlara va’d edilen (asıl azap vakti) kıyamettir. Çünkü kıyamet, daha dehşetli ve daha acıdır.” (Kamer, 46) ayetiyle ilgili olarak, Hz. Aişe aynen şöyle demektedir: “Bu ayet, Mekke’de iken Muhammed’e(sav) indi. Ben o sıralarda gençlik çağına girmekte olan bir kız idim; oyun çağındaydım.”(Bkz. Buhârî, Kur’an’ın faziletleri, 6. Bölüm(bab); Fathu’l-Bârî, c. 11, s. 2919 ve Aynî, Tarih, c. 20, s. 21) Bu surenin nüzul tarihi 614 olduğuna göre, Hz. Aişe’nin yaşı 614 – 604/605 = 10 veya 9’dur. Buna göre, evlenme yaşının 622 – 614 = 8 + 10/9 = 18 veya 17 olduğu tahakkuk eder.
2- Hz. Aişe’nin iddia edilen evlilik yaşını “Tarih”in kriterlerine arzedersek, şöyle bir sonuçla karşılaşırız:
a) Hz. Aişe, ablası Esma’dan 10 yaş küçüktür. Bu kesin bir durumdur. Peygamberimizin hicreti esnasında kendisi 27 yaşındadır. Hicret tarihi 622 olduğuna göre, Esmanın doğum tarihi; 622 – 27 = 595’dir. (Bkz. Nevevî, Tehzûbu’l-Esma, c. 2, s. 597; Hakim, Müstedrek, c. 3, s. 635) Bu durumda Hz. Aişe’nin doğum tarihi; 595 + 10 = 605’e tekabül eder. Buna göre evlilik yaşı; 622 – 605 = 17’dir.
b) İlk İslâm tarihçilerinden İbn-i İshak; Hz. Ebubekir Müslüman olduğunda, Hz. Esma’nın 15 yaşına girdiğini ve 18’inde Müslüman olduğunu belirtir. Ayrıca, Hz. Aişe’nin de Ebubekir tarafından İslâm’a davet edildiği ve henüz çocuk yaşlarında iken Müslümanlığı seçtiğini ifade eder. Aynı tarihçi, Hz. Aişe’yi, Habeşistan’a hicretten önceki Müslümanların arasında zikreder. (Bkz. İbn-i İshak, Sîre, s. 124; İbn-i Hişam, Sîre, c. I, s. 83 ve 271) Bu açıklamaya göre, Hz. Aişe o sıralarda 5 yaşındadır. 622’de evlendiğine göre, evlendiğinde yaşı 17 olmalıdır.
c) Yine tarihin bildirdiğine göre; Hz. Aişe’nin kardeşi Abdurrahman, kendisinden 1 yıl önce doğmuştur. Abdurrahman, 20 yaşlarında iken Bedir Harbi’ne(Müşriklerin saffında) katılmıştır. Bu kesin bir bilgidir. Hudeybiye Antlaşması’ndan sonra Müslüman olduğunda 27 yaşında idi. Buna göre doğumu 604’tür. (Bkz. İbnu’l-Esîr, Usdu’l-Ğabe, c. 3, s. 467) Bu durumda Hz. Aişe’nin doğum tarihi 603 olur ki, yukarıdaki hesaplamalara göre evlenme yaşı 19’a çıkar.
d) Bir başka açıklama: Hz. Aişe, Bedir Savaşı’ndan sonra, Şevval ayında peygamberimizle evlenmiştir. Resulüllah, vefat ettiğinde, Hz. Aişe’nin yaşı 27 idi. Tarihen sabittir; Hz. Aişe’nin Peygamberimizle evlilik müddeti 9 senedir (ki bu, Hz. Aişe’nin kendi ağzından da sabittir). Buna göre, Hz. Aişe’nin evlilik yaşı; 27 – 9 = 18’dir. Mevlana Şiblî ise, Hz. Aişe’nin Hicret sırasında 17 yaşında olduğunu zikretmektedir. (Not: Evliliğin Hicret’in 2’nci yılında gerçekleştiğini iddia eden tarihçilerin aktarımlarını esas alırsak, bu durumda Hz. Aişe’nin evlilik yaşı, 622 – 604/605 = 18 veya 17 + 2 = 20 ya da 19’dur.) (Bkz. Asr-ı Saadet, c. 2, s. 1010)
e) Tarihçe bilinen bir diğer gerçek ise, Hz. Aişe’nin peygamberimizle evlenmezden önce, Cubeyr b. Mut’im adındaki şahıs ile nişanlanmış olmasıdır. Ancak bu nişan Cubeyr’in ailesince bozulmuştur. Cubeyr’in yaşı 19 idi. Demek, o günkü geleneklere göre, Hz. Aişe de nişanlanacak yaşta genç bir kız idi. Peygamberimizin Hz. Aişe ile evliliği o günün bütün müşriklerince ve hicivci çevrelerce bilindiğine göre, alışılagelen örfe aykırı bir durum sözkonusu olsaydı, bunu dillerine dolar, Peygamberimizi acımasızca hicvederlerdi. Madem vaki değildir; demek bu evlilik gayet normal şartlarda, uygun yaşlarda gerçekleşmiştir.
f) Bununla alakalı olarak, bilinmesi gereken bir uygulamayı da hatırlatmakta fayda vardır; Peygamberimiz 25 yaşında evlenmiştir; Hz. Ali 21 ya da 22 yaşında evlenmiştir; Hz. Fatıma 18 yaşında evlenmiştir; Hz. Aişe’nin ablası Esma 18 yaşında evlenmiştir; Hz. Safiye ve Hafsalar 18 yaşında evlenmişlerdir. Yukarıda değindiğim gibi, sonradan Müslüman olacak olan Cubeyr b. Mut’im 19 yaşında nişanlanmıştır. Bu uygulamalar, önemli anekdotlar olup, Hz. Aişe’nin evlilik yaşı hakkında da önemli ipuçları vermektedir.
g) Ahkâf 18, Kehf 82, İsra 32, Kasas 14’de geçen “eşuddehu” ifadesi ile Nisa, 6 ve Nur 58-59’de geçen “beleğe”, “yebluğî” ifadeleri de tefsirlere göre kemal yaşı olan 18’le tefsir edilmekte olup, Şer’an de bu yaş çocuğun ebeveyninin sorumluluğu altında olduğu yaştır.
h) Kur’an’a göre “ergenlik” yaşı ile “rüşd” yaşı farklıdır. Erkek çocukların ihtilam olmaları ya da kız çocukların ayhali görmeleri buluğ çağı değildir. Bu yanlışlık yaygın ise de, aslında bu durumlar “buluğ” yaşını değil, “ergenlik”i ifade eder. Buluğ çağı, hukuken ehliyetli olma çağı, rüşdüne erme yaşıdır. Kur’an’ın lisanında, rüşd çağı ile evlilik çağı aynı kabul edilmektedir; dolayısıyla yetimler de dâhil olmak üzere, kişilerin kendi malları üzerinde mutasarrıf olmalarını, rüşd ve evlilik yaşıyla başlayacağını bildirmektedir. Mezhep imamlarının ortak kanaati, bu yaşın 18 olduğu noktasındadır.
3- Meşhur Arap Tarihçisi Cevad Ali’nin, Arap örf ve adetlerinden yola çıkarak yaptığı bazı tespitleri de zikretmekte fayda vardır. Gerçekten İslâm öncesi Arap tarihini en iyi araştıran bu şahıs, Hz. Aişe’inin evlilik yaşıyla ilgili önemli doneleri vermektedir. Araştırma ve soruşturma yapmadan sadece belirli bir rivayet üzerinden hüküm verenlere ithaf olunur.
a) Meşhur Arap Tarihi “El-Mufassal Fî Tarihi’l-l Arab Kable’l-İslâm”da, yazar Cevvad Ali, Arap kültüründe, “büluğ” ve “rüşd” denildiğinde, gulam ve cariyenin, yani delikanlı ve genç kızın, aklını sağlıklı şekilde kullanabildikleri yaş olarak anlaşıldığını söylemektedir. Ayrıca, baliğ ve raşid olan delikanlı ile kızların, Araplarca Darü’n-Nedve’ye (Halk Meclisi’ne) götürüldükleri ve alamet-i farika olarak onlara gömlekler giydirildiğini ifade etmektedir. Sözlükler, gulamın, bıyığı terlemiş genç erkek, cariyenin ise felât, yani genç kız manasına geldiğini; yaş olarak da –bütün dünyada kabul gördüğü gibi– bunun 16-17 yaşlarına tekabül ettiğini bildirmektedir.
b) Yine büyük Lügat âlimi Cevherî’nin ifadesine göre; çocukların ağızlarındaki dişlerin tamamlanması, çocuklar için “kemal” noktası olarak kabul edilmektedir. Kemik gelişiminin 18 yaşla birlikte tamamlandığını, akıl dişinin de aynı yaşla birlikte çıktığını modern tıp da açıklamaktadır. Cahiliye dönemi Arapları dahi, bu yaşa ulaşmış delikanlı ve kızların erkeklik ve kadınlık vasıflarını kazandıklarını bilmekteydiler. (Bkz. Ali Cevvad, El-Mufassal, c. 3, s. 354-355) Buluğun, meyvelerin yenilebilir olgunluğu için kullanıldığını düşünürsek, “rüşd”(olgunluk) yaşının 18’e tekabül ettiğini ve bu yaşın aynı zamanda Allah ve Peygamberlerinin koyduğu bir kural olduğunu, Kur’an-ı Kerim’de geçen Musa ve Hızır döneminden beri bilindiği görmekteyiz. (Rüşd için, bkz. Kehf, 82; Yusuf, 22; Enbiya, 60; Kasas, 14).
c) Rüşd’ün, yani 18 yaşının bir diğer önemi Peygamberimizin bizzat uygulamalarında görmekteyiz. Gerek vali ve genel vali olsun, gerek hâkim, hakem ve vergi memurları olsun ve gerekse –Üsame b. Zeyd’de olduğu gibi– ordu ve birlik komutanları olsun, asla 18 yaşından küçükleri tercih etmediğini görmekteyiz. İşte bu sünnet uygulama bile, Peygamber’in –evlilik yaşı olarak– nokta-i nazarının hangi yaşlar olduğunu gözler önüne sermektedir. İlgili bir başka uygulama ise, Peygamberimizin bu yaştan küçük olanları savaşçı olarak orduya almamasıdır.
d) Rüşd ve 18 yaşını teyid eden bir diğer uygulama ise, İslâm’da “fütüvvet ehli” olarak vasıflandırılan kimselerle alakalıdır. Bu kişiler, kendi malları üzerinde bireysel tasarrufa yetkili ve ehliyetli kimselerdir. Kendi mallarında; hayırlı işlerde, cömertçe harcama yapanlar için kullanılan “Fütüvvet ehli” kavramı da, iddiamız olan 18 yaş, yani reşitliği teyid etmektedir.
e) Zayıf bir ihtimal ve yaygın olmayan bir örnek de “Lisanu’l-Arab” adlı sözlükte geçtiği ancak teyide muhtaç aşağıdaki açıklamadır. Eğer doğru ise; bizi teyit eden hem de rivayetin doğruluğu konusunda ihtiyata sevkeden, diğer taraftan Hz. Aişe’nin 6 veya 9 yaşında evlendiği hususunda ısrarcı olanları nakzeden şu tespiti de aktarmadan geçmeyelim:
Arap dili sözlükleri içinde en meşhuru olan ve İbn-i Manzûr tarafından kaleme alınan 10 ciltlik “Lisanu’l-Arab” kitabında 11 ile 19 sayıları arasındaki sayıların kullanılırken sadece birler basamağındaki sayıların zikredilerek onlar basamağındaki sayının da zikredildiği anlatılmaktadır. Örneğin bir bedevinin, “birle bir yap” dediğinde, yani “benim cebimde 10 dirhemim var; 1 dirhem de sen ver, 11 olsun” demek istemektedir. Bu durumda, hem badiye Arapçasına, hem de medenî edebiyatına vukufiyeti tarihçe müsellem olan Hz. Aişe’nin, “Ben 6 yaşımda (yani 16 yaşımda) evlendim” ve “9 yaşımda (yani 19 yaşımda) zifafa girdim” demesi pekâlâ mümkündür.
Her ne ise; bu son maddeden kat-ı nazarla, bütün açıklamalardan çıkaracağımız nihaî sonuç şudur: Hz. Aişe (ra), ortalama olarak 18 yaşında evlenmiştir. Bu evlilik yaşı, İslâm’ın öngördüğü yaş olup İslâm Peygamberinin(sav) uygulamalarıyla teyid edilmiştir. Bu çerçevede, Avrupalı kâfirlerle Asyalı münafıkların dillerine dolayıp Hz. Peygamberi karalamada ve itibarsızlaştırmada kullandıkları sözkonusu argümanın, son derece temelsiz olduğu; bu bağlamda sadık-ı ahmak unvanına layık kimi dindarların iddialarının da bu temelsizliği ortadan kaldıramayacağını belirtmeliyim.
Yazımızın son bölümünde buluşmak umuduyla...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.