Bu ülkede referandumların olumlu bir çağrışımı yok belleklerimizde.
Zira referandumları yapanlar bize hep yanlış ya da hiç sorulmaması gereken sorular sordular şimdiye kadar. Ya yaptıkları darbeyi akılları sıra "meşrulaştırmak" için düzenledikleri Anayasa referandumlarıydı bunlar ya da "siyasi yasaklar sürsün mü bitsin mi" örneğinde olduğu gibi demokratik bir rejimde sorulması asla mümkün olmayacak soruların sorulduğu referandumlar...
Şimdi karşımızda belki de ilk defa doğru ve sahici bir soru var:
Türkiye, 27 Mayıs Anayasası'ndan bu yana halk iradesini kuşatan, onu zapturapt altına alan vesayetçi yapıda önemli bir gedik açacak mı, açmayacak mı? Bu referandumun ana fikri budur.
Süreci hepimiz biliyoruz. Türkiye, son sekiz-on yıldır, ülkenin önünü tıkayan askeri vesayeti adım adım gerileterek ilerliyor. Bu süreçte askeri bürokrasinin bu sistemi sürdürmek için başvurduğu yöntemler -lahikalar, andıçlar, Emasyalar, Balyozlar, Kafesler- teşhir oldukça ve eskisi gibi doğrudan müdahaleler yapması imkansız hale geldikçe yüksek yargının vesayetçi bir kurum olarak korunmasının ne kadar hayati hale geldiğini de Anayasa Mahkemesi ve HSYK üyelikleri üzerinde kopan kavgadan biliyoruz.
Evet, Anayasa Mahkemesi son kararıyla, Anayasa'nın kendisine yasakladığı bir alana girerek bir kez daha şekil denetimini aştı ve esasa ilişkin değişiklikler yaptı. Böylece bir kez daha Anayasa'yı çiğnedi ve Meclis'in iktidar alanını gasp etti.
Ama bu vahim müdahaleye rağmen, şu anda karşımızda olan değişiklik paketi, Türk demokrasisinin olgunlaşması ve sivilleşmesi yönünde çok önemli bir adımı ifade ediyor. Ve bu özelliği dolayısıyla da daha fazla demokrasi isteyen herkesin desteğini hak ediyor.
Ama bakıyoruz, ülkenin "ilerici", "solcu", "sosyalist", "demokrat" geçinen hiçbir partisi ya da sivil toplum örgütü paketin arkasında durmuyor; kimisi boykot kararıyla pasif bir direnişe girmiş, kimisi de alenen "hayır" çağrıları yaparak aktif karşıtlık sergiliyor.
Neden?
Çünkü bu değişikliği AK Parti gerçekleştiriyor!
Çünkü bu başarı AK Parti'nin hanesine yazılacak!
Açıkça söylesinler ya da söylemesinler aldırdıkları tek nokta bu...
İyi de, bu arada sizin hanenize neyin yazılacağıyla da birazcık ilgilenmeniz gerekmiyor mu?
AK Parti düşmanlığı öylesine gözleri karartmış ki bu göz kararması içinde kendi çıkarlarını bile göremiyorlar.
Unutmayın ki, bu paket sizin engellemeleriniz yüzünden geçmezse AK Parti "vesayetçi rejimi değiştirmek için elinden geleni yapmış bir parti" olmanın şerefini taşıyacak, siz ise engellemiş olmanın günahını...
Değişiklik size rağmen geçerse, o zaman da AK Parti "bütün engellemelere rağmen" demokratik bir Anayasa değişikliğini tek başına gerçekleştirmiş bir parti olarak geçecek tarihe; sizse demokratik yürüyüşü çelmelemeye çalışmış ve neyse ki başaramamış güçler olarak anılmaktan kurtulamayacaksınız.
X x x
Evet... Türkiye bu Anayasa değişikliğiyle birlikte biraz daha demokratikleşecek ve bunu bundan on yıl kadar önce şeriat getireceğinden, Türkiye'yi İran'a benzeteceğinden, -sokaklarda kısa etek giyenleri, içki içenleri tutuklatacağından korkulan AK Parti gerçekleştirecek hem de sözde ilericilerin, solcuların, sosyalistlerin, demokratlığı hiç kimselere bırakmayan aydınların direnişine rağmen gerçekleştirecek!
"Dini bütün insan" olmakla demokrat olmayı hâlâ ciddi bir paradoks olarak görenler, kafalarına bir zamanlar yerleşmiş ve hayata uymayan bu şablonları aşıp yaşanan gerçeğe, olgulara bakmayı başaramadıkça bugün olduğu gibi anti-demokrasi cephesine düşmekten; en iyi ihtimalle de tarihin kıyısında kalmaktan kurtulamayacaklar.
Bu arada demokrasi kervanı ilerlemeye devam edecek.
Ve ben eminim ki seçimden sonra, bugün "Evet ama yetmez" diyenlerin de ısrarlarıyla yepyeni bir Anayasa için tekrar kollar sıvanacak. Yeni bir felsefeyle, yeni bir vatandaşlık tanımıyla, yeni bir devlet-vatandaş ilişkileri anlayışıyla, vesayet rejiminin bütün kalıntılarını temizleyen ve 21. Yüzyıl'ın çok kültürlü toplum anlayışına uygun yeni bir anayasa...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.