PERŞEMBE günü sosyal medya ortamında Kürt aktivistler arasında büyük bir heyecan yayıldı. Twitter’da “Rojava Kürtleri barışçıl direnişleri sonucu topraklarını özgürleştirdi” mealinde açıklamalarla birlikte Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Kobani kentinde Kürt bayrağının resmi binalarda göndere çekildiğini görüntüleyen videolar yükleniyordu. “Rojava Kürtleri”, “Batı Kürdistan” yani Suriye’de yaşayan Kürtlere verilen isim. PKK’ya yakınlığıyla bilinen Demokratik Yurtseverler Birliği (PYD) Başkanı Salih Müslim, birtakım Kürt televizyon kanalları aracılığıyla Kürtlerin Halep yakınındaki Kobani’de yönetime el koyduğunu doğruladı. Dün de Afrin’e. Peki bu ne anlama geliyor? Esad‘a karşı silahlı mücadelenin başladığı günden beri sayıları 3 ile 4 milyon arasında telaffuz edilen Suriyeli Kürtler büyük ölçüde tarafsız kalmayı tercih ettiler. Aralarında birçok genç rejim aleyhtarı gösterilere katılmasına karşın Kürtleri temsil eden partiler başta Türkiye’nin telkinlerine rağmen muhaliflerin ana çatı örgütü Suriye Ulusal Konseyi’ne (SUK) katılmamayı tercih ettiler. Biri PKK’ya yakın diğeri Kürt Ulusal Konseyi adı altında toplanan muhafazakâr Kürt partilerden oluşan rakip bloklar, anayasal güvence altına alınmak suretiyle Kürtler için anadilde eğitim, idari özerklik gibi haklar noktasında birleşiyorlar.
SUK bünyesindeki Sünni Araplar bu taleplere soğuk baktığı için Kürtleri saflarına katmayı halen başaramadılar. SUK’un başına Abdulbasid Seyda adındaki Kürt entelektüelin getirilmesi dahi fayda etmedi. Devreye giren Irak Kürdistan Bölgesel Yönetim Başkanı Mesud Barzani ise geçtiğimiz günlerde PYD ile karşıtlarını Erbil’de bir araya getirip aralarında kâğıt üzerinde dahi olsa anlaşmalarını sağladı. Tüm bu gelişmeler Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini savunan ve Suriye’de Irak Kürdistan yönetimine benzer bir yapının oluşmasından derin kaygı duyan Ankara tarafından dikkatle izleniyor. Bu kaygıların perşembe günü itibarıyla daha da derinleştiğini tahmin etmek zor değil. Zira Esad‘ın en yakın kurmaylarına düzenlenen suikast ile birlikte artan otorite boşluğundan Kürtler yararlanmaya başladılar bile. Ve aralarındaki en organize güç PYD, aslında PKK.
Esad son bir yıldır Kürtleri nötr tutma çabaları çerçevesinde PYD’nin önünü açtı. Birçok PYD’li tutukluyu salıverdi. Kürt gençlerini harıl harıl örgütlemeye başlayan PYD/PKK Kürtçe dil kursları, kültür merkezleri açtı. Bu faaliyetlerine destek olmak amacıyla Kandil’den takviye güçlerin Suriye’ye geçtiği yoğun olarak dillendiriliyor. Dolayısıyla Barzani‘nin Suriyeli Kürtler üzerinde ne denli etkin olabileceği soru işareti olarak duruyor.
BÜYÜK PAZARLIK
Twitter’daki aktivistlerin sergiledikleri coşkuya karşın PYD lideri Salih son derece ihtiyatlı bir dil kullanıyor. Kobani’de yönetime el koymalarındaki temel amacın Özgür Suriye Ordusu ile Esad rejimi arasındaki çatışmaların Kürt bölgesine yayılmasını önlemek olduğunu savunuyor. Anlaşılan Esad sonrası için şimdiden müzakere pozisyonu almak amacıyla hareketlenen Suriyeli Kürtler minimum zayiatla bu süreci atlatmaya çalışıyorlar. Çoğu 1920’li yıllarında Anadolu’dan sürülen Kürtlerin torunları olan Rojava Kürtlerinin pazarlık hesaplarının Suriye ile sınırlı olduğunu sanmıyorum. Pazarlıklarının bir ayağının Türkiye’deki Kürtlerin durumu üzerinden yürüyeceği aşikâr. Tam da bu noktada Barzani‘ye de rol biçilebilir. Geçtiğimiz günlerde Iraklı Kürtler Exxon’un ardından ABD’li petrol devi Chevron ile Bağdat merkezi hükümetinden bağımsız olarak anlaşma imzaladılar.
Tarafların çıkaracakları petrolü Türkiye üzerinden satma garantisi almadan bu adımı atacağını düşünmüyorum. Ankara’da görüştüğüm birçok Batılı diplomatın ifadesiyle Türkiye yerleşik Irak politikasında 180 derece dönüş yaparak adeta Kürtlerin bağımsızlığını pekiştiren politikalar yürütüyor. Şii lider Nuri Maliki liderliğindeki merkezi Bağdat hükümetiyle arası gittikçe açılıyor. (Bu gidişatın baş sorumlusu Irak’ı Şii hegemonyası dayatması içerisinde olan Maliki). Son günlerde Türkiye ile Irak Kürdistan’ı arasında bir konfederasyon kurulabileceğinden dahi söz edenler var. Ankara’nın Barzani‘ye Bağdat’a karşı askeri güvence verdiği de bu spekülasyonların arasında yer alıyor. Suriye muhalefetine verdiği müthiş destek nispetinde “yeni Suriye”de söz sahibi olmaya aday Türkiye bakalım Suriyeli Kürtlere karşı nasıl bir tavır benimseyecek? Bu soru kritik önem arz ediyor, zira cevabının Türkiye’deki Kürt sorununun çözümünü de alakadar ettiği gün gibi ortada.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.