Ergenekon, Balyoz tipi davaların yeniden görülme talebi, bu davaların devlet içindeki derin yapılanma tarafından araçsallaştırıldığı tartışması önümüzdeki günlerde gündemin önemli konularından olacak.
Mevcut çatışma iklimi 'makarayı başa sarma' talebini ortaya çıkaracak…
Hiç bir 'sil baştan eğilimi' doğru değildir…
Ergenekon davası hem devlet içindeki resmi çetelerin hem Ayışığı, Sarıkız gibi darbe girişimlerinin yargılandığı doğru ve önemli bir davadır. Bu davaya eklenen kimi dosyaları zorlama, verilen hükümleri kişilere göre orantısız bulabilirsiniz ancak, bu durum ana tabloyu değiştirmez, sil baştan bir durumu doğurmaz.
Bayloz davası, digital bulgular olmaksızın da, seminer notları ve konuşmaları, EMASYA Planlarının devreye sokulmasıyla açık bir darbe hazırlığının, askeri bir tür tatbikatın, darbe tatbikatına çevrilmesiyle ilgili bir davadır. Başta Çetin Doğan olmak üzere bunun hazırlayıcıları hesap vermeliydiler ve vermişlerdir.
Sil baştan hiç bir şekilde söz konusu olmamalıdır.
Ancak Ergenekon'a eklenen kimi Başbuğ'unki gibi 'zorlama' dosyaların, Balyoz davasındaki elebaşı generaller, kimi hükümlülerin durumu, aldıkları hükümlerin delil karşılığının bulunmamasının, söz konusu delillerin mahkemeler tarafından yeterince incelenmeden genel ve siyasi bir değerlendirmeye tabi tutulmuş olmasının tartışılması bizce de doğaldır.
Ve bu açıdan geriye sarma gereklidir…
İşin vicdani ve adalete ilişkin tercümesi budur.
Ancak şunu unutmadan: Ergenekon çıplak bir gerçektir, aynı darbe girişimleri gibi…
Aktüel Dergisi'nde ele almıştım, Gülçin Avşar'ın 'Ergenekon'un öteki Yüzü: Faili Meçhuller ve Kayıplar' adlı, Ergenekon davası ek dosyalarınin incelenmesine dayanan çalışmasını.
Ve şu bölümünü aktarmıştım:
Tarih: Ocak 1991
Yer: Makine Kimya Endüstrisi
MKE yetkililerinden, 100 bin adet silahın üzerinden seri numaralarının 'Çok Gizli' yürütülecek bir işlemle silinmesi isteniyordu. Alışılagelmiş bir emir olmadığından yetkililer 'emir tekrarı' istediler. Gelen ikinci emrin ardından (…) 4 gece süren bir çalışma sonucunda silahları hazırlattılar. Birkaç gün sonra MKE'ne 11 kamyon eşliğinde gelen üst rütbeli bir subay, 'Ben, Jitem Komutanıyım. Silahları ve size gelen yazılı emri almaya geldim' dedi. (…) Daha önce gelen 'yazılı emri' geri alıp silahları 11 kamyona yükletip MKE'den ayrıldı.
Tarih: 15 Ocak 1991
Yer: Irak sınırı
700 kadar PKK militanı Jandarma Albay Coşkun (Durmuş) Kıvrak komutasındaki kuvvetlerce sarılmışlar, kaçacak küçük bir delik dahi bırakılmamıştI. … 'Ankara bağlantılı' bir 'telsiz emri' geri çekilmelerini deklare etti. Beyninden vurulmuşa dönen Jandarma Komutanı Durmuş Coşkun Kıvrak, hayatında belki de ilk kez bir emre itiraz ediyordu. Ancak telsiz emri 'geri çekilin' diyordu ve öyle de yapıldı.
Tarih: 16 Ocak 1991
Yer: Irak sınırı
Adana, Urfa ve Gaziantep I·lleri sorumlusu Jandarma Albay Coşkun Kıvrak'a gece gelen gizli bir emir, bir gün önce 'Geri çekilin' emrinin nedenlerini kavramasına yol açtı. Sınırdan kamyonlarla silah sevkiyatı yapılıyordu. Sevkiyatın sağlıklı biçimde gerçekleşmesini sağlayan 'yazılı emirlerin' olduğu dosyayı incelediğinde şaşkına dönmüştü. Söz konusu dosya daha önce MKE yetkililerine giden 'yazılı emirler' dosyasıydı. O gece orada olup bitenleri bilen çok az sayıda asker vardı'. I·çlerinden birisi bu dosyanın fotokopisini çekti ve gazeteci yazar Uğur Mumcu'ya gönderdi…
Tarih: 23 Ocak 1993
Albay Durmuş Coşkun Kıvrak. Israrla Uğur Mumcu'yu arıyor. Ama bir türlü ulaşamıyor, Gazeteye ve sekreterine 'notlar' bırakıyordu. 'Hayati bir konu, onu mutlaka benimle görüştürmelisiniz' diyor. Ne yazık ki; görüşme gerçekleşmiyordu
Tarih: 24 Ocak 1993
Yer: Ankara
24 Ocak 1993 sabahı Uğur Mumcu, otomobilinin marşına basıyor ve bilinen bombalı suikast gerçekleşmiş oluyor.
Ergenekon eklerindeki bu ve benzer veriler bile açıklığa kavuşmadı henüz…
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.