Henüz seçim havasına girilmese de şunun şurasında 1 Kasım’a 45 gün kaldı.
1 Kasım’daki tekrar seçimde, Erdoğan’ın asıl amacının AKP’yi tek başına iktidar yapmak olduğu açık.
7 Haziran’da, sorunun diyalog ve müzakere ile çözümü için gösterilen çabaların HDP’nin, Kürtlerin işine yaradığını, hesaplarının tutmayacağını gören Erdoğan, meydanlara inerek milliyetçi, ırkçı kodları tekrar harekete geçiren bir propaganda sürecini yönetmişti. Aynısını, 1 Kasım için de planlıyor. Ama bu kez milliyetçi, ırkçı kodların bir adım ötesine taşınmış bir seçim süreci ile karşıyayız. Yani yalnız milliyetçi, ırkçı kodları harekete geçiren bir propaganda süreci değil, aynı zamanda fiili saldırıların yapıldığı, savaşın acımasızca can aldığı bir seçim süreci yaşıyoruz, yaşayacağız.
Şurası bir gerçek; diğer bir anlatımla tüm kaygılar haklı. Yani 1 Kasım gününe kadar da seçimin yapılıp yapılmayacağının garantisi yok. Zaten hali hazırda Kürdistan’da on binlerle ifade edilen sayıda seçmen, oy kullanacağı sandık alanını -zorunlu olarak- terk etmiş durumda. Yüz binlerce seçmenin oy kullanacağı sandık alanlarında ise çatışmalar nedeniyle seçim yapılacak koşullar yok. HDP’nin baraj altında kalmasını zorlayanlar, 1 Kasım’a kadar Kürdistan’da seçmenin sandık başına gideceği koşulları ortadan kaldırmak için ellerinden geleni yapacaklar. Temel dertleri, HDP’nin bir önceki seçimde aldığı % 13 oranındaki oyu baraj altına indirmek. Bunun için öncelikle Kürdistan’da, HDP’nin % 75 civarında bir ortalama ile seçimi önde götürdüğü illeri sandık güvenliği açısından oy kullanamaz, seçmeni sandık başına gidemez hale getirmeyi zorlayacaklar. Birçok başka oyunun yanı sıra kendilerini süt liman gösterip HDP’yi çatışmacı, savaşçı ilan ederek Türkiye’den HDP’ye gelen oyları da azaltmayı hedefliyorlar. Kürdistan’daki çatışmalar nedeniyle % 2, Türkiye’de HDP’den uzaklaştırılması muhtemel % 2 ile birleşince, hedeflerine ulaşacaklarını hesap ediyorlar.
Elbet AKP’nin, Erdoğan’ın hesabı yalnız bu değil. Erdoğan ve AKP, HDP’yi baraj altına çekmeyi planlarken kendisine gelecek tek oyu bile zayi etmeyecek her formülün peşinde dolaşıyor. SP ve BBP’yi seçimde yanına çekmek istemesinin, DP’yi satın almak istemesinin bir nedeni bu. HÜDA-PAR’ın yanı sıra Kürt kimliği öne çıkmış diğer parti ve kişilere çengel atmayı da deneyebilirler. Bir diğer anlatımla, HDP’ye karşı zor yöntemlerini kullanarak, HDP dışındaki diğer kesimleri de çıkar temin ederek yanına çekmek, böylece hedeflerini gerçekleştirmek istiyorlar.
Hedef ne? Tek kişinin hegemonyasını pekiştirme...
Tek kişi hegemon olunca, Suriye’de şiddeti büyüten suçların da, kara para trafiğinin de, yolsuzluk, rüşvet, hırsızlıkların da üstü örtülür, tüm suç ortakları da güvenceye alınır...
Bunca çatışma, bunca ölüm bunun için.
***
Dedik ya! Henüz seçim havasına girilmedi. Bu tabi, seçime dönük hesapların el altından yapılmadığı anlamına gelmiyor. Biraz önce söylediklerimiz, en azından AKP cenahından yapılan hesapların bize yansıyanları. Bu, CHP ve MHP’nin hesap yapmadığı anlamına gelmiyor. CHP, oylarını %30’ların üstüne çıkarmanın derdinde. Bunun için her kesimden alabileceği oyu hesaplıyor. AKP’ye oy veren orta sınıfı savaş teskeresine evet diyerek yanına çekmeyi planladı. Bu plan tutar mı bilmiyorum ama CHP, geçtiğimiz seçimde HDP’ye yönelen seçmeni etkileyecek bazı politik açılımların da hesabını yapıyor. En azından HDP ile altından kayan zemini merkez sol parti olarak yeniden toparlamak CHP’nin amaçları arasında. MHP ise ırkçılık ve milliyetçilikte AKP ile bir yarış halinde. Seçmenine, “Kürt düşmanlığının asıl adresi benim. Sahtelerine güvenmeyin” mesajı veriyor.
Peki, hal böyle iken savaşı bitirip sorunu yeniden masaya taşıyarak çözmeyi hedefleyenler ne yapmalı?
Çok açık...
7 Haziran seçiminden daha kararlı ve daha güçlü bir birliktelikle sandıklara gitmeli.
Bu arada “Seçimin meşruiyeti yok. Sandık çözüm değil” diyerek “artık boykot zamanı” sloganını şiar edinenleri, duyar gibiyim. Şu anda AKP de, emin olun Kürtlerin, barış yanlılarının, ilericilerin, sol ve sosyalistlerin sandık başına gitmemelerini cani gönülden istiyor. Çünkü sandığa gitmeyen seçmenin kullanmadığı her oyun kendi hanesine yazılacağını iyi biliyor.
Ama şunu unutmayalım: Sandık çözüm ya da değil bir yana, ülkeyi kaosa sürükleyenin Erdoğan ve ekibi olduğunu biliyorsak, buna inanıyorsak ve o da bu hegemonyasını seçim ile pekiştirmek istiyorsa, önümüzdeki kısa vadede onu sandıkta engellemek dışında da bir seçenek yok.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.