Başbakan Erdoğan’ın 1915 olaylarının arifesinde yayınladığı yazılı mesaj birçok açıdan önemli:
1) İlk kez Türkiye Ermenilerine ve dünyadaki tüm Ermenilere yönelik bir mesaj kaleme alındı.
2) Mesajın tek konusu dünya Ermenileri için özel bir anlam taşıyan ve “soykırım” olarak görülen 24 Nisan olayları.
3) Mesaj Doğu ve Batı Ermenicesi dâhil toplam 9 dilde yayınlandı. Keşke Kürtçe de 10. dil olsaymış!
4) Mesajda 24 Nisan’ın “tarihi bir meseleye ilişkin düşüncelerin özgürce paylaşılması için değerli bir fırsat” sunduğu belirtilerek her yıl dünya çapında yaşanan soykırım anmalarının meşru görüldüğü, dolaylı da olsa kabul ediliyor.
5) “Adil bir insani ve vicdani duruş, din ve etnik köken gözetmeden bu dönemde yaşanmış tüm acıları anlamayı gerekli kılar. Tabiatıyla ne bir acılar hiyerarşisi kurulması ne de acıların birbiriyle mukayese edilmesi ve yarıştırılması acının öznesi için bir anlam ifade eder” cümleleri, yakın zamana kadar hâkim olan “Asıl katliamı Ermeniler yaptı” şeklinde özetlenebilecek resmi görüşün terk edildiğini gösteriyor.
6) “Türkiye’de 1915 olaylarına ilişkin farklı görüş ve düşüncelerin serbestçe ifade edilmesi; çoğulcu bir bakış açısının, demokrasi kültürünün ve çağdaşlığın gereğidir” sözleri, yaşananların soykırım olduğunu ifade etmeyi suç ve kabahat olmaktan çıkarıyor (mu?)
7) Metinde dikkat çekilecek çok husus var ancak son bölümdeki “20. yüzyılın başındaki koşullarda hayatlarını kaybeden Ermenilerin huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz” cümlesinin altını çizerek noktayı koyalım. Başbakan Erdoğan’ın bu açık taziye mesajı hiç kuşkusuz devletin Ermeni meselesindeki konumunda ciddi bir değişimin işaretidir.
Ön alma çabası mı?
Ne var ki Ermeni sorunu, 100. yıla bir kala kaleme alınan mesajlarla çözülemeyecek kadar ciddi ve karmaşık bir sorun. Nitekim ilk olarak akla, hükümetin bu mesajla gelecek yıl yaşanacak kampanyaların önünü almak istemiş olabileceği geliyor. Bu noktayı doğrudan dile getirdiğimde mesajın hazırlanması sürecine katılmış bir yetkili şu cevabı verdi: “Bu mesaj kesinlikle bir cevap yetiştirme çabası değil. Tam tersine 1915 gündemini Ermeni vatandaşlarımız ve dünya Ermenileriyle paylaşma çağrısı olarak görülmeli.”
Başbakanlık çevreleri mesajı “insani duruş ve vicdani çağrı” olarak özetlemeyi tercih ediyor ve metindeki “adil hafıza” saptamasına özellikle dikkat çekiyorlar.
Samimiyet sorunu
Dün bu mesaj yayınlanır yayınlanmaz sosyal medyada yoğun ve verimli bir tartışma yaşandı (Konvansiyonel medya bu tür hayati konularda maalesef özgür tartışma platformu olma özelliğini kaybedeli çok oldu). En çok Başbakan Erdoğan’ın bu metne ne derece sadık kalacağı, kalabileceği sorgulandı. Bu noktada onun “affedersiniz Ermeni, Rum...” gibi sözleri, Uludere/Roboski katliamı hakkında özür; Gezi direnişinde hayatını kaybetmiş gençlere rahmet, ailelerine başsağlığı dilememiş olması. üstelik 15 yaşındaki Berkin Elvan’ı bir terörist gibi gösterip miting meydanında annesinin yuhalanmasına zemin hazırlamış olması gibi örnekler hatırlatıldı.
Bu hatırlatmalar son derece yerindedir. 100 yıllık bir insanlık dramıyla yüzleşme konusunda olumlu bir adım atmış olan Başbakan’ın kendi ülkesinde yeni dramların yaşanmaması konusunda da hassasiyet göstermesini beklemek herkesin hakkıdır. Bu bağlamda dünkü metindeki şu bölümü Başbakan Erdoğan’ın dikkatine sunmak iyi olabilir:
“Zamanın ruhu, anlaşmazlıklara rağmen konuşabilmeyi; karşıdakini dinleyerek anlamaya çalışmayı; uzlaşı yolları arayışlarını değerlendirmeyi; nefreti ayıplayıp saygı ve hoşgörüyü yüceltmeyi gerektirmektedir.”
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.