Cumhurbaşkanlığı seçimleri için AKP adayı olarak sadece iki ihtimal var: Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan. İbre net bir şekilde Erdoğan’dan yana. Kimin aday olacağını da son tahlilde Erdoğan’ın kendisi belirleyecek. Buna rağmen AKP lideri, partisinin adayını (muhtemelen kendi adaylığını) açıklamayı, Gül’ün telkinlerine de itibar etmeyip, sürekli erteliyor.
Bu gecikme hakkında birçok yorum ve spekülasyon yapılıyor. Bana göre bunun esas nedeni, kendisinin Köşk’e çıkması halinde partisinin başına kimin geçeceği konusunun belirsizliğini sürdürmesi. Bu o kadar hayati bir konu ki, çok düşük bir ihtimal olmakla birlikte Erdoğan cumhurbaşkanı adayı olmaktan bile vazgeçebilir.
Olayların gidişi
İlk bakışta AKP liderinin bu konuda çok rahat olduğu söylenebilir. Çünkü:
a) Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesi halinde başkanlık ya da yarı-başkanlık sistemine geçişi zorlaması, anayasayı değiştirtmesi mümkün olmazsa fiilen bunu dayatması bekleniyor.
b) Bunun yegane yolu, bizzat dile getirdiği “partili cumhurbaşkanı” formülünü dayatmak.
c) Bunun için hükümet ve partinin başında kendisine itirazsız tabi olacak isimler olması gerekiyor.
d) Eşbaşkanlık formülünü de bu bağlamda ortaya attığı düşünülüyor.
e) Ne var ki kendisinin Köşk’e çıkması durumunda AKP’nin başına geçmesi beklenen Abdullah Gül onun kafasındaki profile uymuyordu.
f) Erdoğan’ın Gül varken başka birisini AKP genel başkanlığına uygun görmesi partide rahatsızlıklara neden olabilirdi.
g) Fakat Gül, Köşk için bir daha aday olmaması durumunda, varolan koşullarda siyasete dönmeyi düşünmediğini net bir şekilde açıkladı.
h) Normal şartlarda Gül’ün bu çıkışının Erdoğan’ın elini alabildiğine güçlendirmesi beklenirdi...
Arınç’ın hamlesi
Ama öyle olmadı. Olmadığını Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı, onun yerine de Gül’ün de parti genel başkanı ve başbakan olması dışındaki formüllere (ve bunun için çalışanlara) sert bir şekilde meydan okumasıyla net olarak gördük. Başbakan’ın başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın, Yeni Şafak’ta “Yasin Doğan” müstearıyla, her ne kadar adını vermese de Arınç’ın argümanlarına net ve sert cevaplar vermesi de parti içindeki rekabetin boyutlarını gözler önüne serdi.
Arınç 7 yıl önce de, Ahmet Necdet Sezer’in yerini alması beklenen Erdoğan’ın adaylıktan vazgeçip “düşük profilli” aday arayışına girmesi üzerine ona “O halde ya Abdullah Gül ya da benim aday olmam gerekir” diyerek siyasetin akışını değiştirmişti. Bugünkü çıkışının en büyük farkı, kendisinin kesinlikle başbakanlık beklentisi olmadığını vurgulaması oldu.
Davutoğlu seçeneği
Gül’ün “ben yokum” diye özetlenebilecek çıkışının ardından AKP içinde Erdoğan sonrası parti başkanlığı ve başbakanlık için birçok kişinin adı konuşulmaya başlandı ve özellikle Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan daha fazla söz edildi. Nitekim Başbakan Erdoğan’ın dünkü konuşmasında da onu işaret ettiği yolunda değerlendirmeler yapıldı.
Bu konuda spekülasyon yapmaya gerek yok. Fakat şunu hatırlatmakta yarar var: Bütün yıpranma paylarına rağmen Arınç’ın hâlâ AKP içinde belli bir özgül ağırlığı bulunuyor ve onun Gül’ün adını alenen zikretmesi, parti içinde Erdoğan sonrası maceraya atılmak istemeyenlerin sayısının yüksekliğine işaret ediyor.
Anlaşıldığı kadarıyla, yaptığı açıklamaya rağmen Gül’ün siyasete dönme seçeneği hâlâ masada. Kuşkusuz son kararı yine Erdoğan verecek ama Gül’ün ondan evvel davranıp söz konusu açıklamayı yaparak inisiyatif kazanmış olduğu da muhakkak.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.