AKP Hükümeti Türkiye’nin kronik meselesi olan Kürt ve Kürdistan meselesinin kalıcı çözümü yolunda çok geniş kapsamlı bir paket açacağına aça aça hiçbir işe yaramayacağı ve tutanın elinde kalacağı anlaşılan bir ‘demokratikleşememe’ paketi açtı.
Başbakan Erdoğan’ın 30 Eylül günü açıkladığı paketin sorunun özüyle ve Türkiye için hayati önemi olan çözüm süreciyle bir alakası bulunmuyor.
Bu paket hükümetin Kürtlerin temel haklarını ve iradelerini yansıtan öncü politikacılarını son ana dek rehin tutacağını gösteriyor! Paket aslında hükümeti ve devletiyle Türkiye’nin sürece direndiğini gösteriyor.
Nesnel süreç Kürt ve Kürdistan meselesinde Türkiye’yi hızlı, kapsamlı ve kalıcı bir çözüme zorluyor ancak, Türkiye de son ana kadar bundan kaçmaya, kaçıp kurtulmaya çalışıyor.
Paket bu kaçış çabasını çok net ifade ve itiraf ediyor.
Türkiye’nin PKK’yle yeniden görüşmelere başladığı 2006’dan bu yana Kürtlerin yükselişini durdurmaya ve süreçlerini kontrol altına almaya çalıştığı biliniyor. Ne ki bunu bir türlü de başaramıyor. Kürt hareketi, iç ve dış dinamikler ona bu fırsatı vermiyor.
Vermediği gibi gelinen aşamada kuzey ve Rojava şurada kalsın stratejik ilişkiler kurmaya çalıştığı Güney Kürdistan’da bile artık inisiyatif kaybediyor. Burada üzerine bastığı zemin ayağının altından her geçen gün biraz daha kayıyor.
Buna karşın Rusya ve İran’ın güneyde Türkiye’nin hakimiyetine son vermeye dönük politikaları ilerleme kaydediyor.
Ayrıca Amerika ve İngiltere de aralarındaki bazı problemlerden ötürü bu bölgede Türkiye’nin etkisinin daha fazla artmasını istemiyor. İkili, Güney Kürdistan-Türkiye ilişkilerinde her defasında bu yüzden frene basıyor.
El Kaide’nin ‘stratejik müttefiki’ gibi davranan Türkiye’nin böyle devam etmesi halinde Ortadoğu’ya açılan tek kapısı olan Kürdistan kapısının da kapanacağı anlaşılıyor.
Türkiye her fırsatta çözümü ötelemeye ve zamana kazanmaya çalışıyor ancak, yolun sonuna da gelmiş bulunuyor. Gittikçe yarılan ve yarıldıkça da yeni dengeler yaratan Ortadoğu’ya bakınca bu çok net görünüyor.
Kürt ve Kürdistan meselesinin Türkiye’nin iç ve dış siyaseti üzerindeki derin etkileri devam ediyor. Türkiye’nin içeride ve dışarıda attığı her adım bunu gösteriyor.
Gelişmeler ve gidişat ise Ortadoğu’da Türkiye’siz bir Kürdistan’ın olacağına ama, Kürdistan’sız bir Türkiye’nin olamayacağına işaret ediyor.
Hükümetin süreci ve Kürtleri görmezden gelen paketine rağmen bu gerçek değişmiyor. Ortada duran Kürdistan pakette yer almasa da her aşamada Türkiye’nin karşısına çıkıyor.
Dolayısıyla hükümeti ve devletiyle Türkiye’nin elinin altında hazır tuttuğu çok geniş kapsamlı bir paketi yoksa ve gerçekten hepsi buysa, bununla Türkiye’nin çıkmaz sokağa girdiğini ve buradan geri dönmesinin kolay olmayacağını söylemek gerekiyor.
Gerçi hükümete yakın kimi çevreler Kürt ve Kürdistan meselesinin çözümüne yönelik olarak hükümetin kapsamlı hazırlık içinde olduğunu ve alternatif paketler hazırladığını iddia ediyorlar fakat, paketiyle bezginlik, kızgınlık ve öfke yaratan hükümetin tutumu artık Kürtlere güven vermiyor.
AKP ve Türkiye sadece kuzey ve Rojava Kürtlerini değil, dört parça Kürdistan’dan ve diasporadan bütün Kürtleri kaybediyor.
AKP’nin yandaşları ve danışmanları ister farkında olsun ister olmasın paket açıklandığından bu yana Kürdistan’ın ve dünyanın dört bir yanından yükselen tepkiler bunu çok net gösteriyor.
Tepkilerin artacağı ve bu paketin AKP’nin elinde kalacağı anlaşılıyor.
Öte yandan işin dönüp dolaşıp yeniden çözüm sürecine geleceğini ve son sözü PKK Lideri Öcalan’la KCK’nin söyleyeceğini de görmek gerekiyor.
PKK Lideriyle KCK’nin bu paketi muhatap almadıkları; almayacakları anlaşılıyor.
Çünkü bu paket herşeyden önce Öcalan’ın Türk-Kürt stratejik ittifakının sağlanmasını ve özgürlükler temelinde yeni bir Türkiye’nin kurulmasını temel alan Newroz çağrısını boşa çıkarıyor.
AKP Hükümeti yıllar süren görüşmeleri; alınıp verilen sözleri ve bunun sonucunda atılan tarihi adımları yok sayıyor.
Bu pakette her şeyden önce sorunu silahlı zeminden siyasal zemine taşıyacak hiçbir önlem yer almıyor. Hükümetin bununla beraber hiçbir şey olmamış ve bunca şey yaşanmamış gibi davranması da sürecin sonlanması riskini artırıyor.
Hükümet evet, PKK Lideri Öcalan’la başlattığı süreci bitirmeyi açıktan göze alamıyor ve bu lüksü bulunmuyor ancak, sürecin bu haliyle devam etmesi de artık olası görünmüyor.
Dolayısıyla Öcalan’dan ve ‘ortada süreç-müreç kalmadı’ diyen KCK’den gelecek açıklamaları beklemek gerekiyor. KCK önümüzdeki hafta bir deklarasyon açıklıyor.
Deklarasyonun ardından sürecin ya sonlanması ya da hükümetin yeni düzenlemeleriyle hızlanması bekleniyor...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.