• BIST 8980.29
  • Altın 3033.718
  • Dolar 34.2777
  • Euro 37.0994
  • İstanbul 16 °C
  • Diyarbakır 12 °C
  • Ankara 6 °C
  • İzmir 18 °C
  • Berlin 14 °C

Erdoğan, 15 Temmuz öncesi ve sonrası...

Ali Bayramoğlu

AK Parti'nin kuruluş yıldönümünde cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mesajındaki şu sözlere kulak vermek lazım:

“15 Temmuz'a kadar AK Parti'ye oy verenlerden aldığınız güçle, tüm Türkiye'ye hizmet etmek mücadelesindeydiniz. Artık tüm Türk milletine hizmet etme mecburiyetimiz var (...) artık 15 Temmuz öncesi gibi davranamayız. En başta ben davranamam. İktidar partisi olarak AK Parti böyle davranamaz. Muhalefet partilerinin de aynı anlayışta olduğuna inanıyorum. Medyanın, meslek örgütlerinin, tüm grupların da aynı anlayışta olduğunu ümit ediyorum.“

Bu mesaj Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın darbe girişimi gecesinden bu yana ısrarla sürdürdüğü tavrın bir devamı. Ancak bu kez sözler, siyasi iktidara ve içe yönelik, böyle olduğu oranda daha değerli ve etkili. Erdoğan'ın 15. Yıl mesajının bu yönüyle ülkedeki siyasi gerilimi daha da azaltacak bir etki yapacağı muhakkaktır.

Bu sözlerin, cumhurbaşkanının niyeti itibariyle kendisine dönük bir eleştiri, bir sorgulama boyutu taşıdığı söylenebilir mi?

Niyet bu olmasa bile aslında durum budur.

“15 Temmuz'dan önceki gibi davranamayız sözleri”ni en yumuşak biçimiyle, “artık sadece AK Partililerin değil, tüm kesimlerin siyasi temsilcisi gibi hareket etmeliyiz” olarak yorumlamak bile belli bir çıtanın aşılması anlamına gelir.

Uzunca bir süredir, Erdoğan'a getirilen en önemli eleştirilerden birisi, (AK Parti politikaları sayesinde) eşitlenen, en azından eşitlenme eğilimi taşıyan seküler ve dindar iki büyük toplumsal grup arasında köprü kuran bir sistem inşasından uzak durması, bu gruplardan birisini, bir değer sistemini, bir kimliği öne çıkaran bir dil tutturmasıydı. Bir diğer eleştiri ise oy çoğunluğuna dayanarak, katılıma, partiler arası etkileşime, farklı taleplere, eleştirilere kapalı bir yönetim tarzı izlemesiydi.

Erdoğan'ın 15 Temmuz öncesi ile 15 Temmuz sonrası arasında bir ayrım yapması, umarım, sivriliklerin, hataların törpülenmesini beraberinde getirir. Türkiye'nin inşasının ülkenin çoğulcu dokusuna ve hukuk devletinin gereklerine uygun yapılacağını ve bunun uzlaşma ve mutabakat arayarak gerçekleştirileceğini ima eder.

Bununla ilgili olumlu işaretler var.

Siyasi ve demokratik konsensüs bunların başında geliyor. Alınan tedbirlerden atılan yeni adımlara kadar pek çok hamle ve düzenleme istişarelerle gerçekleştiriliyor. KHK'lerin mecliste onaylama safhası, bunların talep ve uyarılarla elden geçirilmesine zemin hazırlıyor. Siyasi iktidar ileri ve keskin adımlarda ısrarcı olmuyor, buna karşılık muhalefet partileri, özellikle CHP uyarılarını ve taleplerini olması gerektiği gibi kamuoyu önünde de yapıyor.

Bir başka işaret Beştepe'dir. Türkiye'de aktör olarak siyasi ibrenin en önemli belirleyicisinin Tayyip Erdoğan olduğuna şüphe yok. Darbe girişimi, muhalif kesimler nezdinde bile ülkenin seçilmiş cumhurbaşkanı Erdoğan'ın iradesiyle güven veren, meşruiyetiyle toplumsal bütünlüğü, rejimin demokratik niteliğini temsil eden bir lider olduğunu ortaya koydu. Batı'nın ve Batı basınının darbe karşısındaki garip tutumu, darbenin ve Gülencilerin işaret ettiği tehdit, devletin hızla yeniden yapılanma gereği, seçilmiş meşru bir iktidarın anlamını, kriz anlarında meşru, etkili ve güçlü bir liderin önemini kamuoyuna gösterdi.

İnsanlar, 15 Temmuz gecesi Erdoğan'a bir şey olduğu takdirde, Türkiye'de demokratik düzenden laik sisteme kadar her şeyin çökeceğini yakından hissettiler. Darbenin atlatılmasında, sistemin dizleri üzerine çökmemesinde oynadığı rolü gördüler. En önemlisi darbe sonrası aldığı tavrı izliyorlar. Bu tavır uzlaşmacıdır. Erdoğan'ın 1 aydır, kuşatıcı cumhurbaşkanı kadar, etkili ülke lideri işlevini yerine getirdiğine şüphe yok.

Binali Yıldırım başbakan olarak izlediği birleştirici performansla bu görüntüyü iyice pekiştiriyor. Ayrıca Yıldırım'ın cumhurbaşkanı ile uyumlu ve sorunsuz ilişkisinin AK Parti içi gerilimleri düşürdüğünü, Erdoğan'ı yönlendirici lider konumuna geri çektiğini de teslim etmek gerek.

Söyledik, başlangıç iyi...

Şimdi önümüzde seviye sınavları var.

İlk sınavın konusu, “siyasi partilerin devletin yeniden inşasında temel taşlardan birisi olan yargı reformu konusunda anlaşıp anlaşamayacaklarıdır?”

Umalım ve isteyelim.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89