• BIST 9883.64
  • Altın 2954.659
  • Dolar 34.7445
  • Euro 36.5021
  • İstanbul 10 °C
  • Diyarbakır 5 °C
  • Ankara 4 °C
  • İzmir 10 °C
  • Berlin 5 °C

En kötü şantaj

Nihal Bengisu Karaca

“Bölünmeyi tartışmak lazım” ayrı şey, soruyu “Bakalım Türkler, Kürtlerle beraber yaşamak istiyor mu?” diye formüle etmek ayrı şey. İlki, demokratik açılım sürecinin daha ilk günlerinde de ortaya konulmuştu. Zamanlaması teşrihe muhtaç olmasına rağmen, insanların her türden maliyeti ölçüp biçip tartmasını sağlayacak, bugünü kurgularken, gidilebilecek en uç noktayı görerek konuşmasını, davranmasını mümkün kılacak bir öneriydi.

Fakat Ertuğrul Özkök’ün yaptığı bu değil, o meseleyi “Bakalım biz, Kürtlerle yaşamak istiyor muyuz?” diye problematize etmeyi tercih etti.

Halihazırda “Türkiye’de artık ‘Kürtlerle yaşamak istemiyoruz’ diyen Türkler de baş göstermeye başladı, biri de cesaret etmiş, çıkıp yazmış ne var bunda?” diyebilir miyiz? Halihazırda, “Bunların dört tanesini Taksim’de sallandıracaksın, bak o zaman...” diyenler de var; halihazırda yolsuzluğun bir maharet olduğuna inanlar var. Bu görüşleri “Ama anlamak da lazım” diyerek seslendirmiyoruz sonuçta.

Kürtlerin ya da Türklerin birlikte yaşama iradesine sahip olup olmadığını tartışmanın daha şık yöntemleri mutlaka vardır. Ama herhalde en kötüsü, “Türkiye Türklerindir” sloganını taşıyan bir gazeteyi yıllarca yöneten ve şimdi yaptığı işi açıkça “provokatörlük” olarak nitelendiren birinin meseleyi “aba altından sopa gösterme” taktiği ile ele alması olabilirdi, o da oldu. Soru belirli bir cevabı almak için soruldu, o cevap gecikmedi, Hasip Kaplan, “Türkler ve Kürtler ayrılamaz” dedi. Ne diyecekti yani?

Belki samimi görüşüdür. Ama başka bir şey deyip de başının derde girmediği güne kadar, bu görüşünde samimi olup olmadığını bilemeyeceğiz. Sorun tam da burada. Ayrılma ve bölünme kavramlarını ağzına alıp da başına hiçbir şey gelmeyenler sadece Türkler, bizatihi devletin

Türkleri, bürokratik Türkler. Özkök de bunu gayet iyi biliyor.

Nitekim Özkök’ün 13 Temmuz 2010 tarihli köşe yazısı, aba altından gösterdiği sopanın beklenen semeresini toplamış biri tarafından kaleme alınmış. “Bak arkadaş” vurgusundan geçilmiyor. Madem ayrılamayız diyorsun, o halde kendine çekidüzen vereceksin, yok öyle... Akıllı ol.

Demek ki neymiş? Mesele “Ayrılma, bölünme dahil her şeyi tartışalım, demokratikleşme diyorsak bunu yapabilmeliyiz” meselesi değilmiş. O kadar dolandırmaya da gerek yoktu o halde. “Ya herrü ya merrü” deseniz kifayet ederdi. Bir noktaya varabildik mi peki? Hayır. Bilakis tartışılmasıyla sonuç verebilecek seçenekler sessizleştirilmiş oldu. “Provokasyon” başarılı.

Her şey bir yana, şantajın en kötüsü, bir teklif sunuyormuş gibi yapılanıdır.

KÜRTLER, TÜRKLERİN ‘İKİNCİ HANIMI’ MI?

Rize Belediye Başkanı, bir düğünde zaten ikinci evlilik yaygın, bari bunu Güneydoğulu Kürt kadınlarla yapın da memleket şenlensin mealinde bir laf etmişti ve haklı olarak büyük bir yaygara kopmuştu. Ertuğrul Özkök’ün yaptığı liberal görünümlü şantaj ve beklenen sonucu aldığında yazdığı yazı, bana o adamı hatırlattı.

Devletin ve devletin mantığını içselleştirmiş Türklerin, Kürtlere zaten öteden beri “ikinci hanımları” gibi davrandığı gözlemim temize çekildi.

Türkler kendi aralarında da birbirlerini “eşiti olarak görmeme”, “kendini bir yukarıda, muhtabını bir aşağıda” tasavvur etme kibrinden mustaripler. Ama iş Kürtlere bakmaya geldiğinde kendilerini iyice yukarı çekiyorlar. Kürtlere sempati beslemeleri, hatta sevmeleri, onları daha aşağı bir yere koymalarını engellemiyor.

En Beyaz Türk’ü de, en kaba saba Rize Belediye Başkanı da, aslında hep bu davranış kodunu kullanıyor. Konuşulmayan ama satır aralarında gizli olan o yaralayıcı umursamazlık, yakınlığı ve birlikteliği en kesif şekilde zehirliyor. Biliyorsun değil mi, beni şikâyet edebileceğin herhangi bir makam yok, sana iyi ya da kötü davranma konusundaki tek belirleyici salahiyet benim. Seni istediğim zaman bırakabilirim, sana kötü muamele edebilirim, ama bunları yapmayabilirim de. Sana bağlı. Hareketlerine dikkat et.

Bu arada kanunlarımızın, şiddet gören resmi nikâhı olmayan “ikinci hanımlara” sahip çıkmadığını da belirtelim.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89