Bir kaç yazımda emperyalizmi ve onunla bağlantılı olarak “şiddet” konusunu işledim. Elbette emperyalizmin cinayetlerini birkaç yazıyla anlatmak mümkün değildir, kitaplar bile az gelir; ama biz, dilimiz döndüğünce, bu büyük şeytanı teşhir etmeye devam edeceğiz. Bu yazıda, emperyalizmin Ortadoğu’da uyguladığı şiddet eksenli savaşının İslâm ve Müslümanlar açısından maliyetini özetlemeye çalışacağım. Dehşetli bir plan ve bu planın farkında olmayan ferasetsiz yığınlar...
Evet; emperyalizm, gizli servisleriyle, beyin okuma ve yönlendirme teknikleriyle, sosyo-stratejik ve sosyo-psikolojik birim ve birikimleriyle, politik ve ideolojik enstitüleriyle, satın aldığı kiralık molla ve şeyhleriyle, güdümüne geçirdiği sözde kanaat önderleriyle, güdümleyeceği kitle ya da kitleleri belirler. Belirlediği kitleyi, yukarıda adı geçen birim ve aygıtlarıyla örgütler. Bu örgütlemeyi, halk ve coğrafya gerçekliğinden hareketle dikkatle seçer; şayet İslâm coğrafyası ise, örgütlemeyi kutsal değerler ve manevi hassasiyetler temelinde gerçekleştirir. Amaç daha hızlı, daha etkili ve daha yıkıcı sonuçlar elde etmek...
Emperyalizm, harekete geçireceği kitlenin hedefine, bir başka kitleyi koyar; bu karşı kitle imhası düşünülen düşman bir kitledir. Düşman-karşı düşman konumlandırmasında, saldırganı kendisi belirler ve besler. Hedef gösterilen kitlenin ise, düşmanlarından bir düşman olmasına dikkat eder. Amaç, düşmanı yine kendi cinsinden bir düşmanla kırdırmak, ikisinden de kurtulmaktır. Radikalize ve derken terörize ettiği besleme kitleye, sözde İslâmî devlet ve şer’i iktidarı vadeder. İmhasını istediği hedef kitleyi ise, “baği”, “münafık”, “müşrik” ya da “kâfir”likle teşhir eder. Ve derken, “cihad”, “şehadet” ve “cennet” mefhumlarıyla ajite ettiği kendi beslemesini nizama sokar; karşı tarafın imhası için emre amade durdurur. Dişler bilenmiş, kılıçlar kuşanmıştır artık...
Ve besleme örgütler adına, en gelişmiş silahlar ve her türlü teknik takip desteği devrededir... Ve nihayet, “harekete geç!” talimatını alan örgüt, gözünü kırpmadan, hak-hukuk adına hiç bir sınır tanımadan mevzisinden boşalır. Namludan çıkan gülleler gibi, hedef kitlenin bağrına saplanır. Öldürmenin bini bir para; devrilen canlar, ateş düşen hanümanlar, payimal edilen namuslar ve viraneye dönen şehirler; emperyalizmin umurunda mı?!... Amaç tahakkuk etmiştir; emperyalizm bir kez daha kardeşi kardeşe kırdırtmış, yatışmaz bir düşmanlığı ve sonu gelmez bir kan davasının gayyasına atıvermiştir. İşte Ortadoğu ve işte IŞİD... İşte Asya ve El-Kaide... İşte Afrika ve Boko Haram... Emperyalizm güdümlü korkunç bir savaş; Müslümanların kesafette olduğu kanlı bir coğrafya... “Fe’tabiru ya uli’l-ebsar!” Yani, “Ey basiret sahipleri, ibret alınız!” (Haşr, 2)
Evet; yer ve göğü titretecek derecede bir vahşet, sözde Müslümanların elleriyle işletilmektedir. “Esenlik” ve “Barış”ın adı olan İslâmiyet ve onun adına işlenen engizisyon mezalimi! İslâmî ve insanî bütün değerlerin ayaklar altına alındığı korkunç bir fitne! Ama kime anlatacaksın? Emperyalizm, bu konuda da ağırlığını koymakta... Bütün görsel ve yazılı medyasıyla bayram etmekte; kiralık canilerine, paramiliter eşkıyalarına işlettirdiği seri cinayetleri, boğazlama seanslarını dünyaya servis ettirmekte... Bütün canilikleri “İslâm”a ve “Müslümanlar”a yığmaktadır. Ve tabii, İslam düşmanlarına da bolca malzeme üretmektedir.
Peki, şiddeti üreten, öğreten, uygulayan, dayatan ve pazarlayan bizzat emperyalizm değil midir? Tarihlerini bir yana bırakalım; bu gün emperyalizmin güdümündeki sinemadan sanal oyunlara kadar, tamamı şiddet ve katliam eksenli değil midir? Bu uğursuzluğu beşeriyete hediye(!) edenler bizzat emperyalist kâfirler değil midirler? Ve bu şiddet kültürü, kapitalist emperyalizmin önemli sermaye kaynaklarından değil midir?
Hâsılı; emperyalist kâfirlerin mazlum İslâm coğrafyası ve özelde de Ortadoğu coğrafyasında icra ettiği bu şenaat ve denaetinin temel hedeflerinden bir kaçını –maddeler halinde– özetleyerek, kendimce bir perspektif açmak istiyorum.
1- İslam’ın merhamet, adalet, müsamaha, barış ve özgürlük imajını yıkmak; vahşet, dehşet ve terörle anılmasını sağlamak.
2- Elleriyle öldürmenin en vahşiyane şekillerini tatbik ettirdikleri sözde Müslümanların vahşet videolarını dünya medyasına servis edip, dünya kamuoyunu Müslümanların aleyhinde konuşlandırmak; korku ve dehşet salmak. (Dikkat edin, kendi conilerinin Körfez savaşı ve sair İslâm diyarlarında işledikleri cinayetlerini hep örtbas etmişlerdir. Emperyalistleri harekete geçiren saik, katledilen yüzbinlerce Müslümanın kanı değil, kendilerinden bir ya da birkaçının öldürülmesidir. Çünkü onların nazarında Müslümanın kanı mübah ve su gibi ucuzdur.)
3- Gerek kendi memleketlerinde ve gerekse İslâm coğrafyasındaki İslam’a yöneliş hareketlerini durdurmak; hükümetleri şiddete ve cebre zorlamak. Böylece demokratik yollardan da olsa, Müslümanların siyasette söz sahibi olmalarını engellemek. (Beynelmilel emperyalizmle siyasî emellerini tevhit eden yerli cunta diktatoryasının Meşru İhvan yönetimini nasıl alaşağı ettiklerini, Mısır örneğinden net olarak gördük. Demek emperyalizmin din edindiği demokrasi bile, yeri geldiğinde kurban edile biliniyor.)
4- İslâm coğrafyasında, Müslümanların bir birlerini kırıp geçmelerini sağlamak; aralarında ırk, mezhep ve bölgecilik taassubundan mütevellit düşmanlıklar sokmak. Böylece telafisi zor ve yatışması kabil olmayacak derecede bir kan düşmanlığına sürüklemek. (Vehhabî ve Selefîlik adına Şialara; Araplık adına Kürdlere reva görülen IŞİD tedhişi bunun ispatıdır.)
5- Müslüman nüfusu, hassaten de genç ve dinamik nüfusu tüketmek; pasif ve atıl bir nüfusa mahkûm kılmak. Zira emperyalizmin en korktuğu faktörlerden biri de İslâm coğrafyasının genç ve dinamik nüfusudur. (Katledilenlerin yaş ortalamasına bakıldığında, emperyalizmin tahrik ve finanse ettiği Ortadoğu savaşının amaçlarından birinin de gençlerin imhası olduğu açıktır.)
6- İslam ülkelerindeki cinsiyet (kadın-erkek) dengesini bozmak; erkekleri telef ettirip, kadın popülasyonunu artırmak. Böylece evlenme yaşına gelenleri birbirinden koparıp, bir tarafı eşsiz bırakmak. Ve tabii, bunun vahim sonucu, dul ve genç kızların gayr-ı meşru yollara düşmesine ortam hazırlamak; ahlakî çöküşü hızlandırmak. (Kapitalist emperyalist blokun, dünyayı sömürmek ve güdümlerine almak adına, kadınlar üzerinden yürüttüğü cinsellik savaşının küresel tahribatı dikkate alınırsa, aynı tahribatı İslâm ülkelerine de yaymak istediğini rahatlıkla anlayabiliriz. Unutulmamalı ki, fuhşun en yaygın olduğu evreler, genelde savaş sonrası süreçlerdir.)
7- Devasa silah stoklarını tüketmek; savaşa tutuşturulan Müslümanları hem sömürmek, hem de birbiriyle tüketmek. (Ortadoğu’da terör estirilen sözde İslami-gayr-ı İslami örgütlerin ellerindeki silahların cinsi ve kalitesine bakılırsa, ne dediğimiz daha iyi anlaşılır. Bir çakıyı bile imal edemeyecek kadar üretim teknolojisinden mahrum muhariplerin kullandıkları silahlar, emperyalizmin bu hususta ne denli müdahil olduğunu açıklamaktadır. Hele hele, kullanımlarının ileri ustalık istediği bu silahların başlarına oturtulanların, çevrelerine ateş yağdıranların öyle sıradan kimselerden olduğu asla savunulamaz.)
8- Yeterince kullandıkları ve elleriyle her türlü vahşeti işlettikleri besleme örgütleri, nihayet gözden ve gönüllerden düşürtmek; onların ne denli vahşi ve yırtıcı olduklarına dair kamuoyunu ikna etmek ve artık son kullanım tarihlerinin yaklaştığını deklere etmek. Nihayette, ateşi karıştırmak ve kızıştırmakta kullandığı maşayı kırıp atmak. (Bu hususta medyanın gücünü kullanan emperyalizm, bütün dünyayı yapacağı operasyonlara ikna eder ve besleme canavarını yok ederken, onun küllerinden yeni bir yedeklemeyi de ihmal etmez. Çünkü emperyalizm, sebeb-i vücudunu şiddete endeksi olarak kurgulamış olup bekasını da sadece şiddette görür; şiddetsiz yapamaz.)
9- Kendisini kurtarıcı ve düzen sağlayıcı olarak göstermek; Hızır pozisyonu arkasında, kundakçılığını ve fitnekârlığını kamufle etmek. (Emperyalizm, bu hususta her türlü propaganda ve dezenformasyonu kullanarak, kendini aklayıp-paklamaya çalışır. Ferasetsiz yığınların hakikat-i hali görmemesini fırsat bilerek, yağcı ve yardakçı medyayı da arkasına alarak bütün cinayetlerini örtbas ettirir; dünyanın ve ezilen coğrafyaların nazarında bir iyilik meleği kamuflajına bürünür. İşgalcilerin Körfez’de ve Afganistan’daki karşılanma merasimlerini unutmuş değiliz! Şiddetten bizar ettiği kitleleri kendine yalvartan emperyalizm, sonrasında bir kurtarıcı rolüyle arz-ı endam eder; bu onun sürekli taktiklerindendir.)
10- İslam topraklarını işgal ve sömürmeye zemin hazırlamak; bu bahaneyle taş üstünde taş, gövde üzerinde baş bırakmamak. (Emperyalizmin girdiği bütün ülkelerde geriye yüzbinlerce cenaze ve viraneye dönmüş yüzlerce yerleşim birimi bırakmıştır. Gelişi gibi, gidişi de kaos ve istikrarsızlık sebebi olmuştur. Irak, Libya, Afganistan gözler önündedir. Hem suçlu, hem güçlü olan emperyalizm, girdiği her ülkenin uzun yıllar kaynaklarını da (petrol gibi) ipotekler; sömürmeye başlar. Yani diş ve pençesinin kirasını da yerlilerden çıkartır.)
11- Ve nihayet Kürtleri İslamiyet’ten soğutmak; mümkünse dinden çıkmalarını sağlamak. Evet; emperyalizmin Ortadoğu’da tezgâhladığı emperyalistçe savaşta, en çok zarar gören unsurlardan biri de Kürtlerdir. Irak’ta olduğu gibi, Şengal’de de kaçırılan Kürtlerin karı ve kızları, ya cariye, ya da satılık köleler gibi pazarlarda şehvet meftunu canilere peşkeş çektirilmektedir. Kürtler, bu alçaklığı kaldıramadı; yaşlısıyla genciyle kutsal bir direnişe geçtiler. Alçaklara hak ettikleri cevabı namuslu bir direnişte gördüler. Ancak namuslu direniş yerine, sağda-solda köşe kapan kimi İslâm karşıtı liberaller ve materyalistler, alışılageldik sekterce refleksleri devreye sokarak IŞİD’in bütün cinayetlerini İslâm’a yığdılar. Bu kirli propagandayla birçok temiz kalp ve zihinleri bulandırdılar; bulandırmaktalar. Bir örnek vereyim:
31.08. 2012’da Rûdaw Tv’de akşam haberlerini izliyordum. Haberin birisi Almanya’da bir gösteriyle alakalı. IŞİD’i protesto, Şengalle dayanışma mitingi. Tertipleyenler Kürdler ve güya İsrailliler. Dikkat ettim, her Kürdün kalbinin tam üzerinde bir Siyonizm yıldızı ve ellerinde de İsrail bayrakları. Muhabir, program tertipleyicilerinden birine mikrofonu uzatmış: Bol bol İsrail övgüsü ve yandaşlığı. Spiker, mikrofonun bir İsrailliye uzatılmasını istiyor; muhabir arıyor, ortalıkta İsrailli yok; Alman Yahudi’si kadın konuşturuluyor. Hâsılı, eli kanlı ve emperyalist bir devletin bayraklarını taşımak ve sonrasında ise IŞİD’i lanetlemek! Hâlbuki lanetledikleri IŞİD’in arkasındaki 3 devlet istihbaratından birisi Mossad’dır. (Basında yer alan haberlere göre diğer ikisi ABD ve İngiltere istihbaratıdır)
“Yaşayan, bilir” kaidesince, mazlumun halinden en iyi anlayanlar Kürtlerdir. Kürdler, zalimlerle zalimleşeceğine, her zaman mazlumiyeti tercih etmelidirler. “Zalimlere asla meyletmeyiniz, ( aksi takdirde) onları yakan ateş size de dokunur.” (Hud, 113)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.