Sakarya Emniyet Müdürü Faruk Ünsal da Şamil Tayyar’a dava açanlar kervanına katılmış. Veli Küçük, Muzaffer Tekin, Zekeriya Öztürk, Güler Kömürcü, Tuncay Özkan, Metin Çetinbaş, Süheyl Batum, Aydın Doğan, Aydın Ayaydın gibi çok sayıda saygın “müşteki” çizelgesindeki yerini almış.
Bakırköy savcımız, saygın müdürümüzün itirazını ifademe ihtiyaç duymayacak şekilde titiz bir çalışmayla iddianameye dönüştürmüş, mahkeme de kabul etmiş. Yani, garp cephesinde yeni bir şey yok. Zaten Şamil Tayyar aleyhinde anahtar teslimi dava açılıyor. Müdürüm sanmasın ki, keramet kendinde.
Savcım diyor ki; kamu görevlisine yani emniyet müdürüne hakaret ettin...
Hakareti nasıl yapmışım?
Demişim ki; Akyazı’da çete operasyonunu yürüten Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Alpaslan Hersanlıoğlu ve bu şubeden sorumlu İl Emniyet Müdür Yardımcısı Mehmet Şahne’yi neden görevden aldın? Çeteye bilgi sızdırdığın iddiası doğru mu?
Hadise bu...
Peki, son durum nedir?
Çete operasyonunu yürüten Hersanlıoğlu İstanbul’a sürüldü. Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şubesi Şahne’den alındı, çevik kuvvet bağlandı.
Diğer taraftan Beşiktaş Adliyesi’nde özel yetkili Savcı Mehmet Berk, yürüttüğü çete soruşturması kapsamında “şüpheli” sıfatıyla Sakarya Emniyet Müdürü Faruk Ünsal’ın ifadesini aldı. Müdür, avukatıyla birlikte 11 Eylül günü Beşiktaş Adliyesi’ndeydi.
Emniyet müdürüne isnat edilen suçlama, çeteye yardım ve bilgi sızdırmak...
O halde, hakaret bunun neresinde? Ama suç müdürde değil. Erzurum’da sadece eşini ilgilendiren hadiseden dolayı valiyi merkeze çeken siyasi irade, çete soruşturmasında ifade veren emniyet müdürünü korumak ve kollamakta ısrar ediyor.
Kim koruyor?
Yukarıda izah ettiğim gibi, hadisenin bir boyutu şahsımı ilgilendiriyor, onu bir kenara bırakalım. Asıl önemli olan tarafı, bu mevzuu da ilgilendiren emniyetteki yeniden yapılanma faaliyetidir.
Ankara’daki yaygın kanaate göre; Sakarya Emniyet Müdürü’nün arkasındaki güç, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Gülcü’dür.
Gülcü, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ı etkileyen önemli bir isimdir. Atalay’ın kararlarında etkisi, emniyet çevrelerinde sıkça konuşulan bir isimdir. Aksi halde, çete soruşturmasına adı karışan bir emniyet müdürü, o koltukta kalamazdı.
Milli Görüş çizgisine yakın olduğu, bir dönem Yalçın Küçük’le de muhabbeti Ankara kulislerinde konuşulan Gülcü’nün ismi, Ramazan Akyürek’in İstihbarat Daire Başkanlığı görevinden alınarak yerine Konya Emniyet Müdürü Hüseyin Namal’ın getirilmesinde de tartışma konusu oldu.
Gülcü ve yeni istihbarat başkanının ev arkadaşlığına kadar çok eski yıllara uzanan dostlukları olduğu biliniyor.
Yeni istihbarat başkanı, “Final” koduyla Okyanus şirketler grubuna yapılan operasyon sırasında Konya’da emniyet müdürüydü.
Gariptir, ne hikmetse, o operasyonu yürüten Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Anadolu Atayün, bir süre sonra Mersin’e pasaport şubesine sürüldü.
Tıpkı Sakarya’da olduğu gibi...
Emniyet karıştı
Bu arada, kimse, Gülen cemaatine yakın olduğu iddia edilen Ramazan Akyürek’i koruma güdüsüyle böyle bir tepki verdiğimi düşünmesin. Yazılarımı ve TV konuşmalarımı hatırlayanlar, daha iyi bilecektir; Akyürek’i hayatımda görmedim ve sempatim yoktur.
Özellikle Trabzon Emniyet Müdürü olduğu dönemde Hrant Dink cinayetiyle ilgili ihmali olduğunu düşünen, polis muhbiri Erhan Tuncel’le ilgili olarak “Örselenmesine üzülüyorum” şeklinde yaptığı açıklamayı kınayan biriyim.
Şu bir gerçek; Ergenekon sürecinde bir bütün olarak İstihbarat Dairesi’nin olağanüstü çabası asla yadsınamaz. Bugün AK Parti siyasal kimliğini sürdürüyorsa, Başbakan Erdoğan’a yönelik suikast teşebbüsleri sonuçsuz kalmışsa, emniyet istihbaratın aslan payı vardır.
Kimse kusura bakmasın; Beşir Atalay’ın dediği gibi İstihbarat Dairesi’nde yapılan değişiklik, diğer 17 daire başkanlığında yapılan değişiklik gibi “rutin” ve “önemsiz” şekilde geçiştirilemez.
Emniyet, karışmaya başladı. Başbakan Erdoğan’ın büyük önem verdiği çetelerle mücadelede görevli müdürler, motivasyonunu yitirme riskiyle karşı karşıya.
Gözlemim o ki, başbakan, emniyetle çok yakından ilgilenmeli, farklı kanallardan gelişmeleri değerlendirmelidir. Emniyetteki zaaf, reflekslerin körelmesine yol açarsa, başta Ergenekon olmak üzere çetelerle mücadele büyük zarar görebilir.
“Gülen cemaatine operasyon yapıldı” veya “Milli Görüş emniyette ağırlık kazanıyor” gibi spekülasyonlar da sürecin bonusu olur. Beni, savaşı hangi grubun kazanacağı ilgilendirmiyor. Yeter ki, çetelerle mücadele, akamete uğratılmasın.
Lakin; çete soruşturmasında yardım ve bilgi sızdırma suçlamasıyla ifade veren Sakarya Emniyet Müdürü’nün neden hala görevde olduğunu, Sakarya’da çete operasyonunu yürüten müdürün niçin İstanbul’a sürüldüğünü veya Konya’da başarılı bir çete operasyonu gerçekleştiren müdürün hangi sebeple Mersin’e gönderildiğini, birinin makul gerekçelerle izah etmesi gerekir.
İzah edemiyorsanız, sorarım: Erzurum valisinin ne günahı vardı? Adam, ormanda pinpon oynuyordu. Hiç olmazsa zararı, kendineydi.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.