Dış politikada olmayacak şey değildir, emperyal oyunun içinde halkları iskambil kâğıdı, kendisini ise dev aynasında gören her vizyonsuz yapar! Ahlanıp vahlanmak, bedelini başkalarının değil kendisinin ödemeye başlamasına bakar! Bakınız, ABD’nin Vietnam’dan bu yana savaş maceraları... Bu kibrin altını dolduran vesileler dünya tarihinde saymakla bitmez, ama son yılların en bilineninden el Kaide’den söz edelim. Zira başımızdaki bela bu. Ve ‘sıfır sorun’ iddiasıyla yola çıkan bir dış politika vizyonunun nasıl ‘sıfır’landığının da serencamı aslında bu hikâye... Eksileri telafi nasılsa uzun sürecek dememek, şimdiden başlamak için...
Bilmeyen kalmadı ya, özetleyelim: Suriye’yi ‘özgürleştirmek’ adına parası Körfez’den lojistik desteği Türkiye’den gelen, bölge ahalisinin genelleyerek “Nusra Cephesi” diye andığı el Kaide’ye biat etmiş cihatçı gruplar; bugün artık Suriye’nin kuzey sınırında, yani en uzun sınırımızda ‘at koşturuyor’. Aralarındaki ‘hilafet olsun-olmasın’ türünden ‘pek derin!’ ideolojik ayrımlara hiç giremeyeceğim! Özeti, bunların hayali selefi devleti kurmak.
Daha bir kaç ay önceye kadar “Amma da abarttınız, alt tarafı üç beş yabancı savaşçı. Aslolan Hür Suriye Ordusu” deniyordu. Bugün artık hükümet kaynaklarının Nusra’ya olan ayyuka çıkmış desteği “Askerî ve ekonomik olarak daha üstün olduklarından el mahkûm destekliyoruz” diye izahı karşısında gülelim mi, ağlayalım mı!
Buyurun size ABD’nin Afganistan travmasının deja vu’sü... Suriye diktatörü Beşar Esad bir yerlerde kıs kıs gülmekte. Suriyeli Kürtler, alenen el Nusra saldırıları altında seferberlik ilan ediyor. Bölgede bir Kürt-Arap savaşı zorlanıyor! Başta ABD olmak üzere Batılılar tedirgin, Ankara ne yapacağını bilemez hâlde. PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’in ziyaretine bakın. Türkiye, arabulucu mu; büyük ağabey mi; beslenen karganın kendi gözünü oyacağından korkan bölge devi mi; yoksa hiç arzu etmeden Rojava’da bir Kürt devletine, dolayısıyla Batı Kürdistan projesine kerhen destek veren bir ülke mi?
Beğenin yahut beğenmeyin, Suriyeli Kürtler tarihlerinde önemli bir fırsat yakaladılar, bunu Nusra’ya kaptırmayacaktır. Bu bir var oluş mücadelesi. Aslında birlikte karşı karşıya olduğumuz, bölgede kalıcı olmaya yeminli gözü dönmüş fanatiklere karşı! Bunlar her tür terörü yapmaya hazırlar. Gerekirse ekmek veren eli ısırmaya da!..
Ortada bir çuval inciri berbat eden birileri var. Daha doğrusu çuvalda incir hayali kurup, aslında Hint inciri olduğunu elini daldırınca fark edenler! Düşünün Afrika açılımıyla her tür yardımın eksik edilmediği Somali’den alıveriyoruz mesajı. El Kaide bağlantılı eş Şebab büyükelçiliğimizi vuruyor!
Şimdi ayıkla Dimyat’taki pirincin taşını, evdeki bulguru kaybetmek üzereyken... Dimyat malum Mısır’da, darbeye karşı yapabildiğimiz derin politika, kimsenin dinlemediği telin beyanatları... Hadi “Batılılar her zamanki gibi” nakaratını tekrarlayalım. Tek bir Arap ülkesi bile dikkate almıyor! ‘Doğal müttefik’ Katar’ın el Cezire televizyonu Mısır haberleri yüzünden aniden “tu kaka” oluveriyor. Hamaset alışkanlık, medyanın işlevi ‘propaganda-ajitasyon’ olunca faydasız. Misal İsrail’e yapılan “One minute” türünden çıkışlar da bu konjonktürde kurtarmaz. Zira muhtemelen toplu yanıt, “Siz ara sokaklarda eli sopalılara gençlerinizi öldürtüyorsunuz” olacak.
Yapayalnız güçsüz, ama kuyruğu dik tutan dış politika, politika değildir. Körfez ülkeleri, Mısır, Irak, İran, Ermenistan, Rusya, AB ve hatta ABD ile ilişkilerde düşülen çaresizliğin tek tedavisi yeni bir yönelim. Bunun da yolu belli: Bölgeyi ‘el Kaide unsurlarından’ temizlemek; kendi Kürtleriyle barışırken, sınır ötesindeki Kürtlere tepeden bakıp düşmanlaştırmaktan vazgeçmek; bölge ülkeleriyle ilişkileri ‘Osmanlı mirası’ retoriğinden çıkartmak; AB ile kibir ve meydan okuma yerine yeni bir birlikteliğin parametrelerini geliştirmek...
En başta da Türkiye’yi neyin ‘esin kaynağı yaptığı’ üzerine bir daha düşünmenin vakti..
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.