Kaderimizin yeniden belirlendiği tarihsel bir dönemden geçiyoruz. Size abartılı gelebilir ancak, bana kalırsa son 100 yılın en ciddi ve en zorlu süreci bizi bekliyor.
Önümüzdeki günler çok hareketli geçeceğe, Kürtlerle Türkler her gün yeni bir kritik gelişmeyle yüz yüze geleceğe benziyor.
Buna ne kadar hazırlıklıyız ve olası sonuçlarının ne kadar farkındayız bilemiyorum fakat, sürecin yaşamsal önemde olduğu anlaşılıyor.
PKK lideri Öcalan’ın İmralı'da devlet heyetiyle yaptığı, 'Türk-Kürt ittifakının oluşturulmasına' dönük görüşmelerden benim anladığım bu. Öcalan’ın PKK'ye, BDP’ye ve Avrupa’ya yazdığı mektupların özü de bu. Bütün bileşenleriyle Kürt siyasetinin tartıştığı temel eksen de bu.
Türk devletinin böylesi bir strateji değişikliğine gidip gitmeyeceği, bunun olabilirliği; iç ve dış dinamiklerin tepkileri ve riskleri gibi birçok konu başlığı bu eksende tartışılıyor.
Ortadoğu’nun yeniden şekillendiğinin ve bölgede yeni dengelerinin inşa edileceğinin farkında olan PKK lideri, Kürtlerin bölgenin değişim sürecinde Türklerle birlikte hareket edilmesinden yana bir politika izliyor.
Kürt halkı ve hareketinin Türk halkı ve Türkiye ile kader birliği yapmasının her iki halka da kazandıracağını belirtiyor.
Müzakere sürecini de bu eksene oturtuyor.
Öcalan soruna hükümetin yaratmaya çalıştığı algının aksine, ateşkes, geri çekilme ya da silah bırakma meselesi olarak yaklaşmıyor. Stratejik ele alıyor; kapsamlı ve kalıcı bir çözüm istiyor. Bu amaçla bölgesel düzeyde bir Kürt-Türk ittifakı öneriyor. Bunun gerçekleşebilmesi için de iki tarafa; PKK’ye ve AKP Hükümeti'ne tarihi çağrı yapıyor.
PKK liderinin hem AKP Hükümeti’ne verdiği metnin hem de PKK’ye gönderdiği mektubunun özünü bu oluşturuyor. Öte yandan Öcalan bunun risklerine de dikkat çekiyor. PKK'den önlemlerin alınmasını da istiyor. Aynı şekilde hükümeti de uyarıyor.
Türk-Kürt ittifakının sağlanmaması halinde, Kürtlerle Türklerin yollarının ayrılacağı uyarısını yapıyor. Kürtlerin mevcut dengeler içinde birçok seçeneğe sahip olduklarını belirtiyor ve Türkiye’nin kendileriyle uzlaşmaması halinde Kürtlerin Rusya-İran blokuyla işbirliğini yapacaklarına dikkat çekiyor.
Kendi tercihlerinin Türkiye’yle kader birliği yapmaktan yana olduklarını belirtiyor ve devleti hükümetiyle Türkiye’ye 'gelin, birlikte çözelim' çağrısı yapıyor ancak, Türkiye’nin bunun gerektirdiği -stratejik adımları- atmaması halinde Kürt-Rus-İran ittifakının gündeme gelebileceğini açıkça ifade ediyor.
Öcalan kendisiyle görüşen devlet heyetinin Kürtlerle ittifak vizyonuna sahip olduğunu ancak, siyasi iradenin buna nasıl bir yanıt vereceğinin belli olmadığını da söylüyor.
Kaygılarını ifade ediyor ve hükümetin bunları gidermesi gerektiğini; sürecin buna bağlı olarak gelişeceğini belirtiyor.
PKK lideri Kürt-Türk ittifakına giden yolda 3 aşamalı bir 'eylem planı' sunuyor. Daha önce yazdığım gibi eylem planı karşılıklı adımların atılmasına dayanıyor.
Birinci aşamada çift taraflı ateşkes, ikinci aşamada Meclis'in bazı yasal düzenlemeler yapması ve inisiyatif almasıyla birlikte geri çekilme; üçüncü aşamadaysa anayasal çözüm ve buna bağlı olarak silahlı mücadeleye son verilmesi.
Anayasal çözümden Kürt halkının 'varlığı ve özgürlüğün' sağlanması, yani siyasi statüsünün olması ve ayrıca KCK’nin yasallaşması; yani özgürce örgütlenmesi ve siyaset yapması kast ediliyor.
Eylem planında 3 aşamanın ilk aşamanın baharda (bugünlerde), ikinci aşamanın yazın, üçüncü aşamanınsa sonbaharda tamamlanması hedefleniyor. Fakat bu herşeyin bu yıl içinde biteceği anlamına gelmiyor.
Müzakere süreci gibi anayasal çözümün de 'ucu açık' olacağı anlaşılıyor. Sürecin Ortadoğu’daki dengeler yerine oturuncaya kadar devam edeceğini bilmek gerekiyor. Tabii, bu çok ciddi sorunların, çalkantıların ve çatışmaların olmayacağı anlamına da gelmiyor.
Benim önceki gün görüştüğüm KCK yöneticilerinden edindiğim izlenim ciddi kaygıları olduğu şeklinde. Kürt siyaseti hükümetin öteki aşamalar bir yana çift taraflı ateşkesi ve Meclis yükümlülüğünde geri çekilmeyi sağlayacağından bile emin değil.
Sürecin tıkanacağı ve savaşın kaldığı yerden devam edeceği ihtimali gözardı edilmiyor. Buna rağmen ama, hükümetin 'diyalog ve çözüm sürecini' hızlandıracak adımları atacağı da hesaplıyor. Bu nedenle hazırlıklar 'iki eksen üzerinde' sürüyor.
Son olarak;
Durum çok ciddi görünüyor.
İmralı’daki devlet heyetiyle görüşen PKK lideri stratejik bir çözüm talep ediyor.
Kürt-Türk ittifakı öneriyor. Kendisiyle görüşen heyetle de 'ana ilkelerde' uzlaştığı söyleniyor. Ancak AKP Hükümeti'nin buna ne yanıt vereceği bilinmiyor. Şimdi hükümetin yanıtı bekleniyor. Bu yanıt gelmeden ve bunun güvenceleri verilmeden PKK’nin adım atmayacağı da anlaşılıyor.
Hükümetin görüşmelerin devamından yana tutum alması metni onayladığı anlamına mı geliyor, yoksa geçmişte olduğu gibi oyalarak zaman mı kazanmak istiyor; yakında anlaşılacağa benziyor.
Şimdilik Öcalan’dan gelecek ateşkes ve geri çekilme çağrılarına -hükümetin atacağı adımlar karşılığında- PKK'nin olumlu yanıt vereceğini söylemekle yetineyim.
Haftaya devam ederim…
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.