Ortadoğu bölgesinde başlıca üç ittifak grubunun ortaya çıktığı, 2014’te genel kabul gören bir saptamadır.
Birinci grupta Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Ürdün yer alıyor.
İkinci grubu İran, Irak ve Suriye oluşturuyor.
Üçüncüsü de Türkiye-Katar ikilisiydi...
Katar, AKP Türkiye’sinin bölgedeki tek dostudur.
AKP Türkiye’si ve Katar’ın ortak özelliği kapasitelerini bir hayli aşan, çok iddialı dış politikalar izlemiş olmalarıdır.
Bu ikili, Suriye iç savaşında da kendi ağırlıkları nispetinde uyumlu hareket ediyor.
İki ülke Mısır’daki “darbeci Sisi” rejimine karşıtlıkta ve Hamas’a destekte de buluşmaktadır, çünkü “Müslüman Kardeşler’e destek” ikili arasındaki siyasi işbirliğinin ana tanımlayıcısıdır.
Ancak, belki bundan sonra “tanımlayıcısı idi” demek gerekecektir.
Çünkü biz kendi iç meselelerimize dalmış giderken Mısır bahsinde Türkiye-Katar ittifakını zayıflatan ilginç gelişmeler oluyor ve hadisenin baş aktörü de Suudi Arabistan.
Riyad, Katar’a Mısır’da Müslüman Kardeşler’e ve Yemen’de Huti asilerine verdiği destek nedeniyle çoktandır kızmaktaydı ve bu öfke 2014’ün başlarında Körfez’de Katar’ın izole edildiği bir “Araplar arası soğuk savaş”a bile neden oldu.
Nihayetinde Katar’ın orantısız ve sorumsuz dış politikasının sınırları, Suudi Arabistan’ın buna tahammülünün bittiği yere kadardı. Riyad’ın sabrı da artık tükenmişti.
Katar, Suudi baskısına daha fazla dayanamadı ve ağırladığı sürgündeki Mısırlı Müslüman Kardeşler yöneticilerinden bir kısmını geçen eylülde sınır dışı etmek zorunda kaldı.
2014’ün son günlerindeki yeni gelişme ise Katar’ın Mısır’daki Sisi rejimiyle Suudilerin sponsorluğunda uzlaşarak yeni bir sayfa açmak üzere olmasıdır.
Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah El-Sisi 20 Aralık’ta Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad El-Tani’nin özel temsilcisi Şeyh Muhammed bin Abdülrahman El-Tani’yi Kahire’de kabul etti. Görüşmede Suudiler de vardı. Bu üçlü toplantının sonucunda Mısır Devlet Başkanı ile Katar Emiri’nin ocak ayının ilk günlerinde Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da bir araya gelmeleri kararlaştırıldı.
Bu uzlaşma süreci başarıyla devam ederse Türkiye açısından ortaya çıkacak sonuç, Semih İdiz’in Al-Monitor internet sitesinde 23 Aralık’ta yayımlanan konuyla ilgili yazısında da öngördüğü gibi Erdoğan’ın uluslararası planda Sisi’den daha yalnız bir duruma düşecek olmasıdır.
Sisi bir taraftan iktidarını konsolide ediyor, diğer taraftan da uluslararası alanda daha fazla tanınma yolunda.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ise son aylarda gidebildiği ve üst düzey konuk ağırlayabildiği sadece bir Arap ülkesi kalmıştır, o da Katar’dır.
Gidişatın arz ettiği vahametin farkında olduğu anlaşılan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçaçıkça uyarıda bulunma gereğini duyuyor. Arınç Mısır’la ilgili artık yeni bir politika izlenmesi gerektiği yönündeki görüşünü önceki gün ikinci kez dile getirdi.
Arınç, “Batı, Mursi’ye karşı bir sahiplenme içine girmedi; Sisi’yi meşru cumhurbaşkanı olarak kabul etti. Bir ülkenin dış politikasını o ülkenin milli çıkarları belirler. Türkiye’nin çıkarları için yeni adım atmamız gerekebilir” dedi.
Benzer görüşleri ilk kez 22 Aralık’ta ifade etmişti.
AKP iktidarının dış politika gerçeği, Arınç’ın işaret ettiği doğrunun tam zıddıdır. AKP dış politikasını Türkiye’nin milli çıkarları değil, AKP’nin iç siyaseti belirlemektedir. Arınç’ın sözleri Türk dış politikasının milli çıkarları temsilden uzaklaştığının bariz bir itirafıdır.
Türk dış politikası, AKP iç politikasının uzantısı haline getirilmiştir.
Bu nedenle Erdoğan seçim meydanlarında dört parmakla “Rabia” işareti yaparak kampanya yürütmüştür.
Yolsuzlukla suçlanan bakanlar otobüslerin üzerine çıkıp partililerden dört parmak işaretiyle destek istemişlerse, nedeni budur.
İç ve dış politika arasındaki ayrım çizgisini yok etmek, günün sonunda AKP iktidarının kendisine ve ülkeye yaptığı en büyük kötülüklerden biri olmuştur.
Tüm okurlarıma barış, huzur ve esenlik dolu bir yeni yıl diliyorum.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.