PKK saldırıları bir yandan, KCK tutuklamaları öte yandan. Çaresizlikten, öfkeden başka bir durum yok burada.
PKK saldırılarını yoğunlaştırırken, kadınlar ve çocukların da hedef haline gelmesi dikkat çekiyor. Gelen her saldırı haberi belki de en çok Diyarbakır’ın kimyasını karıştırıyor.
Son olaylardan sonra Diyarbakır’ın nabzını iyi tutan tanıdıklarımı aradım. Esas olarak “Diyarbakır çok gergin” karşılığını aldım.
İki gün önce Diyarbakır’da toplanan ‘Kürdistani Konferans’ yeni ve olumlu bir hava yaratmıştı. Kürt siyasi hareketinin değişik ve farklı kesimleri bir araya gelebilmiş, herkes kendi duruşunu ve eleştirilerini rahatça ifade edebilmişti: “Konferansta birçok konuşmacı PKK şiddetini eleştiren ve bu saldırıların durması gerektiğini ifade eden konuşmalar yaptı. Daha önce tek tük yapılabilen bu türden konuşmalara anında tepki gösterilir, bazen konuşmacının sözü kesilir ve devam etmesine imkân verilmediği bile olurdu. Bu kez de eleştirilere cevap verenler olmakla birlikte durum çok makuldu. Eleştiriler, çoğunluk tarafından dikkatle dinlendi. Bu eğilim, konferansın sonuç bildirgesine de yansıdı.”
“PKK saldırıları konusunda tam olarak nasıl bir hava var” soruma şöyle bir yanıt geldi: “Sanki Kandil farklı bir yol izliyor gibi geliyor buradaki insanlara. Saldırılar sürdükçe, bunun bedelini yörenin insanları ödeyecekler, ödüyorlar... PKK ne yapmak istiyor, onu anlamış değiliz...”
‘BDP açıktan tavır almalı’
Konuştuğum bir sivil toplum örgütü yöneticisi ise öfke içindeydi: “BDP’lilerin artık bir şeyler söylemesi ve yapması gerekiyor. Ben oyumu onlar Meclis’e gitsin diye verdim. Eğer bağımsız bir devlet isteniyorsa söylesinler, onu da bilelim. BDP içinde bu gidiş konusunda farklı düşünenlerin de artık bir tutum almalarının zamanı geldi.”
Diyarbakır’daki bir başka ses de şöyle konuştu: “KCK tutuklamaları devam ediyor. Bugün Şırnak’tan 20 kişi daha getirdiler. Olacak gibi değil. PKK saldırıları bir yandan, KCK tutuklamaları öte yandan. Çaresizlikten, öfkeden başka bir durum yok burada.”
2 aydır kendisiyle görüşülemeyen Öcalan’ın bakış açısı da merak konusu. Saldırılar karşısındaki tutumu üzerine değişik tahminler yürütülen Öcalan, bir ağırlık merkezi olarak algılanmayı sürdürüyor. Öcalan’ın tecridinin bölgenin kimyası üzerindeki etkisi görmezlikten gelinemez. Şiddetin durdurulması ve çözüm konusunda bölgenin önemli bir kesiminin hâlâ Öcalan’dan beklentisinin olduğu söylenebilir.
Öcalan’ın hükümete sunduğu protokol
Diyarbakır’daki beklentilerden birisi, Öcalan’ın hükümete önerdiği ‘üçlü protokol’ konusunda bazı adımlar atılması. ‘Hükümetin bu yönde iradesi olmadığı’ yönünde eleştiriler var. Hükümetin Öcalan’ın önerileri konusunda ne düşündüğü gerçekten de bilinmiyor.
Diyarbakır’dan kimi arasam endişeli ve tedirgin bir psikolojiyle karşılaşıyorum. Doğal olarak, bölgenin gerginliği önce bu kente yansıyor, gözler önce bu kente çevriliyor. ‘BDP’lilerin yeni şeyler söylemesi’ konusu da şimdi daha açık dillendiriliyor. Tabii, saldırıların yaygınlaştığı dönemlerde BDP’nin o kadar büyük bir hükmü kalmıyor. Ne olursa olsun, bölgedeki insanlar, BDP’den gelebilecek daha net bir ‘Şiddet dursun’ çağrısının bir etki yapabileceğine ihtimal veriyorlar.
İnsanlar sadece BDP değil hükümetten de yeni söylemler, yeni yaklaşımlar bekliyor. Bölgede giderek yaygınlaşan tutuklamaların, Terörle Mücadele Kanunu’ndan doğan uygulamaların, ‘demokrasi’ iddiasının içinde bir yere oturmadığı bir gerçek.
BDP’nin Meclis’e gitmesi ve hem bu tür yasaların değişimi hem de ‘Yeni Anayasa’ için bir irade ortaya koyması noktasında birçoğumuz ısrarcı davransak da BDP’nin tayin edici bir gücünün olduğu iddia edilemez.
Belirleyici olan nokta, hükümetten çözüme ve müzakereye yönelik yeni adımların gelip gelmeyeceği.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.