2014 Türkiye’nin dış politikası açısından son dönemin en kritik ve sıkıntılı yılı oldu. Türk diplomasisi bu yıl içinde eski sorunlarının yanı sıra yeni ve beklenmedik meselelerle karşı karşıya kaldı ve bunlarla baş etmekte çok zorlandı.
İktidar özellikle bölgesel rol oynama ve nüfuzunu yayma konusundaki emel ve beklentilerinde arzuladığı sonuçları alamadı. Türkiye ısrarla izlenen bu politikalar yüzünden özellikle Ortadoğu’da yalnızlığa düştü.
Ama buna karşılık Türk diplomasisinin yeni açılımları ve akut krizler karşısındaki dengeli davranışlarıyla başarılı bir performans gösterdiği haller de oldu.
Objektif bir gözle 2014 dış politika bilançosunun geneline bakıldığında, bunun -özellikle son 4-5 yıla oranla- zayıf, hatta kötü bir yıl olduğu anlaşılır...
Kuşkusuz bunda Türkiye’nin kontrolü dışındaki beklenmedik gelişmelerin payı var. Ancak Ankara’nın değerlendirmelerde, üslup ve davranışlarda yaptığı hataların ters sonuçların başlıca sebebi olduğunu da kabul etmek gerek...
“İlkesel” yalnızlık
Türkiye’nin yıl içindeki dış politikasının “zayıf noktaları”nın başında Suriye ve Mısır’la ilgili tutum geliyor. İktidar her iki ülkeye karşı “ilkesel” bir tavır sergilemekten söz ediyor. Aslında bu, iktidarın ideolojik ve siyasal duruşundan kaynaklanan bir tutumdur. Bu Türkiye’yi bu ülkelerin iç işlerinde taraf tutma noktasına getirmiştir. Ankara’nın geleneksel pragmatik politikadan uzaklaşması, ikili ilişkilere olduğu kadar Türkiye’nin bölgesel rol oynama çabasına da darbe vurmuştur. Son olarak Katar’ın bölge politikasındaki U-dönüşü Türkiye’nin siyasi platformdaki yalnızlığını artırmıştır.
Bununla beraber, Türkiye Ortadoğu’da bazı yeni ayarlamalar da yapmadı değil. Bunun başında Irak Kürdistanı ile enerji işbirliği ağırlıklı yeni ilişkiler geliyor.
Pragmatik yakınlık
Türkiye’nin bu yıl başka bölgelerde politikasını “ilkesel”den çok “pragmatik” bir zemine oturtmayı yeğlediği haller de oldu. Örneğin Ukrayna krizinde Türkiye başta bu ülkenin toprak bütünlüğünü savunduysa da Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesine ses çıkarmadı, Tatarlar sorununu da fazla kurcalamaktan çekindi. Ankara Rusya ile ekonomik çıkarlarını da düşünerek Moskova ile ilişkilerini ön planda tuttu.
2014’te Türk dış politikasının en aktif açılımını Rusya’ya yaptığı söylenebilir. Rus doğalgazının Güney Akım yerine Türkiye’den Avrupa’ya ulaştırılmasına ilişkin proje bu yeni stratejinin bir göstergesi...
Buna karşılık, Türkiye’nin 2014’te Batı ile ilişkilerinde sıkıntılar ortaya çıktı. IŞİD meselesi Ankara’nın ABD ile arasını açtı. Hükümet, Suriye politikasında Obama yönetiminden istediği desteği alamadı...
Kronik soğukluk
AB ile ilişkilerde de Türkiye’deki iç siyasi gelişmeler nedeniyle (ifade özgürlüğü sorunu gibi) soğukluklar yaşandı. AB üyeliğinin stratejik hedef olduğu söylemine rağmen, demeçlerdeki sert ifadelerin de etkisiyle AB vizyonu eski heyecanını kaybetti...
Bir kısmı yıllanmış sorunlarda bu yıl kayda değer bir yenilik olmadı. Kıbrıs meselesinde müzakereler kesildi; buna Doğu Akdeniz gazı uyuşmazlığı da eklendi... Ermenistan ile normalleşme yönünde bir gelişme olmadı. İsrail ile de öyle...
Bütün bu eski ve yeni sorunlar şimdi 2015’in dış politika gündemine taşınıyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.